YANSIMA - YANSITMA

Yansıma, fotoğrafçıların çok severek, fotoğraflarına anlam, derinlik, cazibe katmak, izleyicisi ile ilişki kurmak için kullandığı yöntemlerden biri. İyi çekilmiş yansıma fotoğrafları çok çarpıcı olabiliyor. Aynalar, suda görünen aksimiz, hatta sesimizin yankısı biz insanlara hep çarpıcı gelmiştir. Suda ilk yansımasını gören yavru kedim görüntüsünün bir kedi olmadığını anlamak için ayna ile bir süre mücadele etmişti. Merakı geçtiğinde bir daha dönüp aynaya hiç bakmadı. Biz insanlar için durum biraz daha karışık gibi.

Fotoğraf: Serhat Dizdaroglu, Temmuz 2020
Otoportre çalışması
 Biz aynaya ve yansımamıza bakmaya devam ederiz. Kimi zaman o gün takınacağımız maske için, kimi zaman  sağlığımızı kontrol için, kimi zaman kendimize moral vermek için veya başka sebeplerle. Evlerimizde, banyolarımızda aynalarımız var. Dışarıdan bizi nasıl gördükleri ile çok ilgili oluşumuzdan olabilir. Kendi kendimizi nasıl gördüğümüz, kendimizi nasıl algıladığımız her zaman, dışarıdan nasıl algılanmak istediğimiz ile aynı olmayabiliyor. 

Ve belki de en tehlikelisi aynaya baktığımızda kendimizle karşılaşmaktan korkuyor olabiliriz. Aynanın karşısında, karşılaştığınız 'ben'e bir maske uygulamak için bakıyor olabilir. Kendi gerçeği ile karşılaşmak ve ona sarılıp affetmek her zaman kolay değil. 

Aynalar bize kendi görüntümüzü yansıtırken, biz de etrafa yansıtmalar yapmaktayız. Yansıtma ilginç ve daha karmaşık bir olay. Dr. Roland Cohen , Jung'un 'İnsan Ruhuna Yöneliş' kitabının önsözünde şöyle demiş. 








'...Kişi kendi iç yaşamının bir belirtisi olan ruhsal bir noktanın ya da bütünün izini, dış dünyanın bir nesnesi ya da kişisi üzerine yansıtır.  ... Bugün bireyin dünyayla iki ilişkisi vardır, yansıtma ve algı....Algı, bireyin duyuları aracılığı ile dış dünyadan aldıklarıdır. Yansıtma ise, dış dünyaya gönderdikleri, yani algılamayı engelleyerek boş hayallerini, iç kuruntularını nesnelere aktarmasıdır. Çünkü yansıtma algıyı gölgelendirir, değiştirir, bambaşka bir görünüme sokar; evet, onu siler ve yerini alır...' 


Fotoğraf: Serhat Dizdaroglu, Ağustos 2020, Yansıma Çalışması


Kendimizle ne zamanlar, karşılaşırız ya da ne zaman alıcı gözü ile kendimize bakarız. Kişide kişiye değişse de, hiç olmazsa,  sanırım hayat döngünüzdeki bazı kritik yaş dönemlerinde kesin kendi gölgemize, gerçek kendimize bir göz atıp onunla bakışıyoruz. Uzman değilim ama öyle hissediyorum ki, yaş dönemi krizleri bundan kaynaklanıyor olabilir. 2 yaş, 10 yaş, 20 yaş, 30 yaş, 35 yaş, 40-45- 50 diye devam ediyor dönemsel krizler veya öz değerlendirmeler. Kendimize bakıp, sorguladıklarımız. Kariyerimde burada mı olacaktım? Çocuk sahibi olacak mıyım?, Beklediğim serveti elde ettim mi? Bu alınan kilolar ve bu fizik nedir? fikirlerim yaşlı mı? canlılığımı mı yitirdim? Yaşam yolculuğumda önümde ne kadar tahmini zamanım var? (Rahmetli dedem buna elimdeki çürük senet derdi ) Seviliyor muyum? Yalnız mıyım? daha kim bilir neler soruluyor? Kendi sohbetinizden aldığınız yanıtlarla, elinizdeki çürük senetle bir sonraki 5 yıllık döneminizi hayal ediyorsunuz belki.

https://www.instagram.com/p/CHGdlEElWkg/?igshid=dai44r6snnsv



Büyüyüp olgunlaşırken, bizi biz yapan kendi algılarımızı, davranışlarımızı, kişiliğimizi ve kimliğimizi oluşturan, dış dünya ile iletişim metodlarımızı oluşturduğumuz çok kompleks bir tünel yolculuğu yaparız. Kaygılarımız, kararsızlıklarımız, cesaretimiz, korkularımız, öfkemiz veya mutluluklarımız, kendimize vurduğumuz prangalarımız veya pervasızlıklarımız, bir kısmı bünyemizdeki kimyadan, bir kısmı çevrenizden bize yansıtılmış, bir kısmı öğrenilmiş, ve savunma mekanizması olarak geliştirilmiş ve bizi biçimlendirmiş bir benlik oluşturmuşuz. Jung'a göre buz dağı misali çoğu suyun altında bilinç altınız ve bir kısmı ise bilinçli olan kısmınızı oluşturuyor. Buradan sonrası psikologların konusu. 

Ben kendime baktığımda, en çok beni öfkelendiren şeylerden mutsuz olduğumu biliyorum. Beni öfkelendiren şeyler arasında listenin en başında beni kısıtlayan, alanımı daraltan, müdahale edilip nefes almamı zorlaştıran şeylerin buna sebep olduğunu farkındayım. Hatta son yıllarda astım rahatsızlığımın bir sebebinin de hava kirliliğinin yanı sıra bu olduğunu düşünmeden edemiyorum. Çünkü bu sıkıştırılmış anlarımda o kadar çok nefesimi tutuyorum ki, doğru nefes almayı hiç öğrenememiş olma ihtimalim çok yüksek. Kürek ve yoga oldukça iyileştirici egzersizler sağladı bana bu konuda. 

O derin tünelin içinde beni bu derece sıkıştıran şeyin neler olduğuna, çok da tek tek bakmaya değer mi bilmiyorum. Tünelin devamında neler olduğu ve elimdeki çürük senet ile bu tünelin devamınındaki yolculukta, bu hayat teknesinde, Dante'nin kayığında nasıl devam edeceğimi, daha az kırıp dökerek nasıl yol alacağımı el yordamı ile bulmaya çabalıyorum. 

Yansıttıklarımızla, en çok etkilediklerimiz kendi çocuklarımız olsa gerek. Ne kadar şefkat gördüysek, o kadar gösterebiliyoruz. Ne kadar korktuysak o kadar korkutuyoruz. Ne kadar sevildiysek o kadar hoş görülüyüz ve ne kadar çok istenmediysek o kadar katıyız. Ne kadar suçlanmışsak, o derece kabul çizgilerimiz oluşmuş. Ne kadar korunmuşsak, o kadar mızmızlanmaya başlamışız. 

Ne söylemiş ve ne yapmışsak, çocuklarımız bize birebir ayna tutarlar. Onlarda beğendiğimiz veya beğenmediğimiz ne varsa hepsi bizlerde de var. Ve o kıyamadığımızı iddia ettiğimiz çocuklarımızı kırıp döküp saklamaya devam etmek isteyebiliyoruz. 

Onlara bize yansıtılanları aynen yansıtıp mı yola devam ediyoruz? Sanırım öyle oluyor, iyileşme umudumuzu korusak bile, Dünya'da savaşlar katliamlar, haksızlıklar, ayrımcılıklar, tacizler,  sona ermiş olmaz mıydı?. İnsanlık deli gibi aynı hataları tekrar tekrar yapmıyor olurdu. 

Her bireysel benlik yolculuğu Sidharta'nın da yaptığı gibi kendinize yol aldığınız o kutsal hac yolu umut doludur. Daha iyi bir ben olma yolunda, yansımamıza bakıp, yansıttıklarımızı düşünüp, kürekleri düzeltip daha az kırıp dökerek yol alma zamanı şimdi. 

Yorumlar

  1. Uzun uzun düşündüm yazınızı okurken. Tekrar tekrar okudum bazı yerleri.
    Kendimden çok şey buldum.
    Ne kadarı biziz gösterdiğimizin dışarı, ne kadarı başka birinden yansıyanlar.
    Kendimiz veya yansıttıklarımızla; sükunetle, doğrulukla, sabırla, sevgiyle ve dikkatle yaşamam gerektiğini bir kez daha hatırladım. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizi mutsuz eden şeyler aslında önemli bir çoğunlukla başkaları nedeni ile diye düşünsek bile ne kadarının bizden kaynaklandığını düşünüp bulmak bizim sorumluluğumuzda ki kısmı diye düşünüyorum. Her şey bizden kaynaklanmıyor tabii ki. Herkes kendi erdeminden mesul olsa daha iyi bir yere varılabilir . başka bir dünya mümkün.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

MASTER KÜREKÇİLERİN USTASI : FATİH ÖRER

ŞAMPİYON YETİŞTİREN AİLE OLMAK

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN NESİLLERCE KÜREK - NİHAT USTA'DAN GENÇLERE ...