Kayıtlar

rowermind etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

ROWERMIND - KÜREK SPORU İLE KİŞİSEL GELİŞİM

Resim
Mindfulness son yılların popüler kavramlarından biri olarak yaşamımızda. Türkçeye genellikle farkındalık olarak tercüme ediliyor. Farkında mıyız? Neyin, ne kadar farkında olmalıyız? Farkında olmamak kendimizle mi ilgili? yoksa kendimiz dışındaki her şeye karşı bir sorun mu? Bu sorunun boyutu saygı, nezaket, özen, şefkat, affetmek, kabul etmek gibi çok boyutlu bir prizma ya da sabır küpü gibi elimizde değiştirdiğimiz bir konu mu? Farkında olmak yepyeni bir kavram değil elbette ama bunun terapiler ve kişisel gelişim seminerleri şekline dönüşerek profesyonelleşmeye başlaması yeni. Sıklıkla kişisel gelişim uzmanları, psikologlar, yoga eğitmenleri, zaman zaman yaşam koçları tarafından dile getirildiğini duymaktayız.  Konu antik çağlardan bu yana pek çok felsefecinin işlediği bir konu ama bunun terapi haline gelmesi modern zamanın konusu.   Hızlanan ve kalabalıklaşan modern yaşam biçimleri içinde nefes almayı bile unutarak yaşadığımız bu çağda, bir de baktık ki Dünya çöpten, zihinle...

İÇİMİZDEKİ KÜREKÇİ

Resim
 Geçtiğimiz hafta kitaplarını veya programlarını izleyen herkese dokunabilmiş, önemli psikologlarımızdan Doğan Cüceloğlu'nu kaybettik. Kitapları sadece farketmenizi değil ama kendinizi affetmenizi ve kendinizi iyileştirme konusunda adım atmanızı sağlar. Onun 'İçimizdeki Çocuk' kitabını okuyalı 25 yıla yakın zaman olmuş. O zamana kadar kendimde aşmak istememe rağmen aşamadığım konularla ilgili neden yol alamadığımı anlamamı ve bu yolda atmam gereken adımların neler olduğunu bu kitap sayesinde anlamıştım. Biz kendimize iyi gelemiyorsak, başka hiç bir şeye de iyi gelemiyoruz. Bu nedenle kendimize yaptığımız yatırımlar, yaşamı ve dünyayı da iyileştirir. Doğan Cüceloğlu çok iyi bir  iletişimciydi, kitapları vasıtasıyla bile empati kurabilen bir yazardı ve kitaplarını okumadıysanız muhakkak okuyun size de iyi gelecektir. İçimde bir çocuk olduğunu ve insanın kendi çocukluğu ile iletişim halinde oluşunun ne kadar kıymetli olduğunu ondan öğrenmiştim. İçimde yılmayan, sabırla mücadel...

İÇ GÜÇ

Resim
İnsan, çağlar boyunca diğer tüm yaşam türlerine göre hayatta kalmayı en iyi başaran tür oldu. Buna ister zeka diyebiliriz, ister adapte olma kabiliyeti ya da dirayet göstermemizi sağlayan cesaret ve güç ile ortaya çıkabilen içsel bir güç diyebiliriz. İşte bu bizi eve hapseden Covid-19 salgını nedeni ile doğamıza aykırı bir yaşam biçimi sürdürmemizi sağlayan gücü de bu içimizden gelen güç ile başarabiliyoruz. Sürü bağışıklığının oluşması en az on yıl süreceği için hepimizin gözü aşının başarılı olmasında. Bundan da hayatta kalarak ve dersimizi öğrenerek çıkacağız. Diğer türlerin tamamına göre fiziksel bazı üstünlüklerimiz olduğu aşikardır. Hareket edebilme yeteneklerimiz ve daha uzun olan ömrümüz sayesinde, daha fazla tecrübe ve öğrenme fırsatları bularak yaşamı, diğer hayvan ve bitkilere göre avantajlı olarak sürdürüyoruz. Ama iç güc, bu avantajları, mekanizmaları harekete geçiren enerji kaynağıdır. Hepimizin hayranlıkla takip ettiği özel bir sporcu var. Sümeyye Boyacı. İki kolu olmama...

KÜREKÇİ OLMAK

Resim
  Yukarıdaki görseli Şubat ayında Mine Kültür Evi ile gerçekleştirdiğimiz 'Hayat Teknenizde Hayal Rotanızda' seminerinde gösterdiğimde izleyenlerin tebessüm ettiğini görmüş idim. Espri var ama ben ciddi olarak da insanın kendini bulma veya bu uğurda kendini kaybetme konusunda, tekneye ilk oturuşu, tekerleğin icadından daha büyük bir idrak devrimi olarak görüyorum. Kürek çekmek, diğer yaşam türlerinden farkımızı en belirgin biçimde ortaya koyduğumuz, göremediğimiz bir istikamete cesaretle ilerlemek için, tüm duyularınızın aktif, ama ruhumuzun dingin, paniksiz kalabildiği özel bir beceridir. Her kürekte, insan olma yolculuğunu kulaklarımıza fısıldar. Bu hafta yine Think House'un önerdiği kitaplardan biri olan Engin Gençtan'ın 'İnsan Olmak' kitabını okudum. Kitabın her insana ulaşabilen bir dili var ve pek çok psikolojik fikri bir arada özümseyerek aktarırken, kendinizle yüzleşmeniz için size fırsatlar da sunuyor. Kendi ile karşılaşma cesareti olanlara okumalarını ...

TEK ÇİFTE

Resim
Tek çifte dediğimiz kürek teknesi, tek bir kürekçinin iki küreği kontrol ederek yolculuğu tek başına yaptığı tekne tipidir. Kürek sporuna başlarken ilk önce ekip teknesinde başlarsınız ve zamanla ekibiniz aileniz gibi olur. Tıpkı dünyaya bir ailenin ferdi olarak gelmek gibi.  Uyumlu ekip teknelerini, ülkemizde sporcu sepetimizde az sporcu olduğu için, sürdürmek zor olmaktadır. İki uyumlu kişi bulunca seviniyoruz. Oysa, ekip branşlarında başarılı olma şansımızı daha yüksek görüyorum ben. Özellikle kadın sporcuların genel kaderi olarak, spor kariyerlerinde ilerledikçe, küçülen ekipler nedeni ile en sonunda kendilerini tek çifte teknelerinde buluyorlar. Tek çifte öyle bir tekne ki, alıştıkça, daha tutkun olunabiliyor. Tıpkı yaş aldıkça çevrenizdeki yakın arkadaş sayınızın azalması gibi. Ergenlikte veya gençlikte kalabalık olan arkadaş gruplarınız vardır. Yaşlandıkça küçülür, çünkü gerçekten aile gibi yakın hissettiğiniz dost sayısı azdır. Tek çifte" bekarlık sultanlıktır " misal...

BİLİNÇ NEHRİ

Resim
  Fotoğraf: Serhat Dizdaroğlu, Kasım 2020, Kapuzbaşı Şelalesi, Kayseri Bazı hayatlara şahit oluyorum, rüzgarla sağa sola savrulan tekneler gibi yaşamlarını sürdürüyorlar, bazı hayatlar ise baştan sona organize, hedefli, sürdürülebilir görünüyor. Tercihler ve karşılığında ödenen bedelleri var. Her tercihe sonsuz saygı duyuyorum.  Oliver Sacks'ın son yazılarının derlendiği bu yazıyla aynı isimli kitap (2) bilincimizin durağan değil, bir nehir gibi akışkan olabileceği üzerine yazılmış. Her insanın bilinç nehri birbirinden farklı. Tıpkı nehirler gibi derinlikleri, genişlikleri, etraflarında ki doğa ve debileri, bulundukları iklimler farklı. Bu yüzden teknemizi ya da yaşamımızı yönlendirirken yaptığımız değerlendirmeler de son derece kişisel. Teknemizi yönlendirirken yapabildiklerimiz hepimizin ne kadar yaratıcı olabildiği, ne kadar cesaretli olabildiği ile de ilgili. Yine bu da durağan olmayan bilincimiz ile ilgili. Yaşamı yönlendirmek ve kontrol etmek kısmında mekanizmalar insand...

DÜŞLER, GERÇEKLER VE ROTANIZ

Resim
Yolculuk yapmak, veya bir yere doğru yol almak; bence bunun en güzel yolu kürek çekmek. İnsanın bilinmeze doğru, puslu kıtalara doğru giderken; ve yolda sevdiklerinizi veya bağlı olduğunuz ne varsa; düşüncenizi, duygunuzu veya aklınızı kaybederek yol alırken, beyninizin içi oradan oraya savrulur.  Yol hali, hayatımızı veya bir yoldaşımızı kaybetme korkusu yaşamlarımıza yön verirken, yaşama bakış açımızı da belirliyor. Bilinmeze yol alırken, kaybettiklerimizle varlıklarımızı sorgularız. Var mıyız? Gerçek miyiz? Düş müyüz? Gittiğimiz yolda, varacağımız yerde bizi ne beklemektedir? Düşlediğimiz yere doğru mu gitmekteyiz? Yol doğru mu? Yanlış mı? Varılan noktanın doğruluğu ve yanlışlığı nasıl, kime göre değerlendirilir? Doğru veya yanlış olmak da, sizin varlığınız kadar gerçektir veya düştür belki de. Bu hafta, Nurdan Gürbilek'in Sessizin Payı adlı kitabını okurken eski bir filozof ile tanıştım. Theodor Adorno. Adorno'nun sahte, sakatlanmış ve yalan yaşam üzerine bir çok kitabı var...

RİTİM

Resim
Ritim hayatın vazgeçilmez bir parçasıdır. Görünmez bir el gibi davranışlarımız üzerinde etkisi vardır. Etkisi o kadar inanılmazdır ki, kitleleri bir yerden bir yere sürükleyebilme potansiyeli eski çağlardan beri zaman zaman kullanılmak istenmiş, zaman zaman bazı yasakları gündeme getirmiştir.  Ritim henüz doğmamışken anne karnında annemizin ve kendimizin kalp atışlarını duyarak ve /veya titreşimini hissederek ilk algımız. Büyük ihtimalle bu nedenle bebekleri göğsünüze yaslandığınızda huzursuzlukları geçer. Bir ritim ile başlayan yaşam yolculuğumuz pek çok rutin etrafında şekillenir.   Ritim en kolay müzik içinde algıladığımız bir ses dizisidir ancak bir dizi oluşturan her görüntü, her hareket, söz ve yaşam rutini hepsi birer ritimdirler.  Bu hafta rast geldiğim Dallas Taylor isimli bir radyocunun Ted konuşması benim için oldukça etkileyici idi. John Cage isimli bir kompozitör'ün tamamen sessizlikten oluşan 4 dakika 33 saniyelik müzik kompozisyonu ile ilgili idi. ' sessizl...

NEFES

Resim
'Hayat nefestedir.' Son yılların ülkemizde popüler olan terimlerinden biri. Geçmişi çok eskilere dayansa da, bit pazarına hep nur yağar, yeniden eskileri keşfediyoruz diyebiliriz. 1980'lerde; ben yaklaşık 12 yaşında iken, bizim evde o dönemlerde 70'lerde yazılmış bir YOGA kitabı peydah olmuştu. Annem'in bir arkadaşının kilo kontrolü ile ilgili olarak bize hediye getirdiği bir kitap idi. Çocukluğumda jimnastik ile uğraştığımdan içindeki hareketler hep ilginç idi ama günlük egzersizlerin ardından gelen 'günün düşüncesi metinleri' ile ilgilenmemiştim. Kitabı 30'lu yaşlarımda tekrar bulup baktığımda bu yazıların okumaya değer olduğunu farkettim. Bu metinlerden biri ise 'Nefes' in önemine işaret ediyordu. 'Yaşam nefestedir; bu yüzden yarım nefes alan yarım yaşar. Nefes alış verişimiz direk olarak fiziksel ve ruhsal sağlığımızı etkiler. Doğru ve iyi bir nefes yaşamlarımızın kalitesini artırır. Vücut yemeksiz susuz ve uykusuz bir kaç gün idare edebi...

SU

Resim
 Yaşamın devamlılığının suya bağımlı olduğunu biliriz. Yine de gereken saygı, özen ve önemi gösterir miyiz? Su kenarına ulaşana dek toplumlar hareket halinde göçler ettiler ve suyu bulunca köyler ve medeniyetler kurma yoluna gittiler. Dünyanın, havanın, insan bedeninin dörtte üçü sudan oluşuyor. Su ise iki yanıcı gaz olan hidrojen ve oksijenden oluşan ve ateşi söndüren gerçek bir mucize. İnanışa, efsaneye veya hikayelere göre insan çamurdan, yani toprak ve sudan yaratıldı. Bu önerme tek başına ne kadar kutsal olduğunu ilk zamanlardan beri bildiğimizi gösteriyor.  Sağlıklı bir beden ve ruh için suyu sadece içmek değil, onun sesini dinlemek, onunla yıkanmak, kıyısında oturmak ve onunla yolculuk yapmak gerekiyor. Su var olmadan yaşamak, var oluşumuzu anlamak, hayata anlam katmak üzere bilgiye ulaşmak mümkün değil. 'Su gibi aziz olmak' deyimi su getiren küçüklere söylenen en anlamlı kültür aktarımıdır.  İnsan kendi görüntüsünü ilk suda görmüştür. Bunun üzerine Nergis; Narciss...

YAŞASIN HAYAT

Resim
6 Temmuz 1907 Meksikalı sanatçı Frida Kahlo'nun doğum günü idi. O hafta, yaşam tutkusu ilham verici bir insan olan Frida için meraklılarının takip edeceği bazı medya organlarında çeşitli programlar yayınlandı. (1) Bana göre Frida 'Yaşama Hayat Veren Kadın'. Hayatı, ve hayat yolunda karşınıza çıkan her anı saygıyla kabul eden bir idealist. Temmuz ayının takip eden iki haftası boyunca ise İstanbul Sözleşmesi ve ardından kadınlara uygulanan şiddet ile ilgili dehşet verici pek çok haber yayınlandı. Ne yazık ki yine genç bir kadının hunharca katledildiği haberi ile üzülüyoruz.  Şiddet eğiliminin kaynağı her ne olursa olsun, bir davranış modeli olarak kendine, ve tüm yaşama saygı öğretilebilmiş olsaydı, bu dehşet verici haberler olmazdı diye inanıyorum. 2017 yılında ilk kez Meksika'ya gidene kadar, Frida benim için kaşlarını almayan, bir kaza sonucu sakat kalmış, çok da anlayamadığım resimleri olan bir sanatçı idi. Bana göre, eşi olan Diego Rivera'nın duvar resim...

BEYİN

Resim
Blog yazılarına başladığımdan beri, sizlerden gelen geri bildirimler benim için çok değerli. Bu kez, iki okuyucumun tavsiye ettiği kitapların bana düşündürdüklerinden söz etmek istiyorum. Biri David Eagleman'ın kaleme aldığı 'Beyin', diğeri Necdet Bükülmez'in yazdığı 'Beynim Öğrenmeyi Öğreniyor'.  David Eagleman kitabında beynimizin gerçeklik algısına geniş bir yer ayırmış. Beş duyu organımızla algıladığımız dünyanın, aslında doğduğumuzdan beri edindiğimiz tecrübeye göre, insandan insana farklılaşabileceğini anlatmakta. Bu nedenle, her insan dünyayı farklı algılayabiliyor; diğer bir deyişle hepimiz baktığımız noktalarda farklı tecrübe süreçlerimiz nedeni ile farklı şeyler görebilmekteyiz. Kitapta, görebilmek için gözlerden fazlası gerekir diye tanımlanıyor. Gözlerimiz birer kameradan ibaret değiller. Beynimizin, görsel verilerin gerçek anlamlarına ilişkin doğru yorumları yapabilmesi için, tüm vücudumuzun bu deneyime dahil olması gerekiyor. Beyne gelen sin...

MAIDEN - KADIN DENİZCİLER

Resim
Maiden bu hafta seyrettiğim ilham verici bir belgesel. 1989 yılında tamamı kadınlardan oluşan bir İngiliz Yelken takımının Dünya Turu yapılan 'Whitbread Round' adlı yarışa katılmak için verdikleri mücadele hakkında. O tarihe kadar kadınların denizcilik yapabileceğine inanmayan tecrübeli denizciler, ekiplerine kadın denizci kabul etmiyorlar. Tracy Edwards'ın katılmak istediği Dünya turu için alabildiği en iyi teklif aşçılık oluyor. Bu prestijli yarışa ilk olarak bir teknenin aşçısı olarak katılabiliyor. Yine de kendini kabul ettiremeyince kendi kadın takımını kurmak için bir mücadeleye girişiyor. Üç yıl süren hazırlık çalışmasının ardından, kimse onların ilk etabı bile bitirebileceğine inanmaz iken, onlar 2 etabı birincilikle bitiriyorlar ve toplam turu 2. olarak tamamlıyorlar. 2 kez Atlantik ve bir kez pasifik okyanusunun geçildiği bu yarışta kah buz tutmuş güvertede rüzgarla mücadele ediyorlar, kah ekvator sıcağında rüzgar bekliyorlar. Aldığımız en önemli mesaj,...