TARİHTE İSTANBUL KÜREK YARIŞLARI - KAYIK VE KÜREK KÜLTÜRÜ 5

Kayık ve kürek kültürü ile ilgili serinin son yazısına vardık. Bir önceki yazıda kayıkların ardından sandalların ve diğer tür motorsuz teknelerin sanayi devrimi ile ortadan kalktığını, gelişen pop kültür içerisinde de  yaşanan değişimden nasıl etkilendiğini bugün sadece artık yarışları yapılan özel bir spor branşı olarak gündemde kalabildiğini ve hala insana ilham kaynağı olmaya devam edebildiğini görmüştük. Bu son yazı ile İstanbul'da geleneksel olan kayık yarışlarının geçmişinden bulabildiklerimi paylaşacağım. Bunu paylaşırken neden yarışmayı sevdiğimizi de düşünmek istedim. 

Olimpiyat yılında oluşumuz nedeni ile bu yıl tüm branşlarda en iyi sporcuların kıyasıya yarıştıklarını ve rekabetlerini izleyebileceğiz. O nedenle tam da rekabet üzerine düşünmek için güzel bir hafta. Rekabet, dönüşüm hızı artan dünyada her geçen gün her alanda daha da arttı. Okullarda, iş dünyasında, sanatta, sporda, sosyal medyada, aşkta, evlerimizin içinde bile sürekli bir rekabet halindeyiz. Bu biraz hayatta kalma içgüdüsü ile bağlantılı olsa da, bu tek başına rekabeti açıklamakta yeterli gelmediğini fark ediyoruz.  Çok zor anlaşılacak bir konu olarak soyut olan ve standardı olmayan sanat eserlerini rekabet ettirebiliyoruz. Ya da seyircisi olduğu takım maçı kaybettiğinde, ölüm kalım meselesi olmadığı halde depresyona giren taraftarlar var.

Rekabet aynı zamanda insanlara haz duygusu yaşatan bir durum. İnsanlar hem kendileri yarışmayı hem de yarışanları seyretmeyi sevmekteler. Yarışan takım veya sporcu ile özdeşleşerek bir çeşit yansıtma duygusu ile yaşadıkları heyecandan keyif alıyorlar. Bazen de sanırım gündelik yorucu hayattan bir kaçış olarak anda kalma deneyimi yaşattığı için bir maçı seyretmeyi seviyorlar. Saatler süren bir tenis yarışını veya günler süren bir bisiklet yarışını seyrederken dinlenebiliyorlar. Bir futbol rekabetini 90 dk maçın ardından bir hafta konuşmayı, daha ciddi konuları konuşmaktan kaçabilmek için tercih edebiliyorlar. Bu konuyla ilgili merak edenler için bazı güzel keyifli paylaşımları yazı sonunda bulabilirsiniz. 

Her konuda rekabeti sevdiğimizden her konuda yarışıldığı gibi elbette kürek yarışları da çok eski çağlardan beri, özellikle  de Akdeniz'de yapılıyor. İstanbul özelinde de sürekli yarışlar var. Fakat kayıtlara geçtiği söylenen ilk yarış 16.yüzyıla denk geliyor.

Atıf Kahraman'ın Osmanlı Devletinde Spor adlı kitabında kürek yarışları ile ilgili bilgiye rastlıyoruz. Diğer kaynak ise Ali Rıza İşipek'in "Saltanat Kayıkları" kitabı. Kürek yarışlarının yeri denizle iç içe yaşayan başkent İstanbul olmuş. İlk kürek yarışlarının fetihten hemen sonra başladığı söyleniyor, uzunca bir dönem bu yarışları diğer imparatorluk ve devletlerde de olduğu gibi esas himaye eden Padişahlar olmaktadır. Bugün İngiltere'de Henley yarışları hala Kral ve Kraliçenin himayesinde düzenlenmekte. Bizim İstanbul yarışları için detaylı ilk kayıtlar ise 16. yüzyıla ait.

1530 yılının Haziran ayında, " Kanuni oğullarının (Mustafa-Mehmed-Selim) üç hafta süren sünnet düğünleri Kağıthane deresindeki kayık yarışlarıyla sona erdi." olarak kayıtlara alınmış. Bu yarışların farklı kayık tipleri ile yapıldığı anlaşılıyor. Daha sonra şenliklerde özel günlerde başka yarışlar olduğu görülüyor.

Sultan III. Murad zamanında (Sadrazam Sinan Paşa’nın padişah için yaptırttığı kasrın açılışı için verilen şölende 3.günde düzenlenen PEREME KOŞUSU olarak geçen yarış kaydı var. Pereme önceki yazıları okuyabildiyiseniz İstanbul'a özel 2-4-6 kürekçili dolmuş kayıklarıdır. Şölenin 4.gününde ise sadrazam ve vezir ve ağaların kayıklarının yarıştığı bir yarış var. 1579 yarışı padişah ve sarayın ileri gelenleri İncili Köşk’ten seyrediyorlar. Sadrazam ve vezirlerin 25 kayığının katıldığı kayıtlara geçmiş.


Sultan Abdülaziz 1862 de bir komite kurduruyor. Bu komite kotralar, yelkenli, 2 ve 3 çifteli piyade kayıkları, 4 ve 6 kürekli sandallar ve pazar kayıkları arasında yapılacak yarış için talimatname hazırlamış. Bu dönemden sonra olabildiğince düzenli ve bir rutin dahilinde bu yarışların organize edildiği görülüyor. Yarış talimatında mesafeler, kayık tipleri, yarış tipleri, verilecek ödüller, parkur düzenlemesi için nizamnameler var. Hakem heyeti ve yarışı himaye eden Padişah dışında takımları himaye eden başka sponsorlara da rastlanmaya başlanıyor.


Kaynak: Saltanat Kayıkları - Ali Rıza İşipek


Yarış katılım bedelleri olarak ne ödeneceği ve dağıtılacak ödüller bu talimatnamelerde belirleniyor. Örneğin Kotra yarışları 5 mil mesafede yapılır ve 1. ye 15 yüzlük altın ve ikinciye 5 yüzlük altın verilir. Tek çifte yarışları 2 mil olarak düzenlenir ve birinciye 7 yüzlük altın ile 2. ve 3. ye yüzlük altın verilir. Dört kürekli yarışlarda 2 mil olarak düzenlenir ve 1.ye 8 yüzlük , 2.ye ise 4 yüzlük altın verilir.


1871 yazında Büyükada'da çeşitli kayık tipleri arasında yarışlar organize ediliyor. Halkın izlemesi için vapurlar kaldırılıyor. Bu vapurlara binenler tüm günü geçirecekleri bir piknik olacağı için özel yemekleri ve piknik ekipmanları ile özel hazırlanıyorlarmış. Bu şenlik dönemin önemli ve popüler organizasyonu olarak öne çıkıyor.


Kaynak: Saltanat Kayıkları - Ali Rıza İşipek



Kayık yarışları genellikle Ağustos ayı ortalarında düzenleniyor ve zamanla yarış mekanlarının çoğaldığı görülüyor. Moda, Büyükada, Heybeliada, Yeşilköy, Tarabya, Büyükdere veya Beykoz’da düzenlenen yarışlar var. İstanbul sosyal yaşamında önemli yer tutan bu yarışlara hem sporcu hem seyirci olarak yüksek katılım olurdu. Yarışlara Beykoz, Tarabya veya Büyükdere'de yapıldığı vakit Boğaz'ın iki yakasında oturanların rağbet ettiği, Moda, Yeşilköy, Büyükada ve Heybeliada'da yapıldığında yabacı ve azınlıkların da yerli halkla beraber yarışlara rağbet ettiği görülmekteymiş. Yarış günü gazetelerde izleyicileri yarışlara götürecek vapurlar ve yarış hakkında bilgiler yer alırdı. Kayık yarışları için Galata Köprüsünden ve Boğaziçi iskelelerinden özel vapur kaldırılırdı. (Kaynak: Bisiklet Müzesi - Adalar) Kayık, sandal yelkenli gibi her tür deniz aracı kendilerine ayrılan yerden yarışları izlerdi. Yarışlar 13.00 ten 20.00 ye kadar sürer, büyük teknelerdeki müzisyenler ve saz ekipleri izleyicilere yarışla birlikte müzik ziyafeti sunardı.İzleyiciler yanlarında getirdikleri sandviçleri ile piknik yaparlardı.


Kaynak: Saltanat Kayıkları - 1908 Filika Yarışları - Tarabya 


1883 yılında Kadıköy Moda’da düzenlenen yarışları izleyen halk tıklım tıklım sahilleri doldurduğu gibi denizin üstünde de ayrı bir piknik alanı olduğu görülüyormuş. Nerdeyse yüzen her şeyin yarıştırıldığı yarışlar bunlar. İstanbul'un güzide tekneleri piyadeler ( önceki yazılarda bunlara da yer vermiştik. İnce ve çok hızlı dönemin deniz taksileri olan tekneler) bu yarışlarda yer almaya devam ediyorlar.


