Kayıtlar

kendi olmak etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

BROKOLİ ZEKASI

Resim
  Fotoğraf: Serhat Dizdaroğlu, Kontrast Çalışması, Mart 2021   Nerede ise tüm bilim dalları ve tabii onları ortaya çıkaran ana düşünce bilimi felsefe binlerce yıldır akıl, zeka, bilinç üzerine düşünmektedir. Fakat teknoloji, mühendislik, sanat, tıpta pek çok ilerleme olmasına rağmen bilinç, ruh, zeka, akıl gibi kavramlar tam anlamıyla açıklanabilmiş değildir. Hatta Zekanın bu işin uzmanlarının sayısı kadar tanımı olduğu söyleniyor. (Bitki Zekası , s.115) Bu kadar dağılmadan genel olarak üzerinde uzlaşılan kısa tanımı ise 'problem çözme becerisi' olarak geçiyor. İlla ki bunu da kategorize ediyoruz duygusal, sosyal, içsel, analitik, hareketsel vs liste uzuyor. Genel kanı zekanın düşünme eylemi sonucu ortaya çıktığı bunun dil ve sözcüklerle ifade edildiği yönündedir. Yine bunun kontrol merkezinin beynimiz olduğu yönünde idi.  Son araştırma ve ileri sürülen tezler ise başka yönlere bakış açıları açmakta. Öncelikle hormonlarımızın davranışlarımız ve kararlarımızda son derece e...

HAYAL ROTANIZDA 1 YAŞINDA

Resim
 Ülkemizde genellikle şartlar gereği insanların emeklilik hayalleri, normal tek düze devam eden yaşam süreçlerinden farklılıklar gösterir. Emeklilik ertelenen bir ikinci hayat gibidir. Çok ender bazı insanlar tanıyorum ki işlerine aşkla bağlı ve yaşam boyu nefes aldıkça sürdürmek istedikleri tutkuları işleridir.  Emekliliğe geçmek de kolay değildir. İnsan emekli olmayı da ertelemek ister, bunun da altında epey düşünülecek bir psikoloji var, bazı kürekçi arkadaşlarım bilirler, benim için bu süreç, emekli olacağım diye konuşmaya başladıktan sonra üç yıl sürdü ve nihayet geçen yıl Ocak ayında mevcut iş hayatımı sonlandırabildim.  Benim ertelenmiş hayalim hep kafamda birikenleri yazıya dökmek idi. Bugün yarın derken pandemi nedeni ile ev hapsi olmasa bu ertelenmiş aktiviteyi başlatamayacaktım. Başlarken, sadece kendime göndermek üzere yazıyorum bu yazıları diye düşünerek kendimi motive ettim. Çünkü yazı yazmaya başlarken  ya yazdıklarım sevilmezse, ya yanlış anlaşılırsa ...

KÜREKÇİ OLMAK

Resim
  Yukarıdaki görseli Şubat ayında Mine Kültür Evi ile gerçekleştirdiğimiz 'Hayat Teknenizde Hayal Rotanızda' seminerinde gösterdiğimde izleyenlerin tebessüm ettiğini görmüş idim. Espri var ama ben ciddi olarak da insanın kendini bulma veya bu uğurda kendini kaybetme konusunda, tekneye ilk oturuşu, tekerleğin icadından daha büyük bir idrak devrimi olarak görüyorum. Kürek çekmek, diğer yaşam türlerinden farkımızı en belirgin biçimde ortaya koyduğumuz, göremediğimiz bir istikamete cesaretle ilerlemek için, tüm duyularınızın aktif, ama ruhumuzun dingin, paniksiz kalabildiği özel bir beceridir. Her kürekte, insan olma yolculuğunu kulaklarımıza fısıldar. Bu hafta yine Think House'un önerdiği kitaplardan biri olan Engin Gençtan'ın 'İnsan Olmak' kitabını okudum. Kitabın her insana ulaşabilen bir dili var ve pek çok psikolojik fikri bir arada özümseyerek aktarırken, kendinizle yüzleşmeniz için size fırsatlar da sunuyor. Kendi ile karşılaşma cesareti olanlara okumalarını ...

BİLİNÇ NEHRİ

Resim
  Fotoğraf: Serhat Dizdaroğlu, Kasım 2020, Kapuzbaşı Şelalesi, Kayseri Bazı hayatlara şahit oluyorum, rüzgarla sağa sola savrulan tekneler gibi yaşamlarını sürdürüyorlar, bazı hayatlar ise baştan sona organize, hedefli, sürdürülebilir görünüyor. Tercihler ve karşılığında ödenen bedelleri var. Her tercihe sonsuz saygı duyuyorum.  Oliver Sacks'ın son yazılarının derlendiği bu yazıyla aynı isimli kitap (2) bilincimizin durağan değil, bir nehir gibi akışkan olabileceği üzerine yazılmış. Her insanın bilinç nehri birbirinden farklı. Tıpkı nehirler gibi derinlikleri, genişlikleri, etraflarında ki doğa ve debileri, bulundukları iklimler farklı. Bu yüzden teknemizi ya da yaşamımızı yönlendirirken yaptığımız değerlendirmeler de son derece kişisel. Teknemizi yönlendirirken yapabildiklerimiz hepimizin ne kadar yaratıcı olabildiği, ne kadar cesaretli olabildiği ile de ilgili. Yine bu da durağan olmayan bilincimiz ile ilgili. Yaşamı yönlendirmek ve kontrol etmek kısmında mekanizmalar insand...

GÖLGE İLE TANIŞMA CESARETİ

Resim
 Bugün sabah takvimden öğrendiğime göre, 1 Eylül Dünya Barış Günü imiş. Yılın diğer 364 günü ise değil. Diğer günler doğa ile, birbirimizle, kendimizle, fikirlerle, aklınıza gelen her şey ile savaşıyoruz. Bu savaşların hepsi özünde nefsi müdafaa değil, belki ilk çağlarda öyle idi ama sonradan artan aç gözlülük, yüksek benlik algıları hep daha fazla istemek ve elde etmek adına yapıldı ve yapılmakta. Bu savaşların sonunda, hırpalanmış olarak, maskelenmiş etik değerlerle, bahanelerimiz, savunmalarımız olarak koltuğumuzun altında, vicdan mahkemelerimizde kendimizi beraat ettiriyoruz. Gölgenizde (bilinç altınızda)  bir şeylerle savaşmak ve hep daha fazlasını istemek var iken, ışığın olduğu yerde nasıl bir barış rüyanız var?  Bugün sabah kürek antrenmanı sırasında daha tecrübeli bir kürekçi beni şöyle uyardı ' çok fazla düşünerek küreklere asılıyorsun. Teknenin dengesi bilinç altında var zaten, daha yumuşak ve kendiliğinden hareketlerle teknenin doğal akışına uyum sağlamak yete...

IŞIĞI AVLAMAK

Resim
    Fotoğraf: Serhat Dizdaroğlu, Ağustos 2020, Bafa Gölü, Kapıkırı Köyü Geçtiğimiz haftayı Bafa Gölü kıyısında yer alan Kapıkırı köyünde bir grup fotoğrafsever ile birlikte geçirme fırsatı buldum. Fotoğrafçıları hep anı yakalamaya çalışan sanatçılar olarak düşünürdüm. Ancak, bu geçirdiğimiz hafta boyunca öğrendim ki aslında iyi bir fotoğrafçı  büyük ölçüde iyi bir ışık avcısı.  İlk defa ziyaret ettiğimiz bu güzel köyümüzdeki insanların, doğal tarımı bildiklerini, Bafa gölündeki kirlenmeye kafa yorduklarını, çareler üretmeye çalıştıklarını görmek, köyün gerek tarihi, gerek doğal değerlerini nasıl koruyacakları ile ilgili farkındalıkları olduğunu görmek beni çok keyiflendirdi.  Bafa gölü bir miktar tuzlu ve sodalı bir suya sahip ve köy sakinleri zeytinciliğin yanı sıra balıkçılık ile de uğraşmaktalar. Göl balığı mı , deniz balığı mı derseniz deniz balığının lezzeti hep bir başka diye düşünürüm. Ancak bu gölün özel bir balık ziyaretçisi var . Meksika'da Saragossa D...

SU

Resim
 Yaşamın devamlılığının suya bağımlı olduğunu biliriz. Yine de gereken saygı, özen ve önemi gösterir miyiz? Su kenarına ulaşana dek toplumlar hareket halinde göçler ettiler ve suyu bulunca köyler ve medeniyetler kurma yoluna gittiler. Dünyanın, havanın, insan bedeninin dörtte üçü sudan oluşuyor. Su ise iki yanıcı gaz olan hidrojen ve oksijenden oluşan ve ateşi söndüren gerçek bir mucize. İnanışa, efsaneye veya hikayelere göre insan çamurdan, yani toprak ve sudan yaratıldı. Bu önerme tek başına ne kadar kutsal olduğunu ilk zamanlardan beri bildiğimizi gösteriyor.  Sağlıklı bir beden ve ruh için suyu sadece içmek değil, onun sesini dinlemek, onunla yıkanmak, kıyısında oturmak ve onunla yolculuk yapmak gerekiyor. Su var olmadan yaşamak, var oluşumuzu anlamak, hayata anlam katmak üzere bilgiye ulaşmak mümkün değil. 'Su gibi aziz olmak' deyimi su getiren küçüklere söylenen en anlamlı kültür aktarımıdır.  İnsan kendi görüntüsünü ilk suda görmüştür. Bunun üzerine Nergis; Narciss...

YAŞASIN HAYAT

Resim
6 Temmuz 1907 Meksikalı sanatçı Frida Kahlo'nun doğum günü idi. O hafta, yaşam tutkusu ilham verici bir insan olan Frida için meraklılarının takip edeceği bazı medya organlarında çeşitli programlar yayınlandı. (1) Bana göre Frida 'Yaşama Hayat Veren Kadın'. Hayatı, ve hayat yolunda karşınıza çıkan her anı saygıyla kabul eden bir idealist. Temmuz ayının takip eden iki haftası boyunca ise İstanbul Sözleşmesi ve ardından kadınlara uygulanan şiddet ile ilgili dehşet verici pek çok haber yayınlandı. Ne yazık ki yine genç bir kadının hunharca katledildiği haberi ile üzülüyoruz.  Şiddet eğiliminin kaynağı her ne olursa olsun, bir davranış modeli olarak kendine, ve tüm yaşama saygı öğretilebilmiş olsaydı, bu dehşet verici haberler olmazdı diye inanıyorum. 2017 yılında ilk kez Meksika'ya gidene kadar, Frida benim için kaşlarını almayan, bir kaza sonucu sakat kalmış, çok da anlayamadığım resimleri olan bir sanatçı idi. Bana göre, eşi olan Diego Rivera'nın duvar resim...

BEYİN

Resim
Blog yazılarına başladığımdan beri, sizlerden gelen geri bildirimler benim için çok değerli. Bu kez, iki okuyucumun tavsiye ettiği kitapların bana düşündürdüklerinden söz etmek istiyorum. Biri David Eagleman'ın kaleme aldığı 'Beyin', diğeri Necdet Bükülmez'in yazdığı 'Beynim Öğrenmeyi Öğreniyor'.  David Eagleman kitabında beynimizin gerçeklik algısına geniş bir yer ayırmış. Beş duyu organımızla algıladığımız dünyanın, aslında doğduğumuzdan beri edindiğimiz tecrübeye göre, insandan insana farklılaşabileceğini anlatmakta. Bu nedenle, her insan dünyayı farklı algılayabiliyor; diğer bir deyişle hepimiz baktığımız noktalarda farklı tecrübe süreçlerimiz nedeni ile farklı şeyler görebilmekteyiz. Kitapta, görebilmek için gözlerden fazlası gerekir diye tanımlanıyor. Gözlerimiz birer kameradan ibaret değiller. Beynimizin, görsel verilerin gerçek anlamlarına ilişkin doğru yorumları yapabilmesi için, tüm vücudumuzun bu deneyime dahil olması gerekiyor. Beyne gelen sin...

GİBİ DEĞİL, KENDİ

Resim
Mütemadiyen yaşamın bir kendini arama yolculuğu olduğunu anlatıyor ve bu uğurda yapılan gezginliğin sonunda dönüp dolaşıp, kadim zamandan beri anlatılan öğretileri tekrar tekrar doğruluyor gibiyiz. İnsanlık bu yolculuğu binlerce yıldır yapmaktadır. Uzun seyahatlere çıkıp, yerin ve göğün yedi kat altını üstüne getirmemize rağmen en yakınımızdakini; kendimizi bulmak, neden bu kadar zor ve büyük bir macera halinde. Acaba kendimizi aradığımızı mı fark etmiyoruz, yoksa düşünce yöntemlerimizde mi sorun var?  İnsan, merak ettiği her konuyu araştırırken onu parçalarına ayırır ve sonra bir araya getirip tekrar irdeler. Atomu bile parçaladık. Ortaya çıkan parçacıkları nasıl parçalarız diye düşünüyoruz. Sonra bu parçacıkları, istediğimiz maddeler olarak yerine nasıl koyarız diye kafa patlatıyoruz.. Bu yaklaşımlarla; tüme varım veya tümden gelim metotları ile incelediğimiz hipotezleri anlamak için mücadele eder, dururuz. Değişen ve birbirine doğru sarmal bir doğal akış olarak olayları kabu...