IŞIĞI AVLAMAK

 

Fotoğraf: Serhat Dizdaroğlu 

Fotoğraf: Serhat Dizdaroğlu, Ağustos 2020, Bafa Gölü, Kapıkırı Köyü

Geçtiğimiz haftayı Bafa Gölü kıyısında yer alan Kapıkırı köyünde bir grup fotoğrafsever ile birlikte geçirme fırsatı buldum. Fotoğrafçıları hep anı yakalamaya çalışan sanatçılar olarak düşünürdüm. Ancak, bu geçirdiğimiz hafta boyunca öğrendim ki aslında iyi bir fotoğrafçı  büyük ölçüde iyi bir ışık avcısı. 

İlk defa ziyaret ettiğimiz bu güzel köyümüzdeki insanların, doğal tarımı bildiklerini, Bafa gölündeki kirlenmeye kafa yorduklarını, çareler üretmeye çalıştıklarını görmek, köyün gerek tarihi, gerek doğal değerlerini nasıl koruyacakları ile ilgili farkındalıkları olduğunu görmek beni çok keyiflendirdi. 

Bafa gölü bir miktar tuzlu ve sodalı bir suya sahip ve köy sakinleri zeytinciliğin yanı sıra balıkçılık ile de uğraşmaktalar. Göl balığı mı , deniz balığı mı derseniz deniz balığının lezzeti hep bir başka diye düşünürüm. Ancak bu gölün özel bir balık ziyaretçisi var . Meksika'da Saragossa Denizinde yumurtadan çıkan yılan balıkları, kavimler halinde göç ederek Atlas okyanusunu aşıyorlar. Bir kısmı Akdeniz'i de aşarak nehirler yoluyla bazı göllere ulaşıyorlar. İşte bu göllerden biri de Bafa Gölü. Menderes nehri yolu ile Bafa gölüne geçiş yapıyorlar. Daha sonra belli bir olgunluğa ulaşan yılan balıkları yine aynı yol ile hayatlarının aşkını bulmak üzere yine Meksika yolunu tutuyor, ve çiftleşmek üzere Saragossa Denizine ulaşıyorlar. BBC News'ta geçen habere göre 'Romantik Hikaye' yumurtlama sonrası son buluyor. (1) Yılan balıkları yaşamları boyunca 6000 km civarı yol alıyorlar. Yeni yavrular için ise aynı döngü tekrar baştan başlıyor. 

Ömürlerinin birinci yarısını, yavru balıklar biraz arayış, biraz sürüklenme ile geçirirlerken, ikinci yarısında; olgunlaşan balıklar dönüş yolculuklarını belli bir hedefe yönelik olarak gerçekleştiriyorlar. Sonsuz yaşam iksirine ulaşmak için bir eş arayış yolculuğu veya basitçe söylemek gerekirse bildiğimiz temel içgüdü.

Biz insanların yaşam döngülerinden çok da farklı değil sanırım. İlk gençlik yıllarımızda, kısmetimize düşen bu yaşam parçasında koşullarımıza göre biraz sürüklendikten sonra, olgunlaştıkça öğrenebildiklerimize göre kendimize belli yollar belirlemeye ve bir uğurda çalışmaya devam ederiz. Yolun sonuna doğru, herkes için geçerli olmasa da, dizinde torun hoplatma keyfi süren insan sayısı çoğunluktadır. Yaşam boyu tutturduğumuz yollar, amaçlar muhakkak sabit kalmamıştır. 

Yollarda aradığımızın hep 'kendimiz' olduğunu düşünmüşümdür. Bazısı için bu aş, aşk, iş, ışık, saygı, bazısı için belki de sadece nefes almak ya da avlanmamak olabilir. 

Bu hafta boyunca eşlik ettiğimiz fotoğrafçılar kah güneş, kah yıldız, zaman zaman da suni ışık sağlayıcılar, mum, lamba, flaş vs ile farklı ışıklarla farklı pozları yakalamaya çalışarak, anları kayıt altına almaya çalıştılar. İster istemez ben de hayat arayışımıza ışık tutan şeyin ne olduğunu düşündüm. 

Gittiğimiz yola sırtımız dönük iken arayışımıza ışık tutan şey nedir? Hayallerimizi diri tutan, görmediğimiz halde bizi yolda tutan , tüm kaygılara rağmen devam etme cesareti veren nedir? Umudu canlı tutan nedir? Cevap ' Özgürlük' olabilir mi? Bir yandan elimde Adalet Ağaoğlu'nun 'Hayır' romanı, bir yandan Herman Hesse'nin ' Boncuk Oyunu' olunca ister istemez kendimi, bu sonu gelmeyen 'Özgürlük' tartışması içinde buluyorum yeniden. 

Adalet Ağaoğlu kitabında yaptığı alıntıda diyor ki; ' Özgürlük salt yaratıcılara ve delilere özgüdür...' sonra ilerleyen sayfalarda kitapta şu sonuca varıyor. ' Her durumda özgür kimliğinizi koruyabilmek ancak edimle söylenebilecek şu tek söze bağlıdır : HAYIR' . 

Hesse'nin kitabında ise düşünce ve inançların her tür otoriteden özgür kılınması, yani kendini bağımsız ve erginliğe ulaşmış gören usun Roma klisesinin hegemonyasına karşı savaşı, beri yandan elde edilen özgürlüğü yasalaştırmaya, kendine uygun otoriteyi saptamaya dönük coşkulu bir arayıştan bahis ediliyor. Kendi içinde çelişkili bir arayış; diğer deyişle esaretler arası koşturarak yapılan itirazlar ile özgürlük arayışı sonunda yeni esaretlere varmak diye özetleyebiliriz. 

İki kitabı harmanlarsak, düşünce ve vicdanda bağımsızlığı yakalayabilmiş isek, akıl çerçevesinde ' Hayır' deme motivasyonumuz ve cesaretimiz olması 'özgürlüktür' ; ışıktır diyebiliriz.

Bafa gölündeki yılan balığının macerasına dönecek olursak, gençlik döneminde 3000 km sürüklenerek geldiği Bafa'dan av olmadan, doğduğu denize dönme gücü bulması ve bu çabayı gösterebilmesi onun özgürlüğüdür. Ve biz insanlara her zaman nasip olmaz. Çoğu kez özgürlük ışığını fark edemeden tüm yaşam boyunca sürükleniriz. Özgür olmak bir ışıktır, bu ışık altında neler yapabilir ne hayallerimiz olabilir. Düşüncesi bile coşku verici. Işık olmazsa göremeyiz. Özgürlük olmasa farkında bir yaşam süremeyiz. 

Rotası ışık avcılığı olan herkese sevgilerimle.

(1) https://www.bbc.com/news/science-environment-37563100

Fotoğraf: https://instagram.com/srhtdizdaroglu

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MASTER KÜREKÇİLERİN USTASI : FATİH ÖRER

ŞAMPİYON YETİŞTİREN AİLE OLMAK

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN NESİLLERCE KÜREK - NİHAT USTA'DAN GENÇLERE ...