1891 den itibaren İzmir’de de deniz yarışmaları düzenlenmeye başlıyor. İzmir kürek ile beraber başka pek çok sporda da bu tarihlerden itibaren aktif olmaya başlayan bir ilimiz olarak göze çarpıyor.


1893 Kadıköy Moda burnunda yarışlar devam ediyor. Tekne yarışlarında kadınların dümen tuttuğu ile ilgili kayıtlara eski Donanma Mecmualarında yer verilmiş.


Moda yarışları popüler olduğu gibi Büyükada yarışları da oldukça popüler. 27 Ağustos 1898 ve 1899 her yıl düzenli olarak burada yapılan yarışlar Abdülhamit döneminde 2 mil mesafede kayık yarışları düzenlendiği görülmekte. Bu yarışlarda yüzebilen her şeyin yarıştığını hayal edin, örneğin fıçı yarışları yapılıyormuş. Bir fıçının içinde bir kişinin bata çıka varış çizgisine doğru elinde bir pala veya sadece avuçları ile ilerlemeye çalıştığı oldukça komik görünen yarışlar da dahil edilmekteymiş.

 


Kaynak: Saltanat Kayıkları - Ali Rıza İşipek


Kadınlar arası yarışlara Cumhuriyet öncesinde Moda'da rastlanıyor. 1914'e dek belli bir yabancı azınlık Moda'da yaşıyor ve özellikle İngilizler'in burada kurduğu spor takımları var. Futbol, kriket ve kürek takımları bunlar arasında. Sanırım kendi aralarında bir yarış düzeni olmalı. Dönemin dergi ve gazetelerinde görüldüğü üzere 1908 sayılı bir kadın magazininde tek çifte kadın yarışını kazanan Madmazel Mevis Mavehin haber oluyor.


Kadın Eserleri Kütüphanesi- Ajandaları - Kadın Sporcular
Prof.Dr. Zehra Toska Arşivi


1910 yılında Moda Koyunda Mehmet Reşat'ın da Ertuğrul yatından kayık yarışlarını izlediği dönem mecmua ve gazetelerinden öğreniliyor.





Kulüpler arası ilk yarış ise 1914 -1915 yıllarına rastlıyor. Savaş sırasında İngiliz yarış futaları İstanbul'da terk ediliyor ve Salah Cimcoz ve Muhsin Yeğen Fenerbahçe’ye futa bağışlıyorlar ve bu vesile ile rekabet imkanı doğuyor. Böylece Fenerbahçe kürek takımının da hikayesi bu yıllarda başlamış oluyor.



Dönem içinde çekilen fotoğraflardan görüldüğü üzere, kürekçilerin bir örnek beyaz kıyafetleri olduğunu ve hakemlerin denizci üniformaları olduğunu görebiliyoruz. İstanbul o yıllarda henüz üslubunu koruyormuş.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında, İstanbul’da devlet himayesinde Moda, Adalar, ve Boğazda kürek ve yelken yarışlarının giderek daha da popüler hale gelerek devam ettiği gözleniyor.  Piyadeler diğer kayık tipleri kalmıyor artık sadece futalar var ve bu futalarında aslında dünya çapında en kalitelileri İstanbul'da yapılabiliyorlar.


1927 yılında Moda'da devam eden geleneksel yarışlarda artık kadın sporcuların da resmi yarışları var. Tekne tipi dışında 5 ayrı yarış kategorisi var. Bahriye, Profesyonel, Amatör, Hanımlar ve Genel olarak sınıflandırılmış. Bir çeşit Deniz Festivali gibi hayal edebiliriz. Broşür örneği aşağıda fotoğrafta görülmektedir. Yüzme ve yelkenli yarışları da bu festivale dahil. Örneğin bayrak yarışları var ki bugün yine gündeme alınsa seyircisi olurdu diye düşünüyorum. Çünkü hali hazırda ergometrede yeniden gündemde bu yarışlar.









Bugün federasyonumuz ülkemizin tamamında bu sporu yaygınlaştırmaya çok önem veriyor. Ülke genelinde eski kürek sporcularımız pek çok kulüp açıyorlar. Kürek Sporu adına güzel gelişmeler olduğunu okumaktayız. Doğa ve ekipman gibi aşılması gereken bir çok dar boğaza rağmen kürek sporu yeniden keşfedilen bir branş oldu. Bu anlamda ben de çok ümitliyim. Daha çok sporcu yetişmesini umuyorum.


