MAIDEN - KADIN DENİZCİLER




Maiden bu hafta seyrettiğim ilham verici bir belgesel. 1989 yılında tamamı kadınlardan oluşan bir İngiliz Yelken takımının Dünya Turu yapılan 'Whitbread Round' adlı yarışa katılmak için verdikleri mücadele hakkında. O tarihe kadar kadınların denizcilik yapabileceğine inanmayan tecrübeli denizciler, ekiplerine kadın denizci kabul etmiyorlar. Tracy Edwards'ın katılmak istediği Dünya turu için alabildiği en iyi teklif aşçılık oluyor. Bu prestijli yarışa ilk olarak bir teknenin aşçısı olarak katılabiliyor. Yine de kendini kabul ettiremeyince kendi kadın takımını kurmak için bir mücadeleye girişiyor. Üç yıl süren hazırlık çalışmasının ardından, kimse onların ilk etabı bile bitirebileceğine inanmaz iken, onlar 2 etabı birincilikle bitiriyorlar ve toplam turu 2. olarak tamamlıyorlar. 2 kez Atlantik ve bir kez pasifik okyanusunun geçildiği bu yarışta kah buz tutmuş güvertede rüzgarla mücadele ediyorlar, kah ekvator sıcağında rüzgar bekliyorlar. Aldığımız en önemli mesaj, kadınlar da isterlerse her tür zor mücadelenin altından başarı ile kalkabilirler. Ama bu fırsat biz kadınlara pozitif ayrımcılık olarak veya altın tepside sunulmayacak. Bizler gidip o fırsatı kendimiz talep edip, koparıp almak zorundayız. (1)

Belgeselde bana en ilginç gelen; erkek takımlarının yola çıkmadan önce yaptığı yorumlardan biri oldu. '..Kadınlardan oluşan bir ekibin takım ruhunu yakalayamayacağı ve yolda saç saça kavga edip, ağlayarak geri dönecekleri şeklinde idi...'. Ön yargılar hiç bir zaman akıllı bir temele dayanmaz. Oysa kadınlar hayatta kalabilmek için tarih boyu her zaman ekip halinde çalışmışlardır. Ev işlerinde, tarla işlerinde, çocuk bakımlarında, hatta eşler savaşa gittiğinde , cephe dahil toplumun her alanında el birliği ederler ve çoğunlukla da daha verimli çalışırlar. Net ve açık sözlü olunması gereken yerlerde son derece kestirme yollarla pratik çalışırlar. Daha iyi dinlerler, uzlaşmacıdırlar ve orta yol bulma konusunda genellikle daha beceriklidirler. Erkekler arasındaki bu önyargının nasıl ortaya çıktığını bilemiyorum. Çok derinde bir yerde geçmişten gelen bir durum var sanırım. Kadınlar olarak bizim yıkıp geçmemiz gereken pek çok ön yargıdan sadece birisi. 

Bu ön yargıları kırabilmek için toplumun her alanında yer almaya elimizden geldiğince devam etmek gerekiyor. Tam da bu sırada sosyal medyada çarpıcı bir tanıtım paylaşılmaya başladı. Küresel salgın ile en başarılı mücadele eden ülkelerin başkanlarının kadın olduğuna dikkat çeken bir tanıtım bu. Yeni Zelanda, Almanya, Norveç, Tayvan, Finlandiya, İzlanda; bu ülkeler pandemi ile savaş konusunda en başarılı görünen ülkeler ve hepsinin hükümetlerinin başında bir kadın lider bulunuyor. Önemli bir gösterge bu. Eğitimli kadın, eğitimli toplum demek ve eğitimli toplum da aydınlık olabilen bir toplum demek. 

Ülkemizde de bizi son derece gururlandıran müthiş kadınlarımız var. Ama sayıları henüz bu kalabalık nüfus için çok sınırlı. Sayıyı yükseltmek için mücadele etmemiz gerekiyor. Bu konuda çalışan dernekler olduğunu biliyorum. Ama bir bağış yapıp geçmek yetersiz. Daha fazlasını yapmamız ve yüreğimizin gücünü göstermemiz gerekiyor. Dünya'da ki tüm çocuklar için yapmalıyız. 

Bir suredir bu blogu okuyorsanız, konuyu kürek sporu ile ne zaman bağlayacağımı merak etmeye başlamış olabilirsiniz. Şimdi bağlıyorum meraklanmayın. 

Olimpiyatlarda en çok madalya dağıtan kürek branşında en önemli kategori olan 8 tek branşında kadın sporcumuz yok. Hiç bir kulübümüzde, üniversitemizde böyle bir takım olmadığı için federasyonumuz bu branşta yarış düzenleyemiyor. Kadın kürekçilerimiz dört çifte ekip çıkarabiliyorsa 8 tek ekip de çıkarabilir. Tüm kulüp ve okullara çağrı yapmak istiyorum. Kadın sporcu sayısını artıralım. Kürek sporu hem erkek, hem de kadın sporcuların yaptığı bir spor branşı ve kısa zamanda başarılı olacaklarından da eminim. Yazının sonunda 8 tek kadın yarışlarından örnek videolar var. Umarım ilginizi çeker (2-3).

A.B.D de Harward ve Yale üniversiteleri arasında 1857 yılından beri geleneksel olarak kürek yarışı düzenlenmekte. Ancak 1976 yılında Anne Warner ve Christ Ernst isimli kadın sporcuların protestosuna kadar bu üniversitelerin kayıkhanelerinde duş bile alamıyorlar. Üstelik bu sporcular olimpiyatlar için hazırlanıyorlar.

Olimpiyatlarda kadın kürekçileri ilk kez 1976 olimpiyatlarında görebiliyoruz. Boston'da düzenlenen Dünya'nın en önemli yarışlarından biri olan Head of Charles'a kadın kürekçiler tek çifte olarak ilk kez 1969 yılında katılabilmişler. Bu var olduklarının ispatı için mücadele eden kadınların hikayesi 'Red Rose Crew ' (Kırmızı Gül Ekibi) kitap olarak yayınlanmıştı. Şimdi de filmi çevrilmeye hazırlanıyor. (4)


Kürek teknesinde otururken dağ gibi oturmanız gerekiyor. Yogada ki dağ pozu gibi. Zemini sağlam tutarak, kendini ve tüm ekibini aynı zamanda yaşamını dengeleyen bir duruş. Bu duruşu tüm akış boyunca bozmamanız gerekiyor. Tüm kadınlarımızın işte bu dağ gibi duruşa ihtiyacı var. Kendine güvenli, dengeli ve olgun bir duruş bu. O yüzden kadın kürekçi sayımızın artmasının yaşamın her alanına pozitif katkısı olacağına inanıyorum.

Her şeyden önce başlamak için yola çıkmak lazım. Kürek kulüplerinde ki kadın sporcuların hayal rotalarında 8 tek ekibi kurmak olsun diliyorum. Kadın sporcu arkadaşlarım talep edelim ve rotada mücadeleye devam edelim. 


Yorumlar

  1. Ne güzel bir çağrı ve bilgiler.
    Umut ederim ki planlayıcılar ve sizi okuyanlar bu konuda destek olmanın yanında eyleme geçerler.
    Fikir ve proje ortada artık yapmak kalmış.

    Bu sadece bir alan eminim ki yapılacak çok şeyler var daha.

    Elinize ve kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

MASTER KÜREKÇİLERİN USTASI : FATİH ÖRER

ŞAMPİYON YETİŞTİREN AİLE OLMAK

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN NESİLLERCE KÜREK - NİHAT USTA'DAN GENÇLERE ...