ÖZGÜR KÜREKÇİ

Bu hafta önüme çıkan pod cast "Özgür İrade" ve elimdeki kötümser kitap "Yeni Karanlık Çağ"' ı okurken, insanların tarih boyu peşinden koştuğu, uğruna savaşlar çıkardığı, inançlar icat ettiği, devrimler yaptığı uçsuz bucaksız, limitsiz konu "Özgürlük" hafta boyu zihnimdeydi.

Bu bloga başlarken ilk bahsi geçen konulardan biriydi özgürlük. Çocukluktan itibaren bir bağımsızlık arayışı ve her arayışta vardığım kapıda, karşıma çıkan "...özgür olabildin mi?" sorusu idi. Gelen yorumlardan biri bu konuda başka yazılar yazmamı da talep etmişti. Daha sonra "Forsa" adlı bir yazıyı sizlerle paylaşmıştım. Ama gelişmek bir süreç tabii. Şimdi bu hafta biraz daha bunu düşünelim. 

İnsan doğduğu sırada diğer memeli canlılar kadar fiziksel gelişimini tamamlayarak doğmadığından kendi kendine yürüyüp, kendini beslemesi hatta el, göz, ayak koordinasyonunu yapabilmesi mümkün değil. Bu nedenle ciddi bir bağımlılıkla dünyaya geliyor. Sonraki tüm gayretler, işte bu bağımlılıktan kurtulma arayışı, bu uğurda ve hayatta kalma iç güdüsüyle hızla öğrenmeye gayret. İki yıl içinde konuşuyor, yürüyor, üşüyüp, korktuğumuzu ifade edebiliyor ve kendimizi besleyebilir hale geliyoruz. Gelir gelmez de şak diye iki yaş problemi ortaya çıkıyor. O masum muhtaç melekler karşımıza isyan bayrağı açarak çıkarlar. İstedikleri olsun diye tepinerek, bağımsızlık uğruna mücadele ederek ve tabii ki egoist olarak karakterini, tavrını ortaya koyarak bir dizi çılgınlıklar sürecini birlikte yaşarız. İşte sonrasında, döne döne her yaş sendromunda karşınıza gelen isyan - bazen sakin, bazen agresif gelen bunalım dönemleri. Ve içinde saklı "Özgür müyüm?" sorusu.

Hemen klasik siyasi felsefe kitaplarına dalarsak, özellikle Fransız İhtilali'ni hazırlayan filozoflar, toplumların barış ve huzur içinde yaşayabilmeleri için yurttaşlarının özgür olmaları gerektiğini savunurlar. Bunlar içinde Jean Jaques Rousseau öndedir ve meşhur kitabı "Toplumsal Sözleşme" de özgür bireylerden kurulabilecek Cumhuriyet ile, yurttaşlar arasındaki güven ve birliği sağlayarak mutlu, medeni ve ileri bir toplum olunabileceğini anlatmaktadır. En önemli vurgusu ise upuzun katı yasalara ve bu nedenle aşırı bürokrasiden göz gözü görmeyen devlet teşkilatlarının  yerine, vatandaşlar arasındaki yazılı olmayan bir sözleşme olduğudur. Bu sözleşme karşılıklı özgürlüklere saygı ile gelişen güven ortamını sağlamaktadır. Bu da her vatandaşın kendi sorumluluğunun ve iradesinin bilincinde olmasını gerektirir.  Kendi sorumluluğunu alabilmek, iradesinin bilincinde olmak ve karşılıklı saygı, bunun kaçınılmaz sonucu olarak yüksek erdemli insanlardan oluşan bir toplumu işaret eder. Bu seviyede bir özgürlük ancak ve ancak toplumun eğitim seviyesini yukarı çekebilmekle mümkün olur. Özgürlük kavramının canının istediğini, canının çektiği gibi herhangi bir hazzın kölesi olarak istediğin gibi yapabilmek olmadığını bunun anlamlı ve sınırları belli bir alanda olduğunu da anlatmaktadır. 

Kürek çekerken ekip teknelerinde de bunu hissedersiniz. Kürek teknesinde kürekçileri yöneten bir diktatör bulunmaz. Özgür iradeye sahip birbirinden farklı kürekçiler apayrı bireyler olarak kendi alanları içindeki sınırda kalarak, birbirlerine güvenirler ve birlikte kürek çekme uyumunu yakalayabilirlerse bir takım olup verimli ve kazasız bir ilerlemeyi gerçekleştirebilirler. Acaba Rousseau kürek çeker miydi? diye merak ediyorum. Kürek teknesinin, özgür kürekçilerin birlikte çektiği gerçek bir cumhuriyet olduğunu söyleyebiliriz. 

15. ve 19. yüzyıl filozoflarının ve yazarlarının, Antik Yunan filozoflarından da etkilenerek toplumların özgürleşmesi ile ilgili geldikleri nokta bu. Sosyal hayat sürdüren insanın, bir toplum içinde birbirine bağlı olarak yaşamını sürdürürken, özgür olup barış içinde yaşayabilme olanağını böyle formüle ederler. 

