YAZ ÇOKTAN BİTTİ...ALICE MILLIAT

 YAZ ÇOKTAN BİTTİ … 

ALICE MILLIAT … 

 

Çok kurak geçen bir mevsim değişiminde yeni antrenman sezonu açılırken ya da bir önceki sezon kapanırken, her bitişin veya bir sonraki başlangıcın olduğu yerde, her kürek sonundan sonra kürek başına dönmek gibi … bitmeyen bir 2024 yılı geçirmiş gibi hissediyorum. Hala aynı yılda mıyız? Tüm bu yaşadıklarımın hepsi bu yıl mı olmuştu gibi garip bir zaman kayması içindeyim. Yıllarca bütçe ve planlama ağırlıklı çalıştım. Bir sonraki yılın planlaması hep sonbaharda başlar. Şimdi 2025 için hayal ettiklerimi sıralayıp duruyorum kafamda. Peki bu benim adıma kaotik geçen 2024 içinde yazmak isteyip neleri yazamamıştım onlara göz gezdirdim biraz… Yılı tamamlamadan eksikleri giderebilirim belki. Bu yazılardan biri ve bana göre en çarpıcısı ilk kadın olimpiyatını düzenleyen Alice Milliat hakkında olacak olandı.  Şimdi kaldığım yerden devam …

 

Bu yıl olimpiyatların esas teması eşitlik olduğu için daha önce çok iyi bilinen kadınlarla beraber adı sanı pek duyulmayan bu konuda ter dökmüş kadın kahramanların yeniden gündeme taşınarak canlandırıldığını gördük. Olimpiyat açılışı için hazırlanan bu kadınların heykelleri sürekli bir sergilenme için Paris’te yerleştirilecekler. Kimler anıldı hatırlamak istersek:

  

 

Olympe de Gouges (1748-1793)- siyasetçi ve edebiyatçı, kadın hakları bildirgesinin yayınmlayıcısı, 

 

Alice Milliat (1884 – 1957)- kürekçi, yüzücü ve ilk kadın olimpiyatlarının organizatörü, aktivist, 

 

Gisele Halimi (1927-2020)- avukat, feminist, kadın hakları savunucusu, 

 

Simone de Beauvoir (1908 – 1986)- edebiyatçı, feminist,

 

Paulette Nardal (1896-1985)- edebiyatçı, gazeteci ve Sorbone’da okuyan ilk siyah kadın,

 

Jeanne Barret (1740 – 1807)- dünyanın çevresini dolaşan ilk kadın kaşif ve botanikçi, 

 

Loise Michel (1830 – 1905)- öğretmen, feminist, aktivist,

 

Christine de Pizan (1364 – 1430)- filozof ve şair,

 

Alice Guy (1873 – 1968)- ilk kadın film yapımcısı ve senarist,

 

Simone Veil (1927 – 2017)- yargıç, feminist aktivist, sağlık bakanı.

Tarihteki öncü kadınlar çok daha fazla ama Fransa’da yapıldığı için olsa gerek Fransız kökenli kadınlara öncelik verilmiş sanırım bu heykellerde. Bu kadınlardan biri ise olimpiyat adına gerçekten en önemlisi Alice Milliat. Kürek çekmiş olması da ayrıca kürek sporu adına önemli. Kürek çeken kadınların bir fark yaratabilme becerisi hakkında bize bazı ipuçları veriyor. Ya da ilham almak isteyenler için ışık her yerde ve kendi gölgeniz ise peşinizde …

 

Alice Milliat

 

Alice Milliat ismini bu olimpiyata kadar ben hiç duymamıştım. Benim için oldukça ilginç bir karakter, kürek çekmesinden öte, spor yapan kadını çirkin olarak değerlendiren bağnaz kafanın karşısında gösterdiği kararlılık, kadınları bir araya getirebilme becerisi ve büyük bir organizasyona cesaret ederek gerçekleştirebilme becerisi ile liderlik edebilmesi. Bugün onun adına Fransa’da sporda eşitlik ile ilgili bir fon var ve eşitlik konusundaki atılım ve projelere fon sağlıyorlar. 

 

Bu kadar dik bir duruşa öncülük eden bu kadını neden daha önce Coubertin kadar duymadık dersiniz? Üstelik araştırınca internet üzerinde az kaynak var. Çoğu Fransızca olmak üzere birkaç podcast buldum onlarda İspanyolca ve Fransızca. 

 

Coubertin şüphesiz bugüne dek devam eden bu spor organizasyonunun babası olarak önemli bir kurucu. Ama gerçek bir vizyoner olduğunu söyleyemiyorum.  Kadın'ın spor yapmasını değil ama yarışmasını uygunsuz bulmasının altında onun yetişme tarzından ve çağının dışında bir insan olamamasından kaynaklanıyor diye bir yorum okudum. Bu yeterli bir bahane değil bana göre. 


