Kayıtlar

ÖZGÜRLÜK etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

ÖZGÜR KÜREKÇİ

Resim
Bu hafta önüme çıkan pod cast "Özgür İrade" ve elimdeki kötümser kitap "Yeni Karanlık Çağ"' ı okurken, insanların tarih boyu peşinden koştuğu, uğruna savaşlar çıkardığı, inançlar icat ettiği, devrimler yaptığı uçsuz bucaksız, limitsiz konu "Özgürlük" hafta boyu zihnimdeydi. Bu bloga başlarken ilk bahsi geçen konulardan biriydi özgürlük. Çocukluktan itibaren bir bağımsızlık arayışı ve her arayışta vardığım kapıda, karşıma çıkan "...özgür olabildin mi?" sorusu idi. Gelen yorumlardan biri bu konuda başka yazılar yazmamı da talep etmişti. Daha sonra "Forsa" adlı bir yazıyı sizlerle paylaşmıştım. Ama gelişmek bir süreç tabii. Şimdi bu hafta biraz daha bunu düşünelim.  İnsan doğduğu sırada diğer memeli canlılar kadar fiziksel gelişimini tamamlayarak doğmadığından kendi kendine yürüyüp, kendini beslemesi hatta el, göz, ayak koordinasyonunu yapabilmesi mümkün değil. Bu nedenle ciddi bir bağımlılıkla dünyaya geliyor. Sonraki tüm gayretler, i...

KIZ GİBİ DÖVÜŞMEK

Resim
8 Mart günü, peş peşe Dünya'da ve ülkemizde başarılı kadın girişimcilerle röportajlar yayınlandı. Gerçekten hepsi de parmakla gösterilecek özel kadınlar. Bunlardan birinde verilen istatistik çok dikkat çekiciydi. Ülkemizdeki kadın nüfusunun %34 ü ne istihdamda ne de eğitimde yer alıyor. Başka deyişle, bu kadınlar başka birisine bağımlı yaşamlar sürmekteler. Bunun doğal sonucu olarak, kadın tepe yönetici sayısı ise iki elin parmaklarından az olduğu gibi, hep aynı isimleri görmekteyiz, bu sayının artmadığı da belirtiliyor. (1- Youtube videosu) Benim kişisel gözlemim ise kadınların yan gelip yatıp keyif çattıkları yönünde değil, ama çoğunlukla kayıt dışı olarak ücretsiz forsalar olarak hayatlarına devam ettikleri yönünde. Elbet küçük bir oranda sadece keyif süren kadın ve erkek de bulunuyordur. Ama belli ki, çoğunlukla kadın klişe feminist sözü gibi ama özgürlüğünü eline almakta zorlanıyor. Panait Istrati'nin Sünger Avcısı kitabında dediği gibi her insan tabii bu tercihtede özgür ...

DÜŞLER, GERÇEKLER VE ROTANIZ

Resim
Yolculuk yapmak, veya bir yere doğru yol almak; bence bunun en güzel yolu kürek çekmek. İnsanın bilinmeze doğru, puslu kıtalara doğru giderken; ve yolda sevdiklerinizi veya bağlı olduğunuz ne varsa; düşüncenizi, duygunuzu veya aklınızı kaybederek yol alırken, beyninizin içi oradan oraya savrulur.  Yol hali, hayatımızı veya bir yoldaşımızı kaybetme korkusu yaşamlarımıza yön verirken, yaşama bakış açımızı da belirliyor. Bilinmeze yol alırken, kaybettiklerimizle varlıklarımızı sorgularız. Var mıyız? Gerçek miyiz? Düş müyüz? Gittiğimiz yolda, varacağımız yerde bizi ne beklemektedir? Düşlediğimiz yere doğru mu gitmekteyiz? Yol doğru mu? Yanlış mı? Varılan noktanın doğruluğu ve yanlışlığı nasıl, kime göre değerlendirilir? Doğru veya yanlış olmak da, sizin varlığınız kadar gerçektir veya düştür belki de. Bu hafta, Nurdan Gürbilek'in Sessizin Payı adlı kitabını okurken eski bir filozof ile tanıştım. Theodor Adorno. Adorno'nun sahte, sakatlanmış ve yalan yaşam üzerine bir çok kitabı var...

