Kayıtlar

affetmek etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

YANSIMA - YANSITMA

Resim
Yansıma, fotoğrafçıların çok severek, fotoğraflarına anlam, derinlik, cazibe katmak, izleyicisi ile ilişki kurmak için kullandığı yöntemlerden biri. İyi çekilmiş yansıma fotoğrafları çok çarpıcı olabiliyor. Aynalar, suda görünen aksimiz, hatta sesimizin yankısı biz insanlara hep çarpıcı gelmiştir. Suda ilk yansımasını gören yavru kedim görüntüsünün bir kedi olmadığını anlamak için ayna ile bir süre mücadele etmişti. Merakı geçtiğinde bir daha dönüp aynaya hiç bakmadı. Biz insanlar için durum biraz daha karışık gibi. Fotoğraf: Serhat Dizdaroglu, Temmuz 2020 Otoportre çalışması  Biz aynaya ve yansımamıza bakmaya devam ederiz. Kimi zaman o gün takınacağımız maske için, kimi zaman  sağlığımızı kontrol için, kimi zaman kendimize moral vermek için veya başka sebeplerle. Evlerimizde, banyolarımızda aynalarımız var. Dışarıdan bizi nasıl gördükleri ile çok ilgili oluşumuzdan olabilir. Kendi kendimizi nasıl gördüğümüz, kendimizi nasıl algıladığımız her zaman, dışarıdan nasıl algılanmak ...

BEYİN

Resim
Blog yazılarına başladığımdan beri, sizlerden gelen geri bildirimler benim için çok değerli. Bu kez, iki okuyucumun tavsiye ettiği kitapların bana düşündürdüklerinden söz etmek istiyorum. Biri David Eagleman'ın kaleme aldığı 'Beyin', diğeri Necdet Bükülmez'in yazdığı 'Beynim Öğrenmeyi Öğreniyor'.  David Eagleman kitabında beynimizin gerçeklik algısına geniş bir yer ayırmış. Beş duyu organımızla algıladığımız dünyanın, aslında doğduğumuzdan beri edindiğimiz tecrübeye göre, insandan insana farklılaşabileceğini anlatmakta. Bu nedenle, her insan dünyayı farklı algılayabiliyor; diğer bir deyişle hepimiz baktığımız noktalarda farklı tecrübe süreçlerimiz nedeni ile farklı şeyler görebilmekteyiz. Kitapta, görebilmek için gözlerden fazlası gerekir diye tanımlanıyor. Gözlerimiz birer kameradan ibaret değiller. Beynimizin, görsel verilerin gerçek anlamlarına ilişkin doğru yorumları yapabilmesi için, tüm vücudumuzun bu deneyime dahil olması gerekiyor. Beyne gelen sin...

GİBİ DEĞİL, KENDİ

Resim
Mütemadiyen yaşamın bir kendini arama yolculuğu olduğunu anlatıyor ve bu uğurda yapılan gezginliğin sonunda dönüp dolaşıp, kadim zamandan beri anlatılan öğretileri tekrar tekrar doğruluyor gibiyiz. İnsanlık bu yolculuğu binlerce yıldır yapmaktadır. Uzun seyahatlere çıkıp, yerin ve göğün yedi kat altını üstüne getirmemize rağmen en yakınımızdakini; kendimizi bulmak, neden bu kadar zor ve büyük bir macera halinde. Acaba kendimizi aradığımızı mı fark etmiyoruz, yoksa düşünce yöntemlerimizde mi sorun var?  İnsan, merak ettiği her konuyu araştırırken onu parçalarına ayırır ve sonra bir araya getirip tekrar irdeler. Atomu bile parçaladık. Ortaya çıkan parçacıkları nasıl parçalarız diye düşünüyoruz. Sonra bu parçacıkları, istediğimiz maddeler olarak yerine nasıl koyarız diye kafa patlatıyoruz.. Bu yaklaşımlarla; tüme varım veya tümden gelim metotları ile incelediğimiz hipotezleri anlamak için mücadele eder, dururuz. Değişen ve birbirine doğru sarmal bir doğal akış olarak olayları kabu...

HAYATI NASIL KÜREKLEMELİ?

Resim
Kürek sporunun iki ayrı farkındalığa katkısı bulunmaktadır. Birincisi öz, bireysel farkındalığınız diğeri bir arada farklı kültürlerle nasıl yaşanabilir farkındalığı. Her iki tür farkındalığa da günümüz çalışma koşullarında ve gündelik yaşamlarımızda geçmiş dönemlere kıyasla daha fazla ihtiyaç duymaktayız.  Kuşaklar arası zaman dilimi kısalmakta ve sağlıklı uzun ömür artmakta, dolayısı ile geçmişe göre daha geniş dilimli demografik yapılarda hayatımızı sürdürmekteyiz. Farklı kültürlerin veya farklı yaşlardaki insanların birbirleri ile uyum içinde devam edebilmeleri her geçen gün daha da önem kazanmaktadır. Küresel olarak yaşadığımız pandeminin bu gelişen trende etkilerini önümüzdeki günlerde gözleyebileceğiz. Küreselleşme, at sırtında göçlerin olduğu veya deve kervanıyla ticaretin olduğu kadim zamanlardan başlayarak, teknoloji sayesinde de müthiş bir ivme ile devam etmektedir. Acaba küresel salgın; bize, içimize kapanık yaşamlar mı getirecek? Dijital küreselleşme devam ederken...

2 TEK

Resim
İki tek adını verdiğimiz kürek teknesinde iki farklı güçte, ayrı dünyalardan iki farklı insan bir arada bir tekneyi bir rotada sürmek zorundadır. Küreğin en zor branşlarından biridir. Çünkü kürekçilerden biri daha güçlü çekerse tekne olduğu yerde daire çizer. Bu yüzden uyumlu çekebilen tekneler ilerleyebilirler. Evlilik veya iş ortaklıkları da bana göre böyledir. Farklı kültürlerden hatta çoğunlukla farklı cinsten iki insan hayat yolunda bir teknede olmaya karar verirler. Uyum varken tekne akar. Uyum yoksa hayat ızdırap haline gelebilir. Uyumlu çekmeyi araştırmak ve dinginlikle uyumu yakalamak için sarfedilen çaba kıymetlidir.  Evlilik iki yada daha fazla insanın hem birbirlerine, hem çocuklarına hem de hısımlarına karşı hak ve yükümlülüklerini belirleyen kültürel yaptırımı olan birliktir. Evlilik hak ve yükümlülükleri genelde cinsellik, iş ve mal varlığı, çocuk yetiştirme, değiş tokuş ve konumla ilgilidir. (1) Bilimsel tanımı bu şekilde yapılmaktadır.  İş Ortaklı...

AYNI GEMİDE OLMAK

Resim
Dünya genelinde henüz pandeminin önlemini alamadığımız için evlerimizde kendimizi karantinaya alıp beklediğimiz bu günlerde sosyal medyada tüm insanlığın aynı gemide olduğu, sınırların anlamsızlaştığı, maddiyata gerekenden fazla önem verildiğinin fark edildiği bol bol yazılıp söylenmekte. Oysa insanlık buna benzer deneyimleri daha öncede yaşamıştı. Belli ki gereken dersi tam olarak alamamışız. İnsanlık tahmin ettiği kadar da zeki değil, inanın zor öğreniyoruz.  Aynı gemide olma deyimi ne zaman dile kazandırıldı bilemiyorum. Ama antropologların tahminine göre ilk tekne veya ilkel su taşıtı, 800.000 yıl önce Homo Erectus tarafından kullanıldı. O günden bu yana, ateş veya tekerleğin bulunuşu ne kadar önemli ise bence bir su taşıtının ilk kullanımı insan beyni ve insanlığın gelişimi açısından o kadar önemli oldu. Bir arada yaşayabilmek, dayanışmak, bir hedefe gidebilmek, araştırmak, kendini tanımak, kendini ve hayatı anlamlandırmak adına bir teknenin size verdiği eğitime paha biçi...