PERÇİN (GİRİŞİMCİLİK VE TEKNE ÜRETİMİ 4)

Perçin iki veya daha fazla levhayı birbirine bağlamak için kullanılan bir çubuk ve perçinlemek ise bu iki levhayı birbirine bir montaj çubuğu ile bağlamak anlamındadır. 'Perçin' aynı zamanda Ankara'nın eski kürekçilerinden Gökhan Toygar'ın Collie cinsi köpeğinin adıydı. Mogan Gölünde Ankara Su Sporları Kulübünde o dönem tüm kürekçilerin sadık dostu ve kulübün adeta maskotu olan 'Perçin', Ankara'lı kürekçiler için o derece kürek ile bütünleşmiş ki bir olimpik tekne imal eden kuruluşun adı olmuş aynı zamanda.  

Ankara Su Sporları Kulübünün Maskotu Perçin


Çok iyi büyük tekneler, yatlar imal edebilirken nasıl oluyorda yerli olimpik tekne üretimi olmuyor sorusu ile başlayan yolculuğum, bu kez 68 kuşağından üç sıkı dost ile tanışmama vesile oldu. Coşkun Özoğul, Dr.Gökhan Toygar, ve Hakan Tekinalp. Onların gençlik macerasını dinlerken belki de geleceğe ışık tutabilecek ve kıssadan hisseler çıkarabileceğiz. 68 kuşağı sanırım 'Son Mohikan' gibi 'Son Şövalye' kuşak oldu. İdealist ve hayalleri peşinde sonsuz umutlu, dünyayı değiştirebileceğine, daha iyi bir yer yapabileceğine inancı tam bir gençlik. John Lennon'ın "Imagine" "hayal et" şarkısını hayal eden bir kuşak. Bunun ütopya olmayacağına inanan kuşak. 

Türkiye'de 70 li yıllarda Ankara Mogan Gölü kürekçilerinden üç arkadaşın tekne yapma girişimi ne oldu da devam etmedi diye merak ederek telefonlarını aşındırıyorum. Üç arkadaş ile ayrı ayrı pek çok kez telefonla konuştum. Hem o dönemin ruhunu hissetmeye, hem dönemin konjonktürü ile olayları değerlendirmeye çalıştım. Kendimce düşündüm tabiyatıyle... filozof veya psikolog değilim ama yazıların pek çoğu bu düşünceye gönderme yapıyordu, iktisatçı da değilim ama ekonomi üzerine de düşünüp duruyorum ve anladığımca aktarmaya çalışıyorum. Bu yüzden yazı sonundaki sorulara yorumlarınızı ve kendi düşüncelerinizi bırakabilirseniz herkes için kıymetli olacağı inancındayım. Ama üçünün de kaynağının doğru soruyu sorabilmekle başladığını çok iyi biliyorum. Doğru sorular, sağlam hayallere giden doğru rotalar için gerekiyor.

Dr. Gökhan Toygar

Lise arkadaşı İskender Aruoba ile Ted Ankara kolejinde okurken tatilde Karamürsel'de bir iki çifte tekne buluyorlar. Bu tekneyi Ankara'ya getirip, babadan kalan bir göl evine koyup iki kafadar kürek çekmeyi denemeye başlıyorlar. Aynı gölde bilindiği gibi Mogan Ankara Su Sporları Kürek İhtisas Kulübü var ve bir süre sonra kürek komşuluğu yetmiyor. Bu iki hevesli genç insan kulübün kürekçisi oluyorlar. Dört tek dümencisiz tekne ile antrenmanlar devam ediyor. Gökhan Bey üniversite başlayınca ODTÜ'ye geçip bir süre burada ODTÜ takımının ağabeyliğini yapıyor. Bir yandan tıp fakültesinde Fizyoloji bölümünde okumaya devam ediyor, bir yandan kürek sporu hayatının merkezinde yer alıyor. 

Kader hızlı çalışıyor. Gencecik yeni bir doktor iken kürek federasyonu ikinci başkanı oluyor. Adana, Samsun, Karabük, Elazığ gibi çeşitli illeri dolaşıp kulüp sayısının ülke genelinde yayılması için çaba sarf ediyorlar. Tekne tedariki o zamanlar şimdikinden daha da büyük bir problem, çünkü ülkemiz daha içe kapanık yıllarında. İki yakın arkadaşı ile Coşkun ve Hakan Beyler ile bu sorunu çözmek için tekne yapmaya karar veriyorlar. 

