GİBİ DEĞİL, KENDİ

Mütemadiyen yaşamın bir kendini arama yolculuğu olduğunu anlatıyor ve bu uğurda yapılan gezginliğin sonunda dönüp dolaşıp, kadim zamandan beri anlatılan öğretileri tekrar tekrar doğruluyor gibiyiz. İnsanlık bu yolculuğu binlerce yıldır yapmaktadır. Uzun seyahatlere çıkıp, yerin ve göğün yedi kat altını üstüne getirmemize rağmen en yakınımızdakini; kendimizi bulmak, neden bu kadar zor ve büyük bir macera halinde. Acaba kendimizi aradığımızı mı fark etmiyoruz, yoksa düşünce yöntemlerimizde mi sorun var? 

İnsan, merak ettiği her konuyu araştırırken onu parçalarına ayırır ve sonra bir araya getirip tekrar irdeler. Atomu bile parçaladık. Ortaya çıkan parçacıkları nasıl parçalarız diye düşünüyoruz. Sonra bu parçacıkları, istediğimiz maddeler olarak yerine nasıl koyarız diye kafa patlatıyoruz.. Bu yaklaşımlarla; tüme varım veya tümden gelim metotları ile incelediğimiz hipotezleri anlamak için mücadele eder, dururuz. Değişen ve birbirine doğru sarmal bir doğal akış olarak olayları kabul etmek ve anlamak kolay değildir.

Vandana Shiva 'İnadına Canlı' adında ki kitabında, Dünya'da son 300 yıldır indirgeyerek anlamaya ve ekonomiyi büyütmeye çalışan sistemlerin sonuçlarının, ağır bir bedeli olduğundan ve 'Hayatta Kalma' konusunda tökezlediğimizden bahsediyor. Bu Batı felsefesi sonucu ' Doğa kendi mekanik zeminine, kadınsa iffete indirgenmiştir...' (1) diye tarif etmektedir. Atomu paramparça edebilen gelişmeler henüz kadının işini kolaylaştırmamış görünüyor. Vandana Shiva'ya göre, böylece gerçek iyileşme ve hayatta kalabilme zeminimizi temelinden sarstık. Matematik ve İşletme okumuş biri olarak, insanoğlu indirgemeden anlayabilecek kadar zeki bir tür mü  diye düşünmeden edemiyorum. '

Organizmalarda bütün, parçaların toplamına eşit değildir ve parçalar birbirleriyle öyle ayrılmaz karşılıklı bir ilişki içindedir ki, biri dışarıda tutulacak olursa bütün bozulur.' (2) Bu bakış açısını gerçekten de üzerinde düşünmeye değer buluyorum. Çünkü, insanın kendini irdelediği ve daha iyi bir dünya adına kendini parçalara ayırdığı noktada, kendini çıkmaz sokaklarda bulmakta.
Kendini Bilmek üzerine Michel Foucalt'un 'Kendini Biçimlendirme Teknikleri' seminer notlarını bir kitapta toplamışlar. Batı felsefesinde 'kendi olmak' konusuna olan önemli yaklaşımların bir özetini bu kitapta bulmak mümkün. Platon, Sokrates, Stoacılar, bazı Hırıstiyan din adamları, Kant, Hegel, Rousseau, Freud hatta Shaekespeare'e bile değinilmiş. Bu önemli düşünürler, kendine eğilmek , kendinden vaz geçmek, ego, id, bilinç ve bilinç altı gibi tanımları getirmişler. Bedeni parçalara ayırıp, beyni ve sinirleri didikleyip, hormonları alt üst ettikten sonra, geldikleri noktada; Dünya'da herkesi ve her şeyi kategorize edişin sonucu, katliam ve soy kırım yapabilen bir tür olarak ortalığa döküldüğümüzü görüyoruz. Her irrasyonel hareketin altında çok da rasyonel, mantıklı ve akılcı görünen bir çıkış noktası olması ne şaşırtıcıdır.

Kendini tanımak için öncelikle kendinin durağan bir durum olmadığını anlamak gerekiyor. Doğa ve insan sürekli bir senkronize değişim halindedir. Durağan değildir. Sarmal akış içinde durmadan değişebilme becerisini geliştirebilmek iyileşme yolunda atacağımız önemli bir adım. Michel Foucault'ın notlarında 'Kendini bilen insan, herkesin derinliği konusunda bilgiye erişmiş olur '(3) diye özetlenmiş. Gerçekten de ancak bu şekilde yargılamayı bırakıp, affedip bir adım birbirimizi ileri taşımak ve hayatta kalma becerimizi ilerletebilmek mümkün olabilecek.

Kendinden vaz geçmeden, egonu ne zaman park edip ne zaman harekete geçireceğinin bilgeliği , bütünün bir parçası olduğunu fark ettiğin anda, bütünü hayatta tutacak formül olarak karşımıza çıkmaktadır. Batıda felsefe ile ilgilenenlerin yeniden Doğu ve Şaman felsefelerini mercek altına aldıklarını görüyoruz. Günümüz popüler kültüründe Yoga ve Şamanik yaklaşımlar, her gün biraz daha popüler olmaktadır. Hatta, 2007 yılını Unesco, Mevlana yılı ilan etmişti. Sema gösterisi ve mevlevi düşüncesini insanlık hazinesi olarak ilan etmişti. Umarım diğer Anadolu ve Türk düşünürlerinin de; Hacı Bayram, Ömer Hayyam, Yunus Emre, Hacı Bektaşi ve bunun gibi diğerlerinin de değerlendiğini görebileceğiz çünkü yaşama kültürüne katkıları çok kıymetli.

Kendini bulma yolculuğu zor bir yolculuktur ve insanı yorar. Şule Gürbüz'ün tiyatro oyunu ' Ne Yaştadır Ne Başta Akıl Yoktur ' adlı tiyatro oyununda önemli ifadeler var. ' Ne zaman insanlığa soyunsan, çıplaksın' diyor. ' (4) Hem kendine, hem yolculuğuna dürüstçe aynada bakabilmek ve fark ettiğinde kabullenebilmek ve o anda bütünün iyiliği için rasyonel olanı yapmak konusunda tercih kullanabilmek' gerçek bir olgunluk olmalı. Oruç Aruoba'nın girişini yazdığı oyunu okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Dopdolu bir tiyatro oyunu.

Akılcı olanı hissetsek bile kendi anlık keyfimiz için akıllıca olmayanı tercih edip, belki tembelliğe vurup, sonra da nazar boncuklarından medet uman ve mucizeler için dua eden bir türüz. Kibirlenecek hiç bir yerimiz yok. 

Yıllarca Sarman adında bir kedimiz vardı. Kendi kızımın tam bir şehir çocuğu haline dönüşüp doğadan ve başka canlılardan kopuk olmasını istemediğim için bir arkadaşımdan alıp bize getirmiştim. Kısa zamanda kalbimizde yer edinmiş ve evimizin bir ferdi olmuştu. Onu her gözlediğimde, hayatın gerçeğini, kendisini ve egosunu, insanın kendisine ulaşmasına kıyasla daha fazla farkında olduğunu görürdüm. Büyük bir sadelik ve kendini bilme hali vardı onda. Yüzlerce yıldır insanın kendini didikleyerek sorguladığını, en baştan beri hep biliyor gibi gelirdi bana.  Bazen benim koşuşturmalarım karşısında sakince dururdu ve evin ergeni benmişim de evin büyüğü ve olgunu Sarman'mış gibi olurdu. Kendisine saygı duymamızı sağlamıştı ve hala sevgi ile anıyoruz. Yolun sonunda belki de olmamız gereken yer, basitçe bu nokta olabilir.

Nasıl daha iyi olacak insanlık, konusunda sihirli formül var mı bilmiyorum. Ama kendi mucizemizi kendimizin yaratacağı kesin. Akış içinde bir bütünün ayrılmaz bir noktası olduğumuzu kavrayıp yolculuğa devam etme konusunda sebat edebilmek gerekiyor. Atomu parçalayınca patladığı gibi, galiba patlatmadan devam etmenin yöntemi bu. İyi Yolculuklar.


(1) SHIVA Vandana, İnadına Canlı, Çev. Emine Ayhan, Sena Ofset, İstanbul, 2019, 4. Baskı S.63
(2) SHIVA Vandana, İnadına Canlı, Çev. Emine Ayhan, Sena Ofset, İstanbul, 2019, 4. Baskı S. 74
(3) MARTIN Luther, GUTMAN Huck, HUTTON Patrick, Kendini Bilmek Bir Michel Foucault Bir Kendini Bilmek Semineri' , Çev. James Cem Yapıcıoğlu, Profil Kitap, İstanbul, 2019 , 2.Baskı,  S.74
(4) GÜRBÜZ Şule, Ne Yaştadır, Ne Başta Akıl Yoktur, Mitos Boyut Yayınları, İstanbul, 1993, 1.Baskı, S.40


Yorumlar

  1. Kedidir o kediiii...

    Hepsine katılıyorum. Hayatta bitmeyecek okumalar listesine yeni eklentiler yaptınız.

    Çok söze gerek yok. Yazdıklarınıza katılıyorum.
    Bu denli yoğun irdelemez ve gözlemci olursak daha çok anlarız.

    Ama sonuçta; kedidir, kedidir o kediiii. :)

    Sevgiyle yaşayın. Size de iyi yolculuklar.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

MASTER KÜREKÇİLERİN USTASI : FATİH ÖRER

ŞAMPİYON YETİŞTİREN AİLE OLMAK

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN NESİLLERCE KÜREK - NİHAT USTA'DAN GENÇLERE ...