NİCE YÜZYILLARA



Atatürk "İstikbal Göklerdedir" demekle kalmayarak bu istikbale ulaşırken kadınların da sahada birebir omuz omuza mücadele ederek ulaşabileceğinin derin farkındalığı ile bir kadın pilot olarak Sabiha Gökçen'in yetiştirilmesini sağlar. Çok haklıdır. 20. yüzyılın başında hala at ve kılıçla savaşılan Birinci Dünya Savaşı'nın ardından dünya, bilim, mekanik, teknoloji, bilgi sistemleri, uzay sistemleri sayamayacağımız çok konuda süper hızla gelişmesini sürdürmüş ve 20.yüzyıl bitmeden ayda astronotlar yürüyüş yapabilmiştir. Çünkü gelişmiş medeniyetler hayallerini ve hedeflerini önümüzdeki on bin yıl için yapmaktadırlar. 

Açıkça görülmektedir ki dünyanın üzerinde azalan yaşam kaynakları nedeni ile kaosun arttığı yer küremizde önümüzdeki on bin yılda değişen atmosfer, azalan yeşil dünya, sistemi bozulan mavi nedeniyle dünya üzerinde yaşam koşulları gittikçe çetinleşecek ve kaynaklara ulaşmakla ilgili adaletsizlik daha da artacak gibi senaryolar yazılmakta. Bu nedenle başka gezegenlerde yaşam olanakları yaratabilmekle ilgili projeler üretilmektedir. 

Uzay gemileri ve uzun uzay yolculukları bilindiği gibi aslında denizcilikten ilham alır. İngilizce Uzay Gemisi tabiri boşuna değildir. Denizcilik içinde biraz seyyah olma ve çokça bir kaşif olma hali barındırır. Bu da çok önemli bir ruh halidir. Gelişmenin ana tohumudur. 

Atatürk bu nedenle dörtte üçü denizlerle kaplı ve yaşam kaynağının en önemli kısmı olan denize ve denizciliğe önem vermemizi ister. Denizciliği "Milli Ülkümüz" olarak nitelendirir. Çünkü denizcilik başlı başına bir arada yaşama kültürüdür. Denizciliği iyi bilen ülkeler bugün hala dünyada dominant olma becerisini sürdüren ülkelerdir. Öyle görünüyor ki yaşam göklerde sürdürülürken yine bu kafa yapısına sahip olanlar egemen ve baskın olmaya devam edecekler. 

Denizciliğin başladığı nokta ise ilk deniz aracının keşfi, kullanımı ile başlıyor.  İlk sal, raft, veya kano ile suda seyir ettiğimiz an, önemli bir devrim anı olarak insan kendini tanımaya başlamış, belki hayvandan daha farklı olarak gelişebileceğini o zaman fark etmiş olabilir. 



Yüzerken avuçlarını ve kollarını nasıl kullandığını gözleyip küreği geliştirmiş. suya giren ucunu zaman içinde genişletmeye başlamış. Kaldıraçları keşfettikçe, küreği tekneye dayayabileceği ıskarmozu keşfedip, küreği bir deri parçası ile sabitlemiş. Bu ıskarmoz zaman içinde bugün bizim ay diye tabir ettiğimiz kısma dönüşmüş ve insan ileri bakarak değil vücudunu geriye iterek daha hızlı gidebildiğini fark etmiş. Ve sadece bu bile iç yolculuklara yol açarken , özgürlük , cumhuriyet, kölelik vs sosyolojik kavramları hissederek anlamanıza davetiye sunmuştur.

Bugünkü teknelerin gelişiminin beşbin yıllık tarihi var. Bu beşbin yıllık kültürü hissedebilmek için bazen okullarda dirsek çürütmek yetmez bir kayığa, bir sandala oturup kas gücünüzle saatlerce denizin bir parçası olarak yolculuk yapmanız icap eder. Bu insani eğitimin önