Kayıtlar

huzur etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

SEVME CESARETİ

Resim
 Geçen hafta Atlantik Kürekçilerini örnek vererek iç güç ile ilgili yazının ardından eski değerli bir kürekçimiz bana Roz'un hikayesini gönderdi.  2010 yılında ilk Dünya Deniz Küreği Şampiyonası İstanbul Caddebostan'da yapıldığında Roz Hanım ülkemizi de ziyaret etmişti. Roz'un cesareti inanılmaz, çünkü o tek başına sadece Atlantiği değil dünyanın etrafını kürek çekerek dolaştı. Roz cesaretten biraz daha fazlasına sahip sanırım. İklim değişikliğine dikkat çekmek için yaptığı bu devri alem, aynı zamanda kadınların bir şeyler yapabilme adına, kendini ortaya koyabildiklerini göstermek açısından da kıymetli bir örnek. Kadınların cesaretli olmaları üzerine bu hafta linkedin de iki ayrı Ted konuşmacısının konuşması yayınlandı. Kızlarımızı büyütürken cesur olmaları için yüreklendirmediğimizi anlatıyorlar. Caroline Paul ve Reshma Saujani erkek çocuklarımızı risk almak için heveslendirirken, kız çocuklarımızı riskler konusunda cesaretlendirmediğimizi ve bu davranışın kızlar büyüdükle...

RİTİM

Resim
Ritim hayatın vazgeçilmez bir parçasıdır. Görünmez bir el gibi davranışlarımız üzerinde etkisi vardır. Etkisi o kadar inanılmazdır ki, kitleleri bir yerden bir yere sürükleyebilme potansiyeli eski çağlardan beri zaman zaman kullanılmak istenmiş, zaman zaman bazı yasakları gündeme getirmiştir.  Ritim henüz doğmamışken anne karnında annemizin ve kendimizin kalp atışlarını duyarak ve /veya titreşimini hissederek ilk algımız. Büyük ihtimalle bu nedenle bebekleri göğsünüze yaslandığınızda huzursuzlukları geçer. Bir ritim ile başlayan yaşam yolculuğumuz pek çok rutin etrafında şekillenir.   Ritim en kolay müzik içinde algıladığımız bir ses dizisidir ancak bir dizi oluşturan her görüntü, her hareket, söz ve yaşam rutini hepsi birer ritimdirler.  Bu hafta rast geldiğim Dallas Taylor isimli bir radyocunun Ted konuşması benim için oldukça etkileyici idi. John Cage isimli bir kompozitör'ün tamamen sessizlikten oluşan 4 dakika 33 saniyelik müzik kompozisyonu ile ilgili idi. ' sessizl...

SU

Resim
 Yaşamın devamlılığının suya bağımlı olduğunu biliriz. Yine de gereken saygı, özen ve önemi gösterir miyiz? Su kenarına ulaşana dek toplumlar hareket halinde göçler ettiler ve suyu bulunca köyler ve medeniyetler kurma yoluna gittiler. Dünyanın, havanın, insan bedeninin dörtte üçü sudan oluşuyor. Su ise iki yanıcı gaz olan hidrojen ve oksijenden oluşan ve ateşi söndüren gerçek bir mucize. İnanışa, efsaneye veya hikayelere göre insan çamurdan, yani toprak ve sudan yaratıldı. Bu önerme tek başına ne kadar kutsal olduğunu ilk zamanlardan beri bildiğimizi gösteriyor.  Sağlıklı bir beden ve ruh için suyu sadece içmek değil, onun sesini dinlemek, onunla yıkanmak, kıyısında oturmak ve onunla yolculuk yapmak gerekiyor. Su var olmadan yaşamak, var oluşumuzu anlamak, hayata anlam katmak üzere bilgiye ulaşmak mümkün değil. 'Su gibi aziz olmak' deyimi su getiren küçüklere söylenen en anlamlı kültür aktarımıdır.  İnsan kendi görüntüsünü ilk suda görmüştür. Bunun üzerine Nergis; Narciss...

HAYATI NASIL KÜREKLEMELİ?

Resim
Kürek sporunun iki ayrı farkındalığa katkısı bulunmaktadır. Birincisi öz, bireysel farkındalığınız diğeri bir arada farklı kültürlerle nasıl yaşanabilir farkındalığı. Her iki tür farkındalığa da günümüz çalışma koşullarında ve gündelik yaşamlarımızda geçmiş dönemlere kıyasla daha fazla ihtiyaç duymaktayız.  Kuşaklar arası zaman dilimi kısalmakta ve sağlıklı uzun ömür artmakta, dolayısı ile geçmişe göre daha geniş dilimli demografik yapılarda hayatımızı sürdürmekteyiz. Farklı kültürlerin veya farklı yaşlardaki insanların birbirleri ile uyum içinde devam edebilmeleri her geçen gün daha da önem kazanmaktadır. Küresel olarak yaşadığımız pandeminin bu gelişen trende etkilerini önümüzdeki günlerde gözleyebileceğiz. Küreselleşme, at sırtında göçlerin olduğu veya deve kervanıyla ticaretin olduğu kadim zamanlardan başlayarak, teknoloji sayesinde de müthiş bir ivme ile devam etmektedir. Acaba küresel salgın; bize, içimize kapanık yaşamlar mı getirecek? Dijital küreselleşme devam ederken...