Teknenin imalatı ve gereken araştırma için ilk sermayeyi Gökhan Bey'in babası Prof. Op. Dr Orhan Toygar sağlıyor. Daha sonra imalatın ilerleyen dönemlerinde Emin Cankurtaran'da onlara finansman sağlamış. Gökhan bey o dönemin federasyon başkanı Altan Üstünel ayrılınca kısa bir süre federasyon başkanlığını da yapmış. Beş yıl süren Perçin'in imalatı çok iyi niyetli çok heyecan verici bir macera. "...bizim ürettiğimiz tekneler bazı yedek parça , özellikle kaliteli dirsek yapımı nedeni ile bir kaç kg daha ağırdı. Tek çifte 16,5 kg idi diye belirtiyor. Bir de karlılık analizini yaparken, fiyat tespiti politikamız yanlıştı ..." diye düşünüyor, Gökhan Bey. Ancak bu sorunun cevabını yazının sonuna saklıyorum. Agatha Christie romanları gibi, belki cevap hiç tahmin etmediğiniz şekilde en gözünüzün önündeki yerdedir.

Gökhan bey Perçin macerasından sonra yaşamını yurt dışında sürdürmüş, orada kürek çekme imkanı olmamış ama triatlon ile ilgilenmiş, ve dans ile hala ilgili ve devam ediyor. Sağlıklı yaş almak için yaşam boyu spor yapılmalı.

Ankara Su Sporları Kürek İhtisas Kulübü - Mogan Gölü
Sol baştan itibaren: Danyal Çiper, Tuncay Saydar, Çelik Güre, Coşkun Özoğul, Tayyar Balıkçıoğlu, Gökhan Toygar, Tevfik Yarımcalı, Uğur Söylemezoğlu


Coşkun Özoğul 

Coşkun Bey,  teknenin imalatı ile ilgili kalıbı ve teknik çalışmaları yapan ekip üyesi. Ankara kürekçilerinin arasında "1" lisans numarası ile ilk lisans çıkaran kürekçi. O da Ankara Su sporları Kürek İhtisas Kulübünün; Mogan Gölünün kürekçilerinden biri. 1959 yılında Ankara Gazi Lisesinde talebe iken okul kapısında gördüğü bir ilanla kürek sporuna başlıyor. İki yıl sonra da takım kaptanı oluyor. O zamanlar kürek yaz aylarında yapılan bir spordu diye anlatıyor. Biz Süleyman Tombaz Usta'nın yaptığı bindirme tekneleri kullanırdık. Gökhan Toygar Bey ile kürek çekerek başlayıp, o dönem öğrenci evi arkadaşlığı ve ardından  kader ve iş ortaklığı ile devam eden çok uzun bir dostlukları var. 

Fizik Fakültesini bitirdikten sonra Coşkun Bey'in çalışma hayatı başlayınca aktif sporculuk bitmiş olsa da kürek aşkı bitmemiş. O dönem yaşanan ithalat kısıtlamaları ve döviz krizleri de eklenince hiç tekne bulunamaz hale gelmiş. Onlarda iki arkadaş tekne yapmaya karar veriyorlar. Federasyonun Ankara'ya taşınması, bu proje ile ilgili federasyonun olumlu desteğini alabilmelerine yol açmış. Gökhan Bey'in babasının Ford Taunus arabasına atlayıp İtalya'nın Livorno liman kentine Donoratico teknenin imalat yerini görmeye gidiyor. 

Cantieri Navali Donoratico o dönem büyük bir imalathane sadece kürek teknesi değil, yelken tekneleri ve katamaranlar da üretiliyor. Livorno limanında pek çok tersane var ve çeşitli tekne imalathaneleri bulunuyor. Donoratico'nun ürettikleri yarış tekneleri ise gövdesi maun ve 3 kat kaplamadan oluşuyor. Tekneler el imalatı. Coşkun bey epey etüt ediyor. İmalat süreçlerini, teknelerin fizik ve teknik özelliklerini, hız için gereken teknik hesaplamaları ve tekne özelliklerini iyice çalışıyor. Tek çifte bir tekneyi de satın alarak, arabanın üzerine bağlayarak yurda dönüyor. 





