Kayıtlar

pes etmemek etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

YÜREKLERE EKİLEN TOHUM: OLİ - BİLAL PORSUN VE SİBEL YAZGAN TEL İLE SÖYLEŞİ

Resim
       Oli, 18 yaşında, şöhreti uluslararası sınırlarımızı aşmış çok önemli biri. Doğum yeri Istanbul. “Zeki, çevik ve ahlâklı”, örnek biri. Adını bugüne dek siz duymamış olabilirsiniz. 18 yıllık ömründe ülkemizin 70 ilini dolaşıp ilkokullarda 3 milyondan fazla çocukla buluşmuş. Onun verdiği ilhamın peşinde, bugün şampiyon olan sporcular var.          Nasıl, şimdi onu tanıdınız mı? Ya da ona daha önce bir dönemde rastladınız mı? Kaynak:TMOK , Oli ve Çocuklar      Önceleri Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi Fakültesi ile Türkiye Milli Olimpiyat Komitesinin Prof. Dr. Hasan Kasap başkanlığında beden eğitimi öğretmenleri için hazırladıkları bir yardımcı kitap fikri ile yola çıkılmış. Bugün diyar diyar dolaşan Oli’nin evren kaynağı bu kitap. Sonraları bu projenin çocuklarla doğrudan temasını sağlamak üzere bir maskot tasarlanmasına karar verilmiş.  Resim 1: Oli’nin evrenini oluşturan ilk kitap    ...

İÇİMİZDEKİ KÜREKÇİ

Resim
 Geçtiğimiz hafta kitaplarını veya programlarını izleyen herkese dokunabilmiş, önemli psikologlarımızdan Doğan Cüceloğlu'nu kaybettik. Kitapları sadece farketmenizi değil ama kendinizi affetmenizi ve kendinizi iyileştirme konusunda adım atmanızı sağlar. Onun 'İçimizdeki Çocuk' kitabını okuyalı 25 yıla yakın zaman olmuş. O zamana kadar kendimde aşmak istememe rağmen aşamadığım konularla ilgili neden yol alamadığımı anlamamı ve bu yolda atmam gereken adımların neler olduğunu bu kitap sayesinde anlamıştım. Biz kendimize iyi gelemiyorsak, başka hiç bir şeye de iyi gelemiyoruz. Bu nedenle kendimize yaptığımız yatırımlar, yaşamı ve dünyayı da iyileştirir. Doğan Cüceloğlu çok iyi bir  iletişimciydi, kitapları vasıtasıyla bile empati kurabilen bir yazardı ve kitaplarını okumadıysanız muhakkak okuyun size de iyi gelecektir. İçimde bir çocuk olduğunu ve insanın kendi çocukluğu ile iletişim halinde oluşunun ne kadar kıymetli olduğunu ondan öğrenmiştim. İçimde yılmayan, sabırla mücadel...

YAŞASIN HAYAT

Resim
6 Temmuz 1907 Meksikalı sanatçı Frida Kahlo'nun doğum günü idi. O hafta, yaşam tutkusu ilham verici bir insan olan Frida için meraklılarının takip edeceği bazı medya organlarında çeşitli programlar yayınlandı. (1) Bana göre Frida 'Yaşama Hayat Veren Kadın'. Hayatı, ve hayat yolunda karşınıza çıkan her anı saygıyla kabul eden bir idealist. Temmuz ayının takip eden iki haftası boyunca ise İstanbul Sözleşmesi ve ardından kadınlara uygulanan şiddet ile ilgili dehşet verici pek çok haber yayınlandı. Ne yazık ki yine genç bir kadının hunharca katledildiği haberi ile üzülüyoruz.  Şiddet eğiliminin kaynağı her ne olursa olsun, bir davranış modeli olarak kendine, ve tüm yaşama saygı öğretilebilmiş olsaydı, bu dehşet verici haberler olmazdı diye inanıyorum. 2017 yılında ilk kez Meksika'ya gidene kadar, Frida benim için kaşlarını almayan, bir kaza sonucu sakat kalmış, çok da anlayamadığım resimleri olan bir sanatçı idi. Bana göre, eşi olan Diego Rivera'nın duvar resim...

MAIDEN - KADIN DENİZCİLER

Resim
Maiden bu hafta seyrettiğim ilham verici bir belgesel. 1989 yılında tamamı kadınlardan oluşan bir İngiliz Yelken takımının Dünya Turu yapılan 'Whitbread Round' adlı yarışa katılmak için verdikleri mücadele hakkında. O tarihe kadar kadınların denizcilik yapabileceğine inanmayan tecrübeli denizciler, ekiplerine kadın denizci kabul etmiyorlar. Tracy Edwards'ın katılmak istediği Dünya turu için alabildiği en iyi teklif aşçılık oluyor. Bu prestijli yarışa ilk olarak bir teknenin aşçısı olarak katılabiliyor. Yine de kendini kabul ettiremeyince kendi kadın takımını kurmak için bir mücadeleye girişiyor. Üç yıl süren hazırlık çalışmasının ardından, kimse onların ilk etabı bile bitirebileceğine inanmaz iken, onlar 2 etabı birincilikle bitiriyorlar ve toplam turu 2. olarak tamamlıyorlar. 2 kez Atlantik ve bir kez pasifik okyanusunun geçildiği bu yarışta kah buz tutmuş güvertede rüzgarla mücadele ediyorlar, kah ekvator sıcağında rüzgar bekliyorlar. Aldığımız en önemli mesaj,...