YAŞAMA SANATI KATMAK

Resim
Eşimle seyahat etmeyi severiz. Seyahatlerimizin esas çıkış noktası basit de olsa keşifler yapabilmektir. Doğası nasıl? İnsanı nasıl? Tarihi nasıl? Yaşamı ve algılayışları nasıl? Gittiğimiz bölgeyi  ve insanını hissetmeye çalışırız. Genellikle ben gezip gördüğüm yerleri, kendi yaşadığım yerle, kendimi daha iyileştirmek ve güzelleştirmek adına karşılaştırırım.  Zaman zaman da eski filmleri, zaman içinde yolculuk yapar gibi seyreder, eski bakış açıları ve şimdinin bakış açılarını anlamaya çalışırım. Eskide güzel olanı kaybetmeden, yenide ki güzellikle nasıl kombine edebilirdik diye düşünürüm. Bu yolculuklar sırasında en çok dikkatimi çeken yerler, gittiğimiz yer ve zamanların köyleri olur. Özellikle Orta Avrupa köylerinden arabayla geçerken yağlı boya tablolar arasında gezinir gibi olursunuz. Bir örnek çatılar, derli toplu tarlalar, dağlar ve yeşillikler, sessizlik ve huzur. Uzaktan gördüğünüz manzara yakınlaştıkça da değişmez. Bizim köylerimiz de uzaktan çok güzel manzara v...

MONOTONUN ARDINA BAKABİLMEK

Resim
Günlerimiz çoğunlukla monotondur, belirli bir rutin içinde akar, bu rutin içinde kendimizi hem güvende hisseder, hem de sıkıcı buluruz. Karantina günlerimiz bunu bir kez daha hatırlattı, alışıldık rutinin dışına çıkmak bazılarımız için tatil havası yaratsa da, bazılarımız için belirsizlik ortamını ve buna bağlı stresimizi yükseltti. Şimdi de kendimize karantina rutinleri yarattık belki de. Bu çelişkili bakış aslında kendi yarattığımız rutinlerin birer illüzyon olduğunu farketmekle aşılabilir.  Dışarıdan rutin görünen şeyler aslında monoton değildir. Her sabah işe gitmek için çıktığınız yolda her seferinde farklı bir günle karşılaşmaktayız. Monotunun arasında gizlenmiş farklılıkları görebilmeyi araştırmak, ancak zihniniz dingin olabildiğinde mümkün. İşte o sırada hayatın zenginliğini ve zerafetini farkına varabiliriz. Yaşamın her gün yeniden size bazı hediyelerle geldiğini görürsünüz.  Günlük streslerimiz arasında, anda kalabilme ve farkındalık egzersizleri bu ned...

HAYAT TEKNENİZDE

Kürek sporu yapmaya başlama fikri beş kız arkadaş oturmuş dertleşirken ortaya çıkmıştı. '...Beş kişi haftada bir gün yemek yemek yerine, birlikte daha sağlıklı bir faaliyet yapalım...' fikrinden yola çıkılmıştı. İçinde deniz olan, sabah erkenden bir saat yapıp, sonra herkesin kendi şapkasındaki sorumluluğa koşturabileceği bir faaliyet bulduğumuz için heyecanlanmıştık.  İlk suya inişimiz deniz küreği dört çifte dediğimiz dümencisi olan tekne idi. Beni ilk mutlu eden şey, on yıldan fazla cebimde, yatarken başucumda duran, 24 saat iş yazışmaları, piyasa haberleri takip ettiğim telefonu sahilde bırakmak oldu. Evet, bir saat gerçek özgürlük. Akıllı telefonlar, sizi dolaşımda tutan ve kontrol eden prangalarınızı bir saat bırakıp, sabahın en dingin saatinde, denizin ortasında iyot kokusunu içinize çekerken gün doğumunu seyretmek. İyot kokusunu denize kol mesafenizden alabilmek. Doğanın her sabah tüm insanlık suçlarına aldırmadan, umut ışınlarını dünyaya göndermesine şahit olmak....

UYUMSUZLUK, HUZUR ve PANDEMİ

Bugünlerde evlerimize kapandık ve ilan edilen pandeminin yavaşlamasını bekliyoruz. Bilim adamlarına uygun tedaviyi geliştirebilmeleri ve doktorlara hastaları tedavi edebilmeleri için alan açmaya gayret ediyoruz. Nereden çıktı bu pandemik hastalık konusu üzerine pek çok hikaye anlatılmakta. Kimi laboratuarda üretildi derken, kimi doğa ana kendini korumak için insan nüfusunu azaltmak üzere, kendi doğal dengeleyici sistemini çalıştırıyor demekte. Hangi hikayenin doğru olduğu veya hangisine inanmayı tercih edeceğimiz tarih içinde bir cevap bulacaktır. Tüm bu soru cevap dünyamızda, beni düşündüren; insanın diğer türler gibi hayatın doğal akışında kendini bir türlü bir yerlere yerleştiremediği. Doğal akıştan kastettiğim doğmak, var olmak gerçeği ile yüzleşmek ve ölüme veya başka bir şeye dönüşene kadar olan süreç. Bu süreçte insan içinde bulunduğumuz dünya gerçeğini olduğu gibi kabul ederek uyum sağlamak yerine genellikle duruma isyan edip sürecin akışına çomak sokmak, akıntıyı tersine ...