Yurda dönünce, hem temiz işçilik çıkarabilecek işçiyi yetiştirmeleri, hem tekne imalatını yapacakları malzemenin bulunması gerekiyor. Tekne gövdesi polyester olsa da pek çok parçası oturaklar, kürekler, dirsek bağlama yerleri ve kaplamaları ahşaptan. İyi tomruk bulabilmek için, Torosları, Bolu'yu ve daha bir çok yeri dolaşıyorlar. Bir imalatta ağaç malzeme kullanmak gerekiyorsa ağacın yeterince kurumuş olması çok önemlidir. Marangozluk veya mobilyacılıkla uğraşanlar bilirler. Ağaçlar kesildikten sonra kuruyana kadar dönme hareketi yapıyorlar. Alınan ağaç mobilya olmadan önce bir kaç yıl kurutulması için lata halinde depolarda bekletiliyor. Ankara'nın iklimi ise bu süreç için ülkemizdeki en iyi bölgelerden biri. Coşkun Bey'den öğrendiğime göre, tekne için ağaç gövdesinin en iyi yeri ortada kalan bölümü yani ne köke yakın kısmı ne tepe uca yakın olan bölümü olmamalı. Sedir'i Toroslardan, Köknar'ı Bolu'dan alıp bekletmeleri gerekiyor. Sedir'in tekne imalatında tercih edilmesinin sebebi suya dayanıklı bir ağaç olması.  Özellikle küreklerin yapımında bu ağaçlar kullanılıyor. Kürek yapımı da başlı başına bir sanat. hafif olması için içlerinin boş olması gerekiyor ama sağlam olması için içi ince çıtalardan yapılıyormuş. Pala kısmı için kullanılan makinanın adı ise kopya makinası. Diğer parçaları tedarik etmeye İstanbul Perşembe Pazarına geliyorlar. Diğer önemli aksamlar oturak tekerlekleri, raylar, aylar, dirsekler için kullanılacak malzemeyi tedarik etmek daha zorlayıcı olmuştu diye anlatıyor. Örneğin ay kalıplarını Gaziantep'te döktürüyorlar. Ama hem sağlam hem hafif dirsek üretimi çözmekte zorlandıkları en büyük problemleri oluyor. 

Ankara Bahçelievler'de İlk yapılan prototip tekne başarılı olunca Ankara Sitelere imalathaneyi taşımışlar. Gökhan Bey Hekim, Coşkun Bey Mühendis olarak bir yandan profesyonel olarak iş hayatlarına devam ettikleri için Perçin'in başına yine takım arkadaşları henüz kimya mühendisliği öğrenciliği devam eden Hakan Tekinalp'in geçmesini istiyorlar. 

O dönem Coşkun Bey'in hesaplamalarına göre sadece Türkiye'de değil tüm Dünya'da tekne talebi yılda 20.000 adet açık vermekteymiş. Bu yüzden tekneleri yurt dışına da satabileceklerine dair vizyonları varmış. 

Piyasa olarak Türkiye o dönem biraz farklı bir dönemde, kulüplerin tekne talebi var fakat direk alıcı değiller, tekneleri ihale ile gençlik spor genel müdürlüğü alıp, federasyon yönetiminde ihtiyacı olan kulüplere dağıtıyor. Kamu alımı olduğu ve ihaleye girecek başka tekne imalatçısı olmadığı için tek imalatçı belgesi diye bir belge almaları gerekmiş. Bu belgenin Perçin'e sağladığı pek çok avantaj oluyor. Gümrüklerde veya vizelerde bazı istisna ve kolaylıklardan faydalanmaları bu belge sayesinde kolaylaşmış. İlk başta kulağınıza tek satıcı olduğunuz ve alıcının kamu idaresi olduğu bir piyasa hoş gelebilir. Ama aslında iktisadi bilimler açısından tam olarak öyle değil. Yazının sonunda piyasanın bu durumunu tekrar değerlendireceğiz.

Coşkun Bey'de sporu yaşam boyu bırakmayanlardan Pandemi başlayana dek tenis oynamaya devam eden rol model bir insan.

Hakan Tekinalp

Hakan Bey 1968 yılında mahalle arkadaşları ile Mogan gölünde kürek sporuna başlayanlardan, Coşkun bey o sıralar hala takım kaptanlığını sürdürüyor. Gökhan Bey'de kulüp sporcusu olarak devam ediyor ve Hakan Bey için o dönem her ikisi de  rol model ağabeyler. Bir dönem dört tekte sürekli kazanan tekne ekibinde Hakan Bey'de var. Gökhan Bey hekim öğretim üyesi, Coşkun Bey mühendis olarak çalışırken kurdukları Perçin'in başına bir idareci düşündüklerinde ilk isim güvendikleri takım arkadaşları Hakan Bey oluyor. 

Beş yıl boyunca devam eden imalat sırasında 130 adet tekne üretildiğini anlatıyor Hakan Bey. 4 çifte hariç her tekne tipinin üretimi yapılmış. Sekiz tek tekneyi ilk imalata başladıktan bir buçuk yıl kadar sonra yapmışlar. Üç ayrı ağacı Sedir, Dişbudak ve Köknar alabilmek için farklı şehirleri dolaşmak, diğer yedek parçanın en iyisini yaptırabilmek için araştırmanın yanı sıra imalatın başında duruyor, sevkıyatları organize ediyor. Hakan Bey sözlerine şöyle devam ediyor: 

"...Gökhan Bey özellikle federasyonda çalışırken küreğin başka bölgelerde de gelişmesi için memleketi dolaşmıştı, Adana ve Karadeniz Ereğli'de kurulan kulüpler böyle ortaya çıkmıştı. Perçin imalatı sayesinde küreğin gelişimi de hız kazandı ve ülkedeki sporcu sayısında önemli bir artış olmuştu.." diye belirtiyor . 

"..Kulüplerin tekne ihtiyacını tamamen karşılayabilmiştik. Teknelerimiz o kadar sağlamdı ki, eskimiyorlardı..." derken gururlandığını hissediyorum. Bu yüzden Perçin'i yurtdışına satabilmek için teklifler hazırlamışlar. Almanya'da 1975-1976 yıllarında Rudernsport dergisinde yerli teknemiz Perçin kapak bile olmuş. Türkiye'de yapılan teknenin hikayesi bu dergide yayınlanmış. Ardından İsrail, Yunanistan, Mısır, Cezayir gibi ülkeler tekne ile ilgilenmişler, ancak fiyat tutturmak zor olmuş. Çok amatördük ve kürek aşkıyla yaptık. Yurt içinde satarken de tek satıcı olduğumuz halde yüksek enflasyonla boğuşan bir Türkiye'de olmamıza rağmen yüksek fiyat vermek hiç bir zaman istemedik, devletide korumak istedik..." diye ekliyor. "...Bu tabii bizim tekneyi geliştirmek için sermaye birikimi yapmamıza engel oldu... Üstelik o dönem tekne ve kürek imalatının yanı sıra Coşkun kaptanımın çizimi ile ilk römorku ve hatta Kanada'dan getirdikleri bir model üzerinden kara kürek aleti de imal etmiştik..." Ancak o dönem ülke konjonktüründe Genlik Spor Genel Müdürlüğü tekne alımını durdurma kararı alınca imalathaneyi kapatma kararı almak zorunda kaldık... " diyor.

Hakan Bey Kimya Mühendisi olarak devam ettiği hayat yolculuğunda yelken sporu ile uğraşmaya devam etmiş. Üçü de gerçekten efsane bir kuşağın üyeleri olan insanlar.

Üç arkadaşın genç ve tecrübesiz yaşlarında yaşadıkları bu girişim tecrübesi ve hikayeleri istenildiği gibi bitmedi. Fiyat politikaları, pazarlama yöntemleri açısından tecrübesizlik ve bazı hatalar olsa da bence rekabet piyasasının gelişmemiş olması daha fazla etkili. Başka deyişle belki de doğru zaman değildi. 

Erdemirspor Kürekçileri Perçin 2 çifte ile - Karadeniz Ereğli

Erdemirspor Kürekçileri Perçin 2 tek dümencili ile - Karadeniz Ereğli


Bilateral Monopol ve Nash Teorisi

Perçin az rastlanan bir piyasa tipinde doğmuş. Tek alıcı ve tek satıcının olduğu piyasaya ekonomi dilinde 'Bilateral Monopol' denmekte. Ekonomi bilimi piyasaları anlatırken talep ile arzın genellikle direk karşı karşıya geldiği ve piyasada güçlü olan tarafın lehine olacak şekilde fiyatın belirlendiğini anlatır. En ideal aranan ortam tam rekabet piyasası denen, üretim faktörlerinin hepsinin özgür dolaşımda olduğu, en adil fiyat en doğru kalite için ihtiyaç kadar miktarda üretimin olduğu bir piyasa modelidir ve bu hemen hemen hiç gerçekleşmeyen ütopik bir piyasa modelidir. Satıcının çok olduğu (oligopson) piyasa modellerinde  ise satıcılar açısından pazarlama politikalarının önemi artar. Çünkü alıcıyı manüplasyonlarla ikna edip ürettiklerini satabilmek isterler. Bu tip piyasalar satıcının pazarlama ve satış teknik ve yöntemlerini öğrenmesini ve geliştirmesini sağlar. Monopol (Tekel), yani tek satıcının olduğu piyasa modelinde ürünün özelliğine göre fiyat satıcı lehine gerçekleşirken, Monopson tek alıcının olduğu piyasada ise tam tersi gerçekleşir. Ama Perçin'in içinde olduğu piyasada tek alıcı devlet kurumu ve tek satıcı bir amatör girişimci olunca biraz dengeler farklılaşıyor. Bu kez fiyat ve üretim miktarı oluşurken Nash'in oyun teorilerini açık açık gözleyebilmek mümkün. Tüm tarafların kaybettiği '0' toplamlı bir oyun ile karşılaşabileceğimiz gibi tüm tarafların kazanabildiği  '1' toplamlı bir oyunda olabilir. Satıcının satış teknikleri fiyat pollitikası ve pazarlama politikaları için öğrenme sürecini geliştirmez. Bununla ilgili bulabildiğim makalelerden örnekleri ilgilenenler için aşağıya bıraktım. 

