SEVME CESARETİ

 Geçen hafta Atlantik Kürekçilerini örnek vererek iç güç ile ilgili yazının ardından eski değerli bir kürekçimiz bana Roz'un hikayesini gönderdi.  2010 yılında ilk Dünya Deniz Küreği Şampiyonası İstanbul Caddebostan'da yapıldığında Roz Hanım ülkemizi de ziyaret etmişti. Roz'un cesareti inanılmaz, çünkü o tek başına sadece Atlantiği değil dünyanın etrafını kürek çekerek dolaştı. Roz cesaretten biraz daha fazlasına sahip sanırım. İklim değişikliğine dikkat çekmek için yaptığı bu devri alem, aynı zamanda kadınların bir şeyler yapabilme adına, kendini ortaya koyabildiklerini göstermek açısından da kıymetli bir örnek.



Kadınların cesaretli olmaları üzerine bu hafta linkedin de iki ayrı Ted konuşmacısının konuşması yayınlandı. Kızlarımızı büyütürken cesur olmaları için yüreklendirmediğimizi anlatıyorlar. Caroline Paul ve Reshma Saujani erkek çocuklarımızı risk almak için heveslendirirken, kız çocuklarımızı riskler konusunda cesaretlendirmediğimizi ve bu davranışın kızlar büyüdüklerinde mükemmel olma gayreti içinde debelenirken cesaret göstermek ile ilgili atılgan olamadıklarından hayatta geri planda kalabildiklerini anlatmışlar. (Ted konuşma linklerini aşağıda bulabilirsiniz) Bu önermeler üzerine epey düşündüm. Geçmişte kesinlikle böyleydi eminim ama günümüzde benim çevremde bu davranış azaldı. Her kesimden insan eskiye nazaran kızlarının hayatta daha güçlü durması için onları daha fazla cesaretlendiriyorlar. Ülkemizde kürek sporunda az kadın sporcu olması, bu sporun erkek sporu olarak algılanmasından mı kaynaklanıyor acaba? Ya da kadının güçlü kaslara sahip olması mı yadırganıyor? Benzer şekilde Türk balesi erkek dansçı bulma konusunda zorlanıyor. Erkek adam dans etmez gibi bir anlayış olduğunu sanmıyorum, çünkü düğünlerde çok güzel göbek atan beyler görüyorum. 

Bu görüşlerin yeni kuşaklarda popülerliğinin olmayacağını düşünüyorum. Ama bu konferanslar cesaret üzerine düşünmeye devam etmemi sağladı. Dünya üzerinde, insanlığın binlerce yıllık tecrübesine rağmen, hemen her yerde bir kargaşa ve anlaşmazlık devam ediyor; zaman zaman ırk üzerinden, bazen milliyet  veya dini inanç üzerinden, bazen gelir dağılımı adaletsizliği yüzünden çatışmalar ve göç dalgaları ortalığı kasıp kavuruyor. Acaba neyi yanlış öğrendik de, yeni nesillere yanlış aktardık diye düşünüyorum. Sanırım iyice öğrenip aktaramadığımız öğreti sevme cesareti olabilir mi? Gerçekten birini veya bir şeyi olduğu gibi sevebilme yürekliliğimizde bir sorun olabilir mi? Yangına körükle giden bundan nemalanan siyasetçi ve yöneticilerde var ne yazık ki.

Gerçekten sevmek, kolaymış gibi görünse de o kadar basit değildir. Kalbini savunmasız bırakmayı gerektirir. Tüm maskelerin düşmüş olmasını gerektirir. Bu durumda iken olumsuzluklara göğüs germeyi gerektirir. Cesaret sadece atına atlayıp bilinmeze sefere çıkmak değildir. Bazen de seferde olan eşini metanetle haber almadan beklerken tüm dünyaya karşı yuvanı koruma cesaretidir. Biz denizci eşleri bunu çok tecrübe ederiz. Bir denizciyi sevme yürekliliğini anlatması kolay değildir. 

Seviyorum dediğinizde gerçekten seviyor musunuz, bunu bir düşünün. Zaman zaman çevremde karşılaşmaktayım. Seviyorum dediği insan, çıkar beklentisi olan insan olabilir, ya da popüler olduğu için bir sanrı olabilir, hatta karşı taraf onu sevdiği veya ilgi duyduğu için, hatta sadece sevilme duygusunu sevdiği için sevdiğini zannedenlerle karşılaşıyorum. Çok farklı yanılgılar var. 

Sevme cesareti tüm insanlarda olabilseydi, daha şefkatli, daha duyarlı, daha huzurlu, daha anlayışlı bir dünya olmaz mıydı? Sevmek, sevilmeyi beklemeden, sevgiyi verebilme yürekliliğidir. Bu olabilseydi, kavgaları körüklemek isteyen tüm yaratıkların eli boş kalmaz mıydı? Çıkar uğruna şiddet uygulaması bitmez miydi? Hayal kırıklığı sözlükte anlamını yitirmez miydi? Hayal kırıklığı olsa bile, sonsuz mücadele azmi için güçlü olmamızı sağlamaz mıydı? Sevme cesareti tüm insanlarda olabilseydi, dünya daha iyi bir yer olmaz mıydı?

Kız olsun, erkek olsun çocuklarımıza öğreteceğimiz gerçek cesaret, sevme cesareti olmalı diye düşündüm bu hafta. Çılgınca veya akılsızca risk alabilmekten ziyade tüm kalbiyle yaşamı, dünyayı ve içindekileri sevebilme cesareti olmalı insanın diye düşündüm. Belki sevgililer günü dediğimiz bu gün, sadece sevdiklerimizi değil, sevmediklerimizi de bir daha düşünmek için fırsat yaratılan bir gün olsaydı keşke. Son yıllarda, memleketimizdeki yetişmiş ve zeki insan gücümüzü de kaybetmezdik belki o zaman. Çünkü en çok şimdi, en çok burada ihtiyacımız var bu parlak gençlere.  

Sevme cesaretiniz olan uzun yıllar diliyorum.



https://www.ted.com/talks/caroline_paul_to_raise_brave_girls_encourage_adventure

https://www.ted.com/talks/reshma_saujani_teach_girls_bravery_not_perfection

https://www.ted.com/talks/roz_savage_why_i_m_rowing_across_the_pacific?language=tr

https://www.rozsavage.com/voyages/





Yorumlar

  1. Müthiş önemli bir nokta. Çok da güzel anlatmışsınız.
    Sevgi müthiş bir güç gerektiriyor. İçi boş seviyorum çok da manalı değil.
    Hep sevin, hep yazın.

    Bu enerji ve sevginizle, sağ olun, var olun.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

MASTER KÜREKÇİLERİN USTASI : FATİH ÖRER

ŞAMPİYON YETİŞTİREN AİLE OLMAK

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN NESİLLERCE KÜREK - NİHAT USTA'DAN GENÇLERE ...