DÜŞLER, GERÇEKLER VE ROTANIZ


Yolculuk yapmak, veya bir yere doğru yol almak; bence bunun en güzel yolu kürek çekmek. İnsanın bilinmeze doğru, puslu kıtalara doğru giderken; ve yolda sevdiklerinizi veya bağlı olduğunuz ne varsa; düşüncenizi, duygunuzu veya aklınızı kaybederek yol alırken, beyninizin içi oradan oraya savrulur.  Yol hali, hayatımızı veya bir yoldaşımızı kaybetme korkusu yaşamlarımıza yön verirken, yaşama bakış açımızı da belirliyor. Bilinmeze yol alırken, kaybettiklerimizle varlıklarımızı sorgularız. Var mıyız? Gerçek miyiz? Düş müyüz? Gittiğimiz yolda, varacağımız yerde bizi ne beklemektedir? Düşlediğimiz yere doğru mu gitmekteyiz? Yol doğru mu? Yanlış mı? Varılan noktanın doğruluğu ve yanlışlığı nasıl, kime göre değerlendirilir? Doğru veya yanlış olmak da, sizin varlığınız kadar gerçektir veya düştür belki de.

Bu hafta, Nurdan Gürbilek'in Sessizin Payı adlı kitabını okurken eski bir filozof ile tanıştım. Theodor Adorno. Adorno'nun sahte, sakatlanmış ve yalan yaşam üzerine bir çok kitabı var. Yaşamı böyle yargılıyor olması bana itici gelse de bu yolda Nurdan Gürbilek'in sorduğu sorular oldukça kafa çalıştırıcı buldum. 

"Adaletsizliğin tam da kendini doğru, başkalarını yanlış gördüğümüz noktada ortaya çıkabileceğini fark etmemiş olabilir miyiz? Kendi sınırlarımız üzerinde düşünürek bizden farklı olanların hakkını vermeyi öğrenebilecek miyiz? .... Dünyayı değiştirmek için ona bulaşmak gerekir ve ona bulaştığınızda yanlış size de bulaşır. ... Bütünün çıkarıyla bireyinki arasındaki uzlaşmazlığı görmezden gelen bir ahlak kaçınılmaz olarak barbarlığa varır. ... Ahlaki davranış pekala gizlenmiş bir bencillikten, bir cezalandırma arzusundan, hatta düpedüz hınçtan kaynaklanabilir. Vicdan bizi her zaman vicdanlı bir yere götürmez. Bir vicdanımız olmalıdır, ama kendi vicdanımız üzerinde ısrar etmememiz gerekebilir." (1)

İnsan ilginç bir canlı türüdür. Görünen geçmişteki somut verilere rağmen, beyin algoritmamız ile akılcı  yani  rasyonel olanı görsek bile irrasyonel tercihler kullanabildiğimiz ispatlanmış durumda. Bu durumun bizi bugün kendimizi yapay zekaya teslim etme noktasına getirdiğini görüyoruz ki; bana göre bu da irrasyonel bir tercih olacak. Kendi vicdanlarımızı ve bakış açılarımızı ehlileştirmek aslında zor ve zahmetli de olsa, bence tercih edilmeli. 

Düşlediğimiz bir sonucun, oraya ulaşıp ulaşmadan doğru mu, yanlış mı olduğunu, hangi zamana göre doğru, hangi zamana göre yanlış olduğunu değerlendirmek zordur. Bunun yargılanmasının insanı bir yere ulaştırmadığını düşünüyorum. Yoksa heykeller bir yıkılıp, bir dikilip, sonra tekrar yıkılmazlardı. 

Varacağımız noktadan ziyade, yola çıkarken bir düşümüz, rüyamız, hayalimiz olması daha önemli. İnsanı insan yapan en önemli, en ayırt edici özelliği bir masal kurgulayabiliyor olmasıdır. Bir düş kurup, o düşün peşinde yola çıkabilmesidir. Kıtalar, yıldızlar, gezegenler, yeni canlılarla tanışmayı hayal edip, bunun peşinde koşabilmesidir. Bu yüzden hayatın tam da kendisi bir düş yolculuğudur. Descartes'ın dediği "Düşünüyorum öyleyse varım" önermesinden bir adım ileride "Düşlerim var öyle ise varım" Çünkü bir gerçeği yaratma peşinde düş kurarız. Bu düşün peşinde kürek çekerken, nasıl ilerleyeceğiniz, yolu nasıl alacağınız kısmında vicdan devreye giriyor. Hayat başlangıç ve bitiş arasındaki yol, nehir ise, bu yolda nasıl kürek çektiğiniz, vicdanınızı kullanma biçiminizi, (hayatı kürekleyişinizi) doğru veya yanlış  diye tanımlamak size kalmış. Kendinizi yok etmeden, vicdanı yıkıcı değil başkaları için yapıcı, azaltan değil başkalarını çoğaltan şekilde kullanabilmek. Rasyonel olayım derken, duygu ve rüyaların varlığını yadsımadan gidebilmek. Bu çok kıymetli. 

İhsan Oktay Anar'ın Puslu Kıtalar Atlası kitabını çok severek okudum. Bir sabır küpü gibi, üç boyutludan öte, iç içe geçmiş küpler gibi, yüzlerce filozofun düşüncesini bir potada eritip bir hayat bakış açısı anlatmaktadır. Bir düş atlasını göğsünüze saklayıp, hayat macerasını birebir deneyimlemek, müdahil olmaktan, kudret peşinde hayatı sağa sola çekiştirmekten ise, hayatı olduğu gibi kabul edip, sadece şahit olmanın ne kadar önemli olduğunu vurgulamış. Kitabın içinde binlerce düşünce var, ama beni yüreğimden yakalayan yer burası oldu. Düşlerimiz var ise gerçeğiz, ve düş yolculuğunda nasıl bir vicdan ile yol alıyorsak, doğruluğunu öyle hissediyoruz. 

2021 yılına başlarken, herkes için dileğim insanların neşe içinde coşku ile mutluluk getirecek bir düşün peşinde olması. Düşler Atlasınız, (Puslu Kıtalar Atlasınız) kalbinize yakın olsun. Kalbiniz pusulanızdır.



(1) Gürbilek Nurdan, Sessizin Payı, Metis Yayınları, Şubat 2019, 4. Baskı. S. 58-59
(2) Dr. Toros Güneş Esgün Adorno'da Yaşam ve Doğru Yaşam http://www.ethosfelsefe.com/ethosdiyaloglar/mydocs/Trs-Adorno.pdf
(3) Anar, İhsan Oktay, Puslu Kıtalar Atlası, İletişim Yayınları,2020, 71.Basım, 


Yorumlar

  1. Puslu Kıtalar Atlasını okuduğumda fantastik roman olarak değerlendirmiştim🙈 Nurdan Gürbilek in bir kitabını da en kısa sürede okumak istiyorum..Kalemine sağlık👏👏Hayalsiz kalmayalım🙏🏻

    YanıtlaSil
  2. Ev ödevi gibi yazılarınız beni heyecanlandırıyor. Defalarca okuduğum yerler oldu.
    Uzun uzun da düşündüğüm bir sürü konu.
    Tek cümleyle uzun süre alacak düşünmeler içeren yazılarınız için teşekkür ediyorum.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

MASTER KÜREKÇİLERİN USTASI : FATİH ÖRER

ŞAMPİYON YETİŞTİREN AİLE OLMAK

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN NESİLLERCE KÜREK - NİHAT USTA'DAN GENÇLERE ...