Siyasi filozofları bir kenara bırakıp, biraz daha bireyin özgürlüğü konusunun içine girdiğinizde konu öyle derinleşiyor ki, sadece birey iradesi olarak özgür olup olmadığımızı anlamak sandığımız kadar kolay değil. Çünkü doğduğumuz andan itibaren bir öğretiler dizisi içine girmekteyiz. Bazı dogmalar öylesine içinize işletiliyor ki, o konunun farklı versiyonları olabileceği ile karşılaştığınızda şoka girip, inkar sürecini çalıştırıyor beyniniz. Öğrendiklerinizi tekrar değerlendirip, okuduklarınızı akıl süzgecinden geçirip anlamlandırabilmeniz ve kendinize ait özgür bir görüş veya fikir oluşturabilmeniz için yine de iyi bir eğitim ve çok fazla kitap ve görüş okumuş olmanız gerekiyor. Aksi takdirde birinin dayattığı bir fikrin sadece takipçisi veya kölesi durumunda kalabilirsiniz. Krishnamurti ünlü Hintli filozof ısrarla günlük meditasyonlarında, tüm öğretilerinizi unutup temiz bir zihinle en baştan başlayarak, özgür bir beyin ile düşünüp düşünemeyeceğimizi sorgulatır. Ancak bu şekilde açık bir bilinç ve bakış açısına kavuşabileceğimizi, karşılıklı empati, saygı, sevgi ve elbette karşılıklı şefkate ulaşabileceğimizi, birbirini dinleyen ve birlikte güven içinde işbirliği yapabilen insanlar olabileceğimizi düşünür.

Özgürlük kavramına Istrati'nin gözünden bakacak olursak, istediğin yere, istediğin zamanda istediğin gibi seyahat edebiliyorsan, bir işe, bir eşe, bir çocuğa bağlanmadan, günlük veya anlık kararlarla, herhangi bir hedefin kölesi olmadan serseri (başıboş) bir yaşamın gerçek özgürlük olduğunu anlatmakta. Bu benim kendime yakın bulamadığım bir bakış açıkçası. Ama serseri yaşamın anlık hazlar dışında toplam yaşam mutluluğuna ulaştırmadığını, ancak ve ancak insan yaşamına anlam katacak bir uğraş bulduğunda mutluluğa ulaştığını görüyoruz. İngiliz filozof Bertrand Russel'ın mutluluğa ulaşmak için ısrar ettiği görüşü budur. Kısacası bana göre, serseriliği hayata bir anlam katmayacağı için bunu özgürlük değil ancak ve ancak sorumsuzca saygısızlık olarak algılayabiliyorum şimdilik. Demek ki; özgürlük fikri hayatınızın anlamıyla uyumlu olmalı.

Bir kaç haftadır çok severek pod castlerini dinlediğim "Fularsız Entellik" programı da fizik bilimi ile özgürlük konusuna yaklaşmakta, henüz seriyi bitirmemiş olsa da bana çok çarpıcı geldi. Bilimsel olarak yaklaştığınızda ister ışık dalgaları, ister atomun hareketleri, isterse hız ve hareket, ivme vs konuları özgürlük perspektifi ile anlatmakta. Özgürlüğün biraz da izafi olduğunu anlıyoruz. Yani göreceli. Sizin baktığınız yerden ben bir forsa, ama kendimin baktığı yerden özgür olabilirim. Benim baktığım yerden yukarı zıplıyor görünebilirim, ama sizin baktığınız yerden geriye doğru sıçrıyor olabilirim. Çünkü üzerinde sıçradığınız zemin olan Dünya dönmektedir.Yani her durum kendi özelinde bir koşula bağlı olarak, özgür olabilir. Belki bu durumda Y.N.Harari haklı çıkıyor. Harari'ye göre tam özgürlük diye bir şey yoktu.  Fularsız Entellik programına göre de koşullu bir özgürlük var. Serinin devamını da sabırsızlıkla bekliyorum. Oldukça ilham verici buldum. Tavsiye ederim.

Şimdi ise 21. yüzyılda çağdaş düşünürler yepyeni bir şey konuşmaktalar. Yapay zeka, sanal gerçeklik veya metaverse 2.0 kavramları ile hayatımıza giren dijital ve teknolojik gelişmeler sonucu özgürlük kavramını veya özgür iradeyi yeniden değerlendirmekteyiz. Harari'nin çok satan kitapları Sapiens ve Homo Deus kitaplarında yeni çağda gelişen bu sanal gerçeklik, dijitalleşen dünyaya ilave olarak, insan bedeninin dijitalleşmesine yol açacak bazı aparatlarla gelecek nesillerin yarı insan - yarı robot olması ve özgür iradeleri ile davranamamaları gündemde. Kitapları, çocuklarımızı bedenen ve zihnen iyi yetiştiremez isek dijital köle olmaları tehlikesinden bahsetmekteydi. Harari'ye göre zaten Özgürlük diye bir şey bulunmuyor ve tamamen bir yanılsamadan ibaret. 

Geçenlerde okuyup iyice içimi kararttığım "Yeni Karanlık Çağ" kitabının sekizinci bölümü "Komplo" kısmını okuduğumda artık özgürce değil fikir yürütmek veya onu ifade etmek, rüya bile göremeyeceğimizi, hayal kuramayacağımızı düşündüm. Internet üzerinden eskisinden çok daha kolay pek çok bilimsel makaleye, karşılaştırmalı veriye ulaşabildiğiniz gibi, bir o kadar da yanlış bilgi, kötü niyetli komplolar içeren haber paylaşımları var. Bunların içinden doğruyu ayıklayıp sentezlemek için öncelikle ciddi bir zamana ihtiyacınız var ama bundan daha önemlisi doğru çıkarımlar yapabilmek için entellektüel olarak zihninizi geliştirmeniz gerek. Yoksa gelecekte bir komplocunun elinde kalıp, beyninize yerleştirilen çiple birinin robot forsası olacak, ne olduğunu farkına bile varmayacak insanlar. Bu yüzden yine özgür düşünebilen bir beyin için her alandan okumak okumak okumak gerekiyor. 

Bu kadar çok görüşü sıraladıktan sonra, benim geldiğim nokta şurası açıkçası, öncelikle yapmamız gereken çocukları bağımlı oldukları teknolojik ekipmanlardan, bilgisayar oyunlarından kurtarmak ve onlara özgür fikirler geliştirebilmeleri için, kendilerine özel bir zihin anahtarı hazırlamalarına yardım etmek zorundayız. Tam da bu amaçla kurulmuş bir vakıf çıktı karşıma ülkemizin yetiştirdiği finans sektörü duayenlerinden biri olan Sayın Bülent Şenver'in kurduğu "Herkese Kitap Vakfı" Türkiye'de tüm çocuklara kitap okumayı sevdirmek amacıyla kurulmuş. Harika bir çocuk kitabı hazırlamışlar "Kitapcan Kanat Çırpıyor" Kanatları kitaptan olan bir kitap perisi "Kitapcan" özgürce uçabilmek için kitap okunması gerekiyor. Bu güzel hikaye için Filiz Özdem'e, görselleri için Buket Topakoğlu'na ve Herkese Kitap Vakfı gönüllülerine çok teşekkürler.





Bu hafta "Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir" diyen kurucumuz Atatürk'ü "Öğretmenler Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister" diye belirterek, böyle müthiş bir hedef koyabilme öngörüsünde olduğu için burada saygıyla anmak istiyorum. Bu vazifeyi öğretmenlere vermiş gibi görünse de bu hepimizin evlatlarına karşı görevi diye düşünüyorum. 


Özgür bireyler yetiştirmek çok kıymetli, bunun içinde zihni özgürleştirebilmek için benim bilebildiğim en önemli yöntem bol bol her fırsatta okumak, ve  tabii kürek çekmek size yardımcı olur. Aklınızda okuduğunuz, zihninizi aydınlatmış fikirlerle, teknenizde gün doğumunu karşılamanızı diliyorum. Forsalıktan kurtulup, özgürlüğe giden yolda kürek çekmeniz dileği ile. 



Bu yazıya ilham olan Kaynaklar Listesi:

https://www.herkesekitapvakfi.org

Fularsız Entellik Spotify Pod Cast Link: 

https://open.spotify.com/episode/0zk8cBukDshKZmvCsOckB0?si=yXOjW3A8S26PoQf8iQGIqA&nd=1

Kitapcan Kanat Çırpıyor, Filiz Özdem, Yapı Kredi Yayınları, Herkese Kitap Vakfı, İstanbul, Eylül 2020

Yeni Karanlık Çağ, James Bridle, Çeviri: Kemal Güleç, Metis Yayınları, 2. Basım, Aralık 2020

Toplumsal Sözleşme, J.J. Rousseau, Çeviri: Cenap Karakaya, İletişim Yayınları, 1.Basım, 2014

Sünger Avcısı, Panait Istrati, Çeviri:Alper Turan, Zeplin Kİtap, 1.Basım , 2019

Yaşam Kitabı, Krishnamurti, Çeviri: Günseli Aksoy, Sistem Yayıncılık, 1.Basım, Şubat 2017

Sapiens, Yuval Noah Harari, Çeviri: Ertuğrul Genç, Kolektif Kitap, 11.Baskı, 2016

Homo Deus, Yuval Noah Harari, Çeviri: Poyzan Nur Taneli, Kolektif Kitap, 2.Basım 2016

Akıl Çağı, Thomas Paine, Çeviri: Ali İhsan Dalgıç, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 4.Basım, 2015

https://hayalrotanizda.blogspot.com/2020/12/forsa.html



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MASTER KÜREKÇİLERİN USTASI : FATİH ÖRER

ŞAMPİYON YETİŞTİREN AİLE OLMAK

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN NESİLLERCE KÜREK - NİHAT USTA'DAN GENÇLERE ...