GİBİ DEĞİL, KENDİ

Resim
Mütemadiyen yaşamın bir kendini arama yolculuğu olduğunu anlatıyor ve bu uğurda yapılan gezginliğin sonunda dönüp dolaşıp, kadim zamandan beri anlatılan öğretileri tekrar tekrar doğruluyor gibiyiz. İnsanlık bu yolculuğu binlerce yıldır yapmaktadır. Uzun seyahatlere çıkıp, yerin ve göğün yedi kat altını üstüne getirmemize rağmen en yakınımızdakini; kendimizi bulmak, neden bu kadar zor ve büyük bir macera halinde. Acaba kendimizi aradığımızı mı fark etmiyoruz, yoksa düşünce yöntemlerimizde mi sorun var?  İnsan, merak ettiği her konuyu araştırırken onu parçalarına ayırır ve sonra bir araya getirip tekrar irdeler. Atomu bile parçaladık. Ortaya çıkan parçacıkları nasıl parçalarız diye düşünüyoruz. Sonra bu parçacıkları, istediğimiz maddeler olarak yerine nasıl koyarız diye kafa patlatıyoruz.. Bu yaklaşımlarla; tüme varım veya tümden gelim metotları ile incelediğimiz hipotezleri anlamak için mücadele eder, dururuz. Değişen ve birbirine doğru sarmal bir doğal akış olarak olayları kabu...

DOĞANA DÖNÜŞ

Resim
Fotoğraf: Serhat Dizdaroğlu Son 10 yıldır en çok duyduğum terimlerden biri organik tarım oldu. Pazarı bile ayrı kuruluyor. Organik ürün satan dükkanlar bir biri ardına hızla açılıyor. Fiyatları da, organik iddasında olmayan ürünlerden daha pahalı. Bu akım, yeni moda ve geçici bir heves mi? Sürdürülebilir bir ekonomi mi? Gerçekten ürünler doğal mı, yoksa değil mi? soruları kafamı kurcalıyor. Gıdamızla ilgili olarak o kadar çok yanıltıcı bilgiye maruz kaldım ki, bir türlü bu doğal ürünler veya organik yaşam anlayışı trendlerine tam olarak güvenemiyorum. Ancak, son Covid-19 virüs salgını, insanın kendi doğasından kopuşunun çok can yakacağını kaçınılmaz biçimde bize gösterdi.   İnsanlık, sanayileşmenin; endüstriyel tarıma geçişin ardından beklediği gibi bolluğa ve sağlığa kavuşamadı, her yeni bulunan tarım kimyasalı ve tarım tekniği anlaşılan bize yeni bir hastalık veya toprağın bereketinde azalma olarak geri döndü. İnsan kendi doğasından uzaklaştıkça aslında kendini de ...

REKORU OLMAYAN HAYAT

Resim
Kürek sporu, bir doğa sporudur. Bu nedenle hiç bir yarış bir diğeri ile aynı koşullarda yapılamaz. Ya rüzgar, ya parkur, ya dalga bir diğer yarışta aynı değildir. Sporcuların kiloları, yarıştıkları tekneler bile çoğunlukla aynı özellikte değildir. Bu nedenle Dünya rekoru bulunmaz. En iyi zaman hesaplanır ve yayınlanır. Yaşam da böyledir. Hiç kimsenin mücadelesi bir başkasının ki ile aynı değildir. Herkesin en iyi zamanı kendi en iyisidir.  Oysa ki son yıllarda çocukları, küçücük yaşlarından itibaren acımasız bir yarışın içine sürükleyen ve kazananlar arasında olmaları için baskı yapan bir sistemin içine itekliyoruz. Kaybedenler Kulübü diye icat edilen bir grubun içinde olmamak için canını dişine takmış çalışan ama kendini bulamamış insan yığınları. '...Emekli olunca güneye yerleşeceğim...' cümlesi bile bana göre dinlenmekten ziyade, olmak istediği yeri bulamamış insanın çırpınışı. Hayatı bir başkası ile olan yarışın içine tıkıştırmak, emek ziyankarlığından başk...

DÜMENCİ

Resim
Henri Ford ile ilgili eski bir fıkra vardır. Hikayeye göre Ford firmasına bir yönetici tayin eder ve dönemine göre muazzam bir ücret ödemektedir. Gelen geçen memur, işçi bu yüksek maaş alan adamı gözlem altında tutar; bu kadar yüksek maaş alan adamın nasıl bir marifeti vardır? Bir türlü anlam veremediklerinden, en sonunda biri cesaret ederek Ford'a sorar '... Bu bey tüm gün camdan dışarıyı seyredip nasıl bu yüksek maaşı haketmektedir. ' Ford çalışanına şu cevabı verir. '...Evet tüm işçilerimizin ürüne katkısı çok. Ancak bu adamın düşündüğünü düşünebilen yok...'.  2016 yılında eşimle Kopenhag'ta ilk kez katıldığımız Dünya Master Kürek Şampiyonası bizim için daha ziyade bir festivali ziyaret ve gözlem yeri idi. 8 tek adı verdiğimiz 8 sporcu ve bir dümencinin olduğu teknelerin yarışları gerçekten çok özel ve heyecan verici yarışlar. Ve yine ilk kez burada başka bir kürekçi arkadaşımdan duymuştum. '....İşte dümenci bu, sekiz muazzam güçlü adamı yöneten küçü...