Deniz ve denizci olmak insan yaşamında önemli bir öğretidir. Hazır olmayı öğretir, kendine has bir üslup öğretir, birlikte yaşamanın esas sırrını size fısıldar. Beş duyunuzu açık tutarak dünyayı algılamanızı sağlar. Mücadele etmeyi, teslim olmamayı, cesareti kırmamayı öğretir. Bunlar ders kitaplarından kolay kolay öğrenemeyeceğiniz şeylerdir. O nedenle kürek sporu bir başkadır, anlam katar ve anlamı keşfetmenizi sağlar. Bu yüzden kürek yarışlarının devam etmesi önemlidir. Dünyada seyircisinin azaldığı ile ilgili endişeler var. Çünkü genel olarak tüm sporların rakipleri biraz pop kültürün her alana getirdiği değerler erozyonu biraz da gençlerin dijital dünyaya hapsolmuş olmaları.


Yeni teknoloji kayıklara ihtiyaç bırakmamış olabilir ama geleceğin dünyası olan yapay zekaya sahip makineleri kurgularken ihtiyacımız olacak insani değerleri öğretmek için insanın önce kendini çok iyi öğrenmesi gerekmektedir. Vicdan, akıl ve hayatta kalma üçgeninde doğru matematiği ve uyumu bulabilmemiz gerekir. Tam da bu nedenle işte bu öğretiler için tüm insanların bir ara kürek çekmesi gerektiğini düşünüyorum. Kürek insanın kendini tanımlayabilmesi için bir öğreti olarak kullanılabilecek değerli bir spor. Bu değerleri insanlara katabildiğimizde yapay zekadan korkacak bir şey kalmayacak bence. Kürek yarışları bu öğretiyi devam ettirmek konusundaki aracımız olma potansiyelini taşıyor.


Kurumsal olarak rekabet etmenin koskaca bir Pazarlama alanı ve koskoca bir reklam sanayini geliştirdiği düşünüldüğünde iş dünyasının ana konusu olduğunu görürüz. Rekabet etmenin kaliteyi, çeşitliliği hatta yaratıcılığı ve bilgiyi artırdığına dair pek çok çalışma var. Ancak aynı zamanda fiyat rekabetinin de işletmelerin sonunu getirdiğini biliyoruz. 


Rekabet etmenin insan beyninde bundan haz almasını sağlayan belli bazı hormonları salgıladığına dair bir yazı okudum. Ancak aşırısı sizi zihnen, ruhen ve bedenen hasta ediyor. Her ilaç fazla alındığında bir zehire dönüşür. Bu nedenle dozunda bırakabilenler kendini geliştirmiş ve iyileştirmiş olarak bundan fayda sağlayabilirler. Aşırıya kaçmak her şey de olduğu gibi rekabette de zarar verecektir.


Üzerine tezler ve makaleler yazılan ilginç bir konu rekabet. Rekabet biz daha dünyaya gelmeden başladığımız ve rakip her dönem değişse de son nefesimizi verene dek devam ettiğimiz bir durum. Belki sonrası da var ama onu henüz bilmiyoruz. Sperm, yumurta yarışının ardından, kardeşler arası, sonra okulda öğrenciler arası, derken iş ve müşteri kapma yarışı, eş kapma yarışı ve sonlara doğru da hastalıklara karşı bir rekabet içindeyiz. Belki de yaşadığımızı hissetmenin bir yöntemi. Bilgide, doğada, teknolojide, para kazanmada, politikada domine eden taraf olmak arzusu var. Say say bitmiyor bu yarışlar ve hayatın özünü oluşturuyor gibi... 

İçinde olduğumuz gündelik rekabetimiz yetmiyor, başkalarının rekabetini de izlemekten mutluluk duyuyoruz. Bu da yetmiyor. Görüp bildiğimiz rakipler yetmediği, henüz uzaylılarda gelmediği için farklı rakipler yaratmak için dijital, bilgisayar dünyasından rakipler yaratıyoruz.  Şimdi kendimize yeni bir rakip olarak "yapay zeka ile yapılacak insansı robotlar veya belli aparatlarla robotlaştırılmış insanlar yapılmasını tartışmaktayız. Yaratacağımız bu yapay rakipten korkulduğundan yapay zekaya olumsuz bakanlarda çok. Bir gün insanlığı yok edebileceği ile ilgili senaryolar üretiliyor. Yapay zekayı eğer tam da kendimiz gibi yaparsak böyle bir risk olabilir. Ama kendimizi tanıyıp bizle rekabet etmesine değil işbirliği ile ilerlemeyi öğretebilirsek o zaman bir zeka patlaması çağı yaşanacak. 

