KÜREK SPORU NEDEN KANO SPORU İLE KARIŞTIRILIYOR? DUNNING KRUGER ETKİSİ VE ÖTESİ

 

Kürek yarışlarını takip etmeye başladığımdan beri, basında çıkan bir çok haberde kürek yarışlarının kano yarışları olarak sunulduğunu görüyorum. Bu yanılgının nedenini düşünürken, sadece basında değil farklı mecralarda da bu yanılgıya düşenler olduğunu tecrübe etmeye başladım. Yıllardır Sapanca gölünde yapılmasına rağmen orada yaşayan yerli ahalinin bile kürek ve kanoyu ayıramadığına şahit oldum. Kürekçi Yüreği kapak tasarımı yapılırken de ilk gelen tasarımda kapağa Kano kullanan kadınları koyularak bir tasarım gelmişti. Bu beni çok şaşırtıyordu. Çünkü sandal veya kayığın ne olduğu bu topraklarda binlerce yıldır biliniyordu. Kano ise çok yeni bir branştı bizler için. Şaşırmayı bırakıp nedeni düşünmeye başlamak belki terminolojiyi yeniden düşünmek zamanıdır diyerek farklı kaynaklar bulmaya çalıştım.

Meşher Galerisi: Göz Alabildiğine İstanbul Sergisi


Kürek kelime olarak elimizde yönettiğimiz aletin adı ve teknemizi ilerletmek için kullanmaktayız. Kürek sporu denildiğinde kürekli sporların tamamının anlaşıldığını görmekteyiz. Futa, Kano, paddleboard, fliika, sandal, surfboat, deniz küreği, kayık vs hepsini içeriyor. Gümrük mevzuatı da tanımı buradan almakta. Tekne ise kürekli kullanılan su taşıtları dahil olmak üzere , yelken, motor vs kullanan tüm su taşıtlarının genel ismi. Bu durumda bizim sporun ismi terminolojide hem en doğru hem de en tanımsız kalmış gibi duruyor. 

İngilizce de kano yapmak terimi için “canoeing” kürek için “rowing” terimleri var. Kano teknesi kano , kürek teknesi de rowing boat. Ama kürek "OAR" diye geçiyor. Ve “canoe” da “rowing” de “oar sports” olarak sınıflandırılıyor. Bu bakışla gümrükteki sınıflandırma çok yanlış değil. Ancak bu spor bir tercüme üzerinden devşirilemeyecek kadar çok eskiden beri yaşamımızın içinde ve kendine özel öz türkçe kelimeleri barındırıyor. 


“Kayık “ kelimesi öz türkçe ve kaymak fillinden kay kökünden geliyor ki sürekli arayışta olduğumuz suyun üzerinde kayma hissini daha güzel anlatan sihirli bir kelime olamazdı sanırım. Teknelerimizi koyduğumuz yerlere de kayıkhane dediğimize göre çok rahatlıkla teknelerimize kayık ve yarışlarımıza kayık yarışı denilebilirmiş. Hamlacı kelimesi o zamanda teknenin ritmini veren kürekçinin adı. 


Bir kafa karışıklığı ise, su sporlarının aslında 100 sene önce hepsi tek bir federasyon imiş. Sonra zamanla, yüzme, yelken ayrılmış en son ise kano ve kürek 2003 yılında ayrılmış. Belki kano ve küreğin federasyonlarının ayrışmasının da taze olması bu karışıklığa neden oluyor ama kanonun arama motorlarında, küreğin önüne bu kadar kısa sürede geçmesini hala ilginç buluyorum.


Basının kürek ve kano yarışını ayırt edememesinin ana sebebi biraz daha derin. Kürek sporu deyip bir kez google arama motoruna yazıp karşısına ilk çıkan şeyi doğru zannetme durumu söz konusu. Bu davranışın psikolojide bir adı da var. Dunning Kruger Etkisi.  


David Dunning ve Justin Kruger iki sosyal psikologun ortaya koyduğu bir tanım var.  Buna göre:


Yeterli araştırmayı yapmadan ve analiz etmeden çabucak kesin yargılara sahip olma hali. Ve bunun ön yargıya dönüşmesini inceliyorlar. Önyargının, düşük yeterlilikli insanlarda dışsal bir yanlış algılamadan kaynaklandığını da eklemişler tanımlarına.


Sevgili muhabirlerde kürek sporu diyerek karşısına çıkan ilk kanolu resmi görünce , olsa olsa spor olan budur. Kayık veya sandal yarışı olamaz diye bir yargıya varıyor ve başlığı kullanıveriyorlar. Belki bu biraz da zaman kısıtından, az adam çok iş verimsizliğinden de kaynaklanıyor olabilir.. 


Biz kürekçiler ne yapabiliriz? Öncelikle medyada daha fazla yer almaya ihtiyacımız olduğu görülüyor. Sanırım kanoculardan daha fazla resim ve medya paylaşımına ihtiyacımız var. Böylece kano olarak önyargılı sanılmaktan kurtulma adına bir adım atabiliriz. 


Ama bunun yeteceğini sanmıyorum. Bu beni çok eskiden beri yarışları yapılmasına rağmen neden terimin oturmadığını anlamak üzere bir kültürel araştırmaya ihtiyaç olduğu fikrine yöneltti ve bir süredir kütüphanelerde ve Deniz Müzesinde bu konuda okumalar yapıyorum. Yakında bununla ilgili bir yazı daha gönderebileceğim. Hatta kayık kültürü ve sanat ile ilgili bir sunumda hayal ediyorum.


Deniz Müzesini görmeyen hiçbir kürekçi kalmamalı , muhakkak gidip görülmeli. Dünyanın en iyi ve en geniş koleksiyonlarından biri. Dünyada bu kadar çok çeşit kürekli tekne başka bir müzede yok. Kadırga, futa, gig (Kik), dolap kayığı,  saltanat kayığı, pereme, piyade, ateş kayıkları, pazar kayıkları, sandal  vs çok çeşitli tekneler var. İstanbul Boğazının yaşam kültürüne de bir ayna tutmakta. Reşat Ekrem Koçu'nun İstanbul Ansiklopedisinin 10'larca fasikülü kayıklarla dolu . Boğaziçi kültürü bu su güzellerini anlamadan anlaşılamayacak durumdadır. Tamamı yerli yapım olan bu teknelere ait o zaman bir inşa kültürümüz var. 19. yüzyılda İstanbul tersanelerinde her yıl yüzlerce tekne imal ediliyor. Boğaziçinde kayıtlı 8000 su taşıtı ve esnafı söz konusu. Buna rağmen hala olimpik branşta  kendi yarış teknemizi yapamıyor oluşumuz içimi acıtmaya devam ediyor. 


“Kayık Yarışları” terimi geçmişte çok kullanılmış ama nedense benimsenmemiş . Daha sonra yarış kayıklarına futa dendiğini duyuyoruz. Uzun yıllar futa yarışları ve KİK yarışları tabirleri kullanılmış ama bunlarda benimsenip yerleşmemiş. Belki tekrar bu terimlerden birini yeniden markalaştırmayı düşünebiliriz. 


Yarışlarımızın kano olarak ön yargıyla basında yer almasına nasıl engel olabileceğiz?

Arama motorlarında kano ile karışmamak için kürek yarışlarımıza veya teknelerimize başka bir isim bulmak gerekir miydi? 


Düşünmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Daha akılda kalıcı ve farklılaştırıcı bir öne çıkışa ihtiyacımız var. Ne dersiniz? Düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim.




http://www.mesher.org/sergiler/istanbul-tr
https://open.spotify.com/episode/1KiepT8RVo51OM2mM3D5ic?si=pWF07jhHQrW0uB4eqlAZ0g
https://thedecisionlab.com/biases/dunning-kruger-effect




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MASTER KÜREKÇİLERİN USTASI : FATİH ÖRER

ŞAMPİYON YETİŞTİREN AİLE OLMAK

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN NESİLLERCE KÜREK - NİHAT USTA'DAN GENÇLERE ...