O dönem kadının yerini kadından başka herkes belirliyor. Ne giyeceği, kiminle evleneceği, neye yeteneği olduğu, güzel mi yoksa çirkin mi olduğu kadının kendisinden başka herkesin karar verdiği bir konu. Coubertin bu açıdan çağının sıradan adamlarından biri, ona göre spor sadece erkeklere özgüydü. Kadının spor yapması ise ilginç değildi, estetik değildi, uygunsuzdu. Neyse ki, seyirci olmalarına karşı çıkmamış. Antik dönemde seyirci olmaları da her zaman izin verilen bir durum değilmiş. Bugün bu durum ne kadar değişti sorusunu dünya geneli için sorduğunuzda sonuç hala tatmin edici değil. Coubertin kadınların olimpiyata alınması ile ilgili toplantıya bile karşı çıkmış. O dönemde de epey kadın sporcu var aslında ama bu alanı belli ki erkek alanı olarak korumak istemişler. 

 

1900'de sadece iki branşta tenis ve golf dallarında olimpiyata kadın katılımı olabilmiş. 1910’da ise buna yüzme ve jimnastik eklenmiş. Sonunda Alice Milliat 1917’de Fransa kadın spor federasyonunu kuruyor ve Dünya Kadın Spor Federasyonunun kurulmasında katkıda bulunuyor. Kadın olimpiyatlarını düzenlemeye başlıyor. İlk kadın olimpiyatı 1921 Monaco’da düzenleniyor. O dönem en çok tepki çeken ise atletizm ile uğraşan kadınlar olmuş. Dönem gazetelerinde oldukça kötü manşetlere rastlanıyor. 1936 yılında nihayet atletizmin tüm branşlarında kadınlar yarışabiliyorlar. Kürekte ise kadınlar olimpiyatlarda ilk kez 1976 yılında yarışabiliyorlar. Antik Mısır resimlerinde bile kadınların spor yaptığı görülürken, Yunan medeniyetlerinde Hera Oyunları düzenlenirken kadının sosyal hayattaki yerinin dönüp dolaşıp dehşet bir gerileme yaşaması ve bu gerilemenin tekrar yıkılması için geçen yüzlerce yıl söz konusu.

 

Alice Milliat 1884'de Fransa’nın Nantes kentinde doğmuş, 1904 yılında İngiltere’ye gidiyor ve burada kürek sporu ile ilgilenmeye başlıyor.   Bu tarihlerde ülkemizde de kadınların kürek çektiği ile ilgili bilgilere dönem kadın mecmualarında haber olarak rastlanıyor. Eşinin vefatından sonra kendini tercümanlık konusunda yetiştiriyor. Ayrıca yüzme ve golf dallarını da öğreniyor. Birinci Dünya savaşının sonunda ülkesine geri dönüyor. Bu sıralarda bir Fransız Kadın Spor Kulübünde ‘Femina Sport’ da aktif olarak çalışıyor. 1917 de kurulan Fransa Kadın Spor Federasyonunda yer alıyor ve 1919 yılında başkanı oluyor. Ve sonra ömrünü adadığı bu amaçta, ilk Kadın Olimpiyatlarını ve Dünya Kadın Spor Şampiyonalarını, Kadın futbolu organizasyonları dahil olmak üzere sayısız spor organizasyonunu düzenliyor. Olimpiyatlardaki kadın katılımının artması ve esas önemlisi kadının sporcu olmasına karşı çıkan zihniyetle mücadele ediyor. İlk düzenlenen kadın olimpiyatlarından sonra gazetelerde "vay ... kadınlara helal olsun" yerine " ...rezalet... ter içinde kalan kadınlar çok çirkindi..." gibi manşetlere rastlanıyor. Bugünde böyle düşünen bir küçük azınlık kaldığını duyuyoruz maalesef. Bu aynı zamanda kadının sosyal alanda yer almasının önünde duran zihniyetin ta kendisi. Ve maalesef sonlanmamış bir mücadele devam edilmesi gerekiyor. Bu yılki olimpiyatlarda kadın ve erkek olarak eşit sayıda sporcunun mücadele edebilmiş olması 124 yılda ağır aadımlarla yürünen yolda bu noktaya gelinmesi önemli bir gösterge. Bir gelişme var ama henüz yeterli değil. 


Alice Milliat’ın bu mücadelesi gerek eşit seçme ve seçilme hakları olsun, gerek eşit eğitim fırsatları olsun, ve sosyal hayatta eşit yer alabilme, varlığına değer verilebilmesi olsun pek çok temel hakkın göstergesi olarak bir başlama noktası sunuyor. Spor yoluyla bir gösterge sağlıyor. Spor tüm bunların bir öncü göstergesi ve ne kadar kabul gördüğümüzün bir göstergesi. O yüzden geçmişte bu uğurda yılmadan mücadele eden tüm kadınlara büyük saygım var. Bugün elime geçen tüm imkanları onlara borçluyum ve har vurup harman savurmayacağımız kadar değerli ve uzun bir yolculuğun sonunda avuçlarıma hazır olarak sunuldular. Bu miras bana her zaman düşersem kalkma fırsatı verecek ve yaşatacak bir miras. 

 

Dünya’nın pek çok yerinde kadının ayrı birer varlık olarak görülmediği yerler var oldukça bu mücadele sonlanmayacak. Kadınlar en gelişmiş batı ülkelerinde bile hala eşit işe, eşit ücret mücadelesi veriyorlar. Gelişmekte veya gelişmemiş yerlerde eşit fırsat mücadelesi hala önemli bir başlık. Bugün kadınların sokakta rahatça yürüyemediği yerler sanıldığından çok daha fazla. Gazeteler bunlarla ve acı hikayelerle dolu. 

 

Alice Milliat gibi önemli bir karakteri niye tarih sayfalarında bu yılki olimpiyatlara kadar rastlamadık diye yazı başındaki soruyu tekrar soruyorum. 

 

“Kürekçi Yüreği” kitabıMIZ (çünkü onu kadın kürekçilerle birlikte yazdık) İstanbul Büyük Şehir Belediyesinin Kadın Eserleri Kütüphanesinde kaynak kitap olarak yerini aldığında şu cümlelerle karşılandım. Kadınların tarihi ile ilgili ve yaşama katmaya çalıştıkları ile ilgili pek çok şey kayıt altında değil. Tarihin sayfalarına yazılmamış. Kadın sanatçılar, kadın bilim insanları, kadın düşünürler, kadın sporcular. Kazıyarak kadınlara özel mecmua ve gazetelerin aralarından kim oldukları zorla çıkarılmakta. Özellikle yazılmadılar, değer verilmediler ve kaydedilmediler. Bu yüzden “Kürekçi Yüreği” kitabı sporcular hayatta iken kendileri ile yapılan söyleşiler olduğu için birinci ağızdan kaynak olarak kabul edildi ve kitap tarihe bir not düşmüş oldu. Şunu bil fiil kendim gözlemiş oldum. Alice Milliat muazzam bir başarının mimarı olmasına rağmen ancak bir yıldır üzerindeki karanlık perde kaldırılmışsa, ilerleme çok çok zahmetli bir yol. 

 

Bu blogda en çok eşit yarış fırsatı yaratılmadığını anlatmak için çok yazı oldu. Hatta okuyanlar bıktı muhtemelen. Kadın sekiz tek yarışı geçen yıl açıldı evet. Biliyorum ki geçmişte de bu yarış yapılmış ama kimlerin yarıştığı belli değil. Kayıtları tutulmaya gerek görülmemiş ya da basın bunu haber yapmaya değer vermemiş. Çünkü Coubertin zihniyeti gibi "görülmeye değer değil", "estetik değil", "uygun değil" olarak basma kalıp zihinler onu eritmiş. Bugün çok şükür o noktada değiliz ama hala tarihe adı yazılmamış birçok isimsiz kahramanın omuzları üzerinde durduğumuzu bilmek önemli. Çünkü çok yeni bir ilerleme ve henüz kazanılmamış bir mücadele olduğunu anlamak gerekiyor. Alice’inkinden daha kolay olmayacağını da anlamak önemli.

 

Geçen ay Eski Alman milli kürekçi ve antrenör Dr.Volker Nolte Bodrum’a geldiğinde tanışma fırsatı yakalayabildim. Şu an Kanada’da yaşadığı için oradaki kadın sporcu ve yetmeyen malzeme sorununu konuşuyoruz. Kendisinin koçluk yaptığı Kanada Western Üniversitesinin kürek takımındaki kadın sporcuların sekiz tek antrenmanı için gizlice erkek sporculardan önce gelip kendi antrenmanları için daha iyi olan tekneyi hazırlayıp su antrenmanına erkek sporculardan önce indiklerini anlattı. O tutkuyu anlatmak için mecazi olarak “…Tekneyi çalıyorlardı…” tabirini kullandı. Bu tutku önemli. Bu tutku ile mücadele kazanılıyor. Bu yıl da mevsim olarak yaz bitti ama henüz kadınlar için gerçek yaz gelmedi. Nezaketle zarafetle mücadeleye devam… Alice Milliat gibi 100 yıl sonra bile olsa tozlu sayfaların arasından çıkarılıp tarihe yazılıyor...

 

 

Meraklısı İçin Kaynaklar:

 

https://open.spotify.com/episode/0HSmHIVacyit0n0nIYAdOc?si=d4uO9lnHSy2zlhlx_sNcsg

https://www.evrensel.net/yazi/86916/kadina-uygun-spor-un-seruveni-coubertine-karsi-milliat

https://www.fondationalicemilliat.com/alice-milliat?lang=en

https://www.bbc.com/reel/video/p0jhdf0q/alice-milliat-the-mother-of-the-olympics

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/292508

https://youtu.be/3w548zSNZP8?si=jqoohpd47X84xVE1

https://www.facebook.com/watch/?v=640475713831275

https://youtu.be/-jhsIU2D-wQ?si=Bwvzpv5z2yg0HeSm

https://youtu.be/Ofa_8uhdCss?si=EsHTgBJsMQzsywV2


 

 

 

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ŞAMPİYON YETİŞTİREN AİLE OLMAK

ANTARKTİKA YOLUNDA - BİR İLKİ BAŞARMANIN PEŞİNDE -ALİ RIZA BİLAL

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN NESİLLERCE KÜREK - NİHAT USTA'DAN GENÇLERE ...