Bu rekabeti pozitif kullanabilmek , kendine yenilmeden kendinle rekabet ve diğer bireylerle işbirliğini öğretebileceğiniz bir branş kürek branşı bu yüzden bence değerini daha nasıl artırabiliriz diye düşünmeli. Kürek yarışları size hayatla ilgili güzel dersler verir. Bu blogda 200'e yakın yazı yayınlandı anlat anlat bitiremedim :)))

Rekabeti sevmeseniz de, istemesenizde bu düzenin içinde yer alıyoruz ve doğamızda var. "Unutmamak gereken hayatın tek bir maçtan veya tek bir yarıştan ibaret olmadığı,  bu rekabetin içinde keyif almanın yolunu bulabilmişseniz, kazanan tarafsınız..." Bu da ünlü antrenör Jürgen Klopp'tan bir alıntı olarak bu yazının sonunda kalsın. Bu vesile ile herkese keyifli bir tatil ve keyifli yarışlar diliyorum.




Meraklısına Linkler:



https://medium.com/@GringoYigit/mükemmellik-yarışında-i̇nsanın-tanrıyla-rekabeti-45eb2a4d7d57

https://evrimagaci.org/soru/insanoglu-neden-surekli-rekabet-etmek-istiyor-12072

https://tr.linkedin.com/pulse/kendini-başkalarıyla-kıyaslamak-rekabet-ve-kıskançlık-ela-uysal?utm_source=share&utm_medium=guest_mobile_web&utm_campaign=copy

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/301066

https://evrimagaci.org/dogadan-dersler-kaynaklari-duzgun-paylasmak-neden-onemlidir-7392

https://www.justwatch.com/tr/tv-sovu/brene-brown-atlas-of-the-heart/sezon-1

https://www.acikbeyin.com/beyniniz-icin-bir-hormon-kokteyli-oyunlastirma/

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3303604

https://bengisemerci.com/rekabet/

https://www.youtube.com/watch?v=YuB1Jt9G7Ag

https://www.yankiyazgan.com/rekabet-yaris-vs/

Podcastler:

Barış Özcan ile 111 Hz - Normal Biri de Lider Olabilir mi? Jürgen Klopp Etkisi
https://open.spotify.com/episode/7BrdjTWwiwRCQqoD0lUHh6?si=oAfl48EGTviEZaksQVLaGg
Fularsız Entellik - Yaz Kursu 4:Rekabet Dini 
https://open.spotify.com/episode/0xQAXjUjwJsnz6enUd0bvp?si=xbhzoz2WRt-RLMaiK8ubdw

Kaynaklar:


Geleneksel Türk Kayıkçılığı ve Gemiciliği , Jean Nahum ve Erhan Ünsal 

Osmanlı Devletinde Spor , Atıf Kahraman s.682-689 Kültür Bakanlığı Yayınları /1697 1995 Ankara 1. Baskı

İstanbul'un Kuğuları Saltanat Kayıkları, Ali Rıza İşipek

Boğaziçi ve Kayık Kültürü, Mehmet Mazak,Yeditepe Yayınevi, İstanbul,Mayıs 2010, 1.Baskı

İstanbul Kayıkçıları, Mehmet Mazak, Yeditepe Yayınevi, İstanbul,Aralık 2019, 1. Baskı

Boğaziçi ve Saltanat Kayıkları, Hayati Tezel ve M.Erem Çalıkoğlu, Cem Yayınevi, İstanbul, 1983

Eski İstanbul’da Deniz Ulaşımı, Mehmet Mazak, IBB Yayınları, İstanbul, 1998

Aşk Olsun o Kayıklara, Aryun Ünsal, Everest İnceleme, İstanbul, Ekim 2023






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ŞAMPİYON YETİŞTİREN AİLE OLMAK

ANTARKTİKA YOLUNDA - BİR İLKİ BAŞARMANIN PEŞİNDE -ALİ RIZA BİLAL

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN NESİLLERCE KÜREK - NİHAT USTA'DAN GENÇLERE ...