FORSA

Resim
 Forsa kelimesini Ömer Seyfettin'in ilkokulda okutulan aynı isimli hikayesinde duymuştum. Üzüntü veren, ama yılmaz bir sabrı anlatan hikayeydi. Bir kadırgada yıllarca kürek mahkumu olmak, dünyanın en zor cezalarından biri olarak tasvir ediliyordu. O çağlarda kadırgalarda 200 kadar zincirle bağlanmış kürekçi bulunuyor ve bu güçlü adamlara zorla kürek çektiriliyormuş. Eski kadırgalarda, şimdiki gibi hafif ve palaları geniş kürekler yok, oturaklar kaymıyor ve ağır kadırgaların ilerleyebilmesi için 200 kadar insanın uyumla kürek çekmesi gerekiyor. Bu mahkumlar hikayelerde çoğunlukla da gerçekten büyük suçlar işlememişler gibi anlatılmaktadır. Ömer Seyfettin'in forsası savaş esiri iken, Victor Hugo'nun Sefillerinde Jean Valjean açlıktan ölmemek için bir ekmek çalan gariban biridir. Ama en unutulmaz olanı sanırım Ben Hur filmindeki sahnedir. Bu filmde de Ben Hur karakterini bir başkasının siyasi bazı hırsları  nedeni ile  haksızlığa uğramış kürek mahkumu olarak görürüz.  B...

BİLİNCİN KIYISI

Resim
Yeniden sokağa çıkma yasaklarının başladığı ve Covid-19 salgının ikinci ve anlaşılan daha büyük bir tepe noktasına çıktığı bugünlerde, yeni düzenlerimize uyum sağlamaya çalışarak devam etmeye çalışıyoruz. Nerede eski bayramlar dediğimiz gibi, bir kaç ay içinde "...ah! ah! eskiden sinemalara tiyatrolara giderdik azizim, mağaza vitrinleri bakardık, hey gidi günler, arkadaşlarla bir çay bahçesinde oturduğumuz günler vardı. Sarılırdık, büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öperdik. Maratonları topluca aynı yerde güle oynaya koşardık..." dediğimiz günlere ulaştık. Bir anda herşey sanal aleme taşındı. Oldukça da hazırlıklıymışız. Eskisinden daha çok seminer takip edebiliyorum. Zoom uygulaması üzerinden haftanın beş günü doluyum. Arada arkadaşlar ve akrabalarla görüntülü sohbet toplantılarımız var. Alışverişlerimiz internet üzerinde, defileler internet üzerinde. Ödemeler sanal para transferleri olarak kredi kartlarında. Sanal ergometre yarışları olduğu gibi, Dünya üzerinde he...

IŞIĞI AVLAMAK

Resim
    Fotoğraf: Serhat Dizdaroğlu, Ağustos 2020, Bafa Gölü, Kapıkırı Köyü Geçtiğimiz haftayı Bafa Gölü kıyısında yer alan Kapıkırı köyünde bir grup fotoğrafsever ile birlikte geçirme fırsatı buldum. Fotoğrafçıları hep anı yakalamaya çalışan sanatçılar olarak düşünürdüm. Ancak, bu geçirdiğimiz hafta boyunca öğrendim ki aslında iyi bir fotoğrafçı  büyük ölçüde iyi bir ışık avcısı.  İlk defa ziyaret ettiğimiz bu güzel köyümüzdeki insanların, doğal tarımı bildiklerini, Bafa gölündeki kirlenmeye kafa yorduklarını, çareler üretmeye çalıştıklarını görmek, köyün gerek tarihi, gerek doğal değerlerini nasıl koruyacakları ile ilgili farkındalıkları olduğunu görmek beni çok keyiflendirdi.  Bafa gölü bir miktar tuzlu ve sodalı bir suya sahip ve köy sakinleri zeytinciliğin yanı sıra balıkçılık ile de uğraşmaktalar. Göl balığı mı , deniz balığı mı derseniz deniz balığının lezzeti hep bir başka diye düşünürüm. Ancak bu gölün özel bir balık ziyaretçisi var . Meksika'da Saragossa D...