Perçin'in durumunda alıcı ve satıcının serbest bir ortamda karşılaşmadıkları gerçeği ile karşı karşıyayız. Kulüpler ihtiyaçları olan tekneleri alabilecek sermayeye sahip değiller, sponsorları devlet oluyor. Devlet'in ise kuralları koyma, uygulama ve değiştirme gücü bulunuyor. Bu dengeyi Perçin aleyhine bozan bir durum aslında. Fiyat konusunda Perçin imalatçısı olarak fırsatçı davranmamışlardı, ve böylelikle her kesim için bir süre kazan kazan opsiyonunu koruyabilmişlerdi. Ancak, devlette piyasanın gelişmesi başka alıcıların veya sponsorların gelişmesi için gereken alt yapıyı hazırlamamıştı. Alımı durdurma gereksiniminin nedenleri ve oluşan mecburiyetlerin ötesinde bu alt yapıyı oluşturmayıp oyun bitti diyerek alıcının oyundan çekilmesi neticesi herkes kaybetmiş ve 0 toplamlı oyun gerçekleşmiş . Hem ülke imalatın gelişme imkanından olmuş, hem satıcı işinden olmuş, hem kulüpler yeniden ithalata mahkum olmuş, hem de devlet istihdam kaybının yanı sıra vergi kaybına uğramış. Nash Oyun Teorisi gerçekten sadece ekonomiyi değil, hayatın pek çok alanında karşılıklı gelen pek çok ilişikiyi de anlatabilen nobel ödüllü hayranlık uyandırıcı bir teoridir. 

ALICI TARAF
SATICI TARAFIPAZARLIK SÜRECİİŞBİRLİĞİTEK TARAFLI FIRSATÇILIK
TARAFIİŞBİRLİĞİ1 ve 11 ve 0
TEK TARAFLI FIRSATÇILIK0 ve 10 ve 0

Ürünlerin Olgunlaşmamış bir piyasada o günkü şartlarda başarılı olma şansı zor, yurt dışı tecrübesi olmayan bir ülkede, yeterli ekonomik alt yapı ve regülasyolar hazır olmayınca Perçin'in neden kapandığı açıklanmış oluyor. Bugün ise kulüpler, tekne satıcıları ile aracısız alım satım yapabiliyorlar, yine eksik rekabet şartları söz konusu ama o günlere göre bir gecede oyunun bitmesi gibi bir ihtimal söz konusu değil. Bu günün şartlarında;

Sizce olimpik tekne üretebilmek için zamanın ruhu oluştu mu? 

Ne dersiniz, teknelerimizi bir gün kendimizin üretebildiği bir hayale ulaşmak mümkün olabilecek mi?  

Hayal Rotanızda yerli olimpik tekne imalatı olabilir mi? Yoksa bu bir ütopya mı? 

Bir Dinazor'un Anıları kitabında Mina Urgan'ın yazdığı üzere, düş gücü açısından en çılgın, aklın almayacağı yenilikler icatlar yapılabilirken, ütopyalara inanmamanın bir yolu var mı? (S. 251)


https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/471686

http://yenikapibatiklari.com/batiklar/eski-cagda-gemi-yapimi

https://www.economics-sociology.eu/?351,en_price-discount-for-the-increased-order-as-a-cooperative-game-in-bilateral-monopoly

https://evrimagaci.org/oyun-teorisi-2-en-iyi-cevap-konsepti-ve-nash-dengesi-446

http://www.daviddfriedman.com/Academic/Bilateral_Monopoly_%C4/Bilateral_Monopoly.html

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ŞAMPİYON YETİŞTİREN AİLE OLMAK

ANTARKTİKA YOLUNDA - BİR İLKİ BAŞARMANIN PEŞİNDE -ALİ RIZA BİLAL

EGZERSİZ- DİNLENME VE UYKU -DOÇ.DR.PELİN YARGIÇ İLE SÖYLEŞİ