BROKOLİ ZEKASI

 

Fotoğraf: Serhat Dizdaroğlu, Kontrast Çalışması, Mart 2021

 














Nerede ise tüm bilim dalları ve tabii onları ortaya çıkaran ana düşünce bilimi felsefe binlerce yıldır akıl, zeka, bilinç üzerine düşünmektedir. Fakat teknoloji, mühendislik, sanat, tıpta pek çok ilerleme olmasına rağmen bilinç, ruh, zeka, akıl gibi kavramlar tam anlamıyla açıklanabilmiş değildir. Hatta Zekanın bu işin uzmanlarının sayısı kadar tanımı olduğu söyleniyor. (Bitki Zekası , s.115) Bu kadar dağılmadan genel olarak üzerinde uzlaşılan kısa tanımı ise 'problem çözme becerisi' olarak geçiyor. İlla ki bunu da kategorize ediyoruz duygusal, sosyal, içsel, analitik, hareketsel vs liste uzuyor. Genel kanı zekanın düşünme eylemi sonucu ortaya çıktığı bunun dil ve sözcüklerle ifade edildiği yönündedir. Yine bunun kontrol merkezinin beynimiz olduğu yönünde idi. 

Son araştırma ve ileri sürülen tezler ise başka yönlere bakış açıları açmakta. Öncelikle hormonlarımızın davranışlarımız ve kararlarımızda son derece etkili olduğu biliniyor. Bununla birlikte son 5-6 yıldır duygusal beyin olarak da ifade edilen bağırsaklarımız üzerine de ciddi hipotezler var. Belli beslenme yöntemleri ve bağırsak sağlığı ile buradaki sinir sistemini verimli aktif kullandığınızda pek çok davranış bozukluğunun, psikolojik, sinirsel rahatsızlıkların  tedavi edilebildiği yönünde araştırma yazıları bulunuyor. Yani zekanın ve düşüncenin tek başına beyinimizden kaynaklanmıyor olması mümkün. Beyin önemli bir kontrol merkezi ama beynimizi neresi yönetmektedir?

Zekanın genetik kökenleri konusunda da çok çeşitli fikir ayrılıkları var ama inkar edilemeyen esas gerçek sağlıklı bir beslenmenin zeka üzerinde olumlu tesiri olduğu yönündedir. 

İnsan zeki midir? sorusu benim açımdan hep 'hayır' diye yanıt bulmuştur. Ama zekimiş gibi hissedilebilir. Şimdi problem çözme becerisi tanımına dönersek, önce problemi de tanımlamak gerekiyor bu durumda. Problem kişisel olarak büyük olma egosunu tatmin etmek midir? Yoksa nesiller boyu birlikte hayatta kalmak mı? 

Balkonuma dadanan bir karga ailesi bulunuyor. Bu kargaları her gün gözleme imkanı buluyorum. Problem çözme konusunda ne kadar becerikli olduklarına inanamazsınız. Alet kullanma, kendi aralarında iş birliği yapma, benim balkondaki hasta bitkileri ayıklama, kışlık yiyeceklerini depolama, depoladıkları yerlere sanat ürünü özenle seçilmiş beyaz taşlar bırakmakta ustalar.  Gırtlak yapılarının el verdiği ölçüde bir dilleri de var, bu durumda zeki olmadıklarını söyleyemeyiz. Binlerce yıldır, insanın tüm zalimliğine rağmen hayatta kalmayı başarmıştır. Üstelik bunu insana yaltaklık yapmadan, özgürlüğünü koruyarak yapabilmiştir. Müthiş saygı duyuyorum. (1) Sekiz aşamalı problem çözen karganın videosunu yazı sonunda izleyebilirsiniz. Bedeninin sınırları çerçevesinde müthiş bir iş çıkarıyor. 

Yeni insan yayınlarının çıkardığı kitaplardan biri olan 'Bitki Zekası' adlı kitapta bitkilerin de son derece zekice olan davranışları ile ilgili pek çok örnek verilmiş. Üreme ve çoğalma için nasıl stratejiler geliştirdikleri en kolay fark edebildiklerimiz. Etobur bitkilerin sinek veya fare avlamak için tuzak kurduklarını görüyoruz. Ya da kuraklık veya sel dönemlerinde kökleri ile nasıl hayatta kalmak üzerine davranış modelleri geliştirdiklerini. Hatta dünya üzerine tohumlarını yaymak üzerine çeşitli böcek ve hayvanlarla iş birliği yaptıklarını veya ormanlarda yeni fidanların yetişmesi ve korunması için nasıl farklı ağaç türlerinin iş birliği yaptıklarını gösteren çalışmalar mevcut. Ve bitkiler tüm canlı türlerine göre yer küre üzerinde en uzun hayatta kalmayı ve adaptasyonu gösteren canlı türleridir. İletişim kurdukları yönünde hipotezler de mevcut. Ağaçları dinlemek üzere geliştirilen cihazlar var ama büyük ihtimalle ses değil de kokular ile iletişim kurdukları zannediliyor. Arıların sabah ilk hangi çiçeğin nektarını ve tozlarını aldıysa tüm gün aynı cins çiçekleri dolaşması en müthiş ikna kabiliyeti olmalı. Bu durumda bir bitki zekası söz konusudur. Ama bildiğimiz gibi bitkilerin beyni yoktur. Ama organizmanın tamamına yayılmış olarak kullandıklarını bir sistemleri var. Yanı bir yaprağı veya dalı koptuğunda bitki hayati anlamda sakatlanmıyor. Duyuları ve genetik aktarımları kökten çiçeğe her hücresinde mevcut. Bu durumda, insanın da sadece beyni ile düşünmediği tezi üzerinde düşünmeye değer. 

Ve son olarak bu hafta okuduğum ' Biz Ne Tür Yaratıklarız' adlı Noam Chomsky'nin kitabında eski filozofların bu konular üzerine ne kadar çok düşündüklerini hatta bitki ve hayvanın ötesinde her maddenin ve o maddeyi oluşturan atomun  bir zekayı taşıdığı yönünde. Öyle ya, bildiğimiz kadarıyla beynimiz veya yeni hipotezlere göre tüm bedenimiz düşünce üretiyorsa onu oluşturan parçacıkların; atomlarımızın düşüncesiz olması mümkün mü? 

Kuş yuvasından daha büyük binalar inşa etmiş olmamız, su samurundan daha büyük baraj yapmış olmamız, kuşlardan daha hızlı veya daha yükseğe uçuş imkanlarına kavuşmamız bizim daha zeki olduğumuzu mu gösteriyor yoksa gözü doymaz bir elde etme hırsı ve elde ettikçe çirkin bir aşağılık kompleksi ile yüksek kibir sahibi olduğumuzu mu gösteriyor acaba? Ya da düş kurma kapasitemizdeki muazzam genişliği mi? Sanırım ikisinden biraz karışık var. Gerçek fark zekamız değil de doymak bilmeyen hırsımız ve sınırsız hayal gücümüz diye düşünüyorum.

Noam Chomsky esas olarak kültürel antropolog ve dil üzerine uzman bir bilim adamıdır. Dili kullanış şeklimizin insan beyninin, düşüncesinin ve bilincinin nasıl işlediği konusunda en önemli veriyi oluşturduğunu düşünüyor, bence haklı da. Dil düşüncelerimizi yansıttığımız ve analitik biçimde şifreleyip bir parça ortak kullandığımız bir araç. Hile yaptığımız, yalan söyleyip kandırdığımız, hayal kurup inandığımız bir fonksiyonu dışarı aktarmada kullandığımız bir araç. Noam Chomsky dilin kökeni ve evrensel dil dediğimiz ortak dil üzerine çalışmalarını sürdürüyor. İlginç ki vardığı sonuç şu: dil, iletişim için kullanılan bir araç değil, düşüncelerin şekil alışı olduğunu düşünüyor. O yüzden iletişim dinlemektir. önermesinin %100 doğru olduğunu bir kez daha anlıyorum.

Çoğunlukla insanlar dinlemek istemezler sadece kendi düşüncelerini analitik bir dizi halinde sesli ortaya koyarlar. Bu yüzden iş birliği yapmakta zorlanırız, bu yüzden dünyayı ve insan yaşamını berbat etmeden barış içinde yaşamakta zorlanırız. Bu durumda yine karşımıza çıkan zeki miyiz sorusuna nasıl yanıt vereceğiz. Brokoli kadar değil demek üzereyim?  Çünkü bitkilerin hayatta kalmak için insanlara ihtiyacı yok ama biz onlara muhtacız ama kıymetlerini bilmeden ormanları kesip biçmeye devam etmekteyiz.

En basit ticari işletmede bile personel arası çekişme vardır. Büyük kurumlar bildiğiniz cadı kazanı. Devletler arası ilişkiler söz konusu olduğunda milyonlarca mülteciyi ne ile açıklayacağız. Somali gibi bereketli tarım ve balıkçılık yapılan bölgelerde açlık sınırı altında yaşanmasını nasıl açıklayabiliriz. Çocuk istismarı yapan, dişisine şiddet uygulayan hiç bir canlı türü yok. Bitki ve hayvanların bir İstanbul Sözleşmesi konuşmalarına gerek olmuyor. Ama biz İnsan türü ' Ne tür yaratıklarsak?' kendimizi bilmekten ve farkına varmaktan acizken 'zekiyiz' diye böbürlenmekte üstümüze yok. 

Ben insanı kürek çekerken eğitebileceğimizi düşünüyorum. Denizci toplumların denizci olmayanlara göre farkındalıklarının, kadına ve çocuğa bakışlarının, iş birliği yapabilme kabiliyetlerinin, meraklarını ve hırslarını daha doğru yönetebilme kapasitelerinin olduğunu gözlemliyorum. 

Sanırım yeni bilimsel devrimi indirgemeci bilimsel düşünce tarzını yıkıp, bütünsel düşünceye ulaşınca yaşayacağız. Gerçekten iş birliği yapmayı, gerçekten dinlemeyi öğrendiğimizde ve dünyayı yok etmeyi ve birbirimizi katletmeyi bıraktığımızda zeki olduğumuzu ispat edebileceğiz. İş birliğinin anlamını ve dinlemenin ne işe yaradığını öğrenmek için kürek çekmek işe yarıyor. 

Özgürlük adına Istrati'nin Sünger Avcısı romanında olduğu gibi serseri bir ruhla teknemi dolaştırmayı sevemiyorum ben, illa ki bir rota belirlemeyi seviyorum, hayatla bir bağ kurmama, bütünlük hissi yaşamama yardımcı oluyor benim. İnsanlık rotasında gerçekten bu müthiş hayal kurma becerimizi, bütünü görerek, zekice kullanabilmek olsun diliyorum.

Bu yazıya ilham olan kitap önerilerimi aşağıda görebilirsiniz.


(1) https://www.youtube.com/watch?v=O3RdvYF7soI

Chomsky Noam, Biz Ne Tür Yaratıklarız, Çev. Nüvit Bingöl, TaylanDoğan, Özgür Karakaş, BGST Yayınları, İstanbul, Mart 2020

Stefano Mancuso, Alessandra Viola, Bitki Zekası, Çev. Almıla Çiftçi, Yeni İnsan Yayınları, İstanbul, Eylül 2020, Beşinci Baskı

Peter Wohlleben, Ağaçların Gizli Yaşamı, Çev. Ali Sinan Çulhaoğlu, Kitap Kurdu Yayıncılık, Tema Vakfı, İstanbul, Eylül 2018, 4.Baskı


Yorumlar

  1. İnsan, bedenini tanımayan bir yaratık. Ya da doğru bir deyişle unutmuş diyebiliriz.
    Faydasız yiyecekler, zevkin gereklilik önüne geçmesi, yeterlinin önüne geçen ifrat kendinden ne kadar habersiz olduğunun kanıtı.
    Bu nedenle ben oyumu tereddüt etmeden Brokoli'den yana kullanıyorum.

    Kitap okuma hızınıza hayranım. Tebrik ederim.
    Yazı için de teşekkür ediyorum.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

MASTER KÜREKÇİLERİN USTASI : FATİH ÖRER

ŞAMPİYON YETİŞTİREN AİLE OLMAK

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN NESİLLERCE KÜREK - NİHAT USTA'DAN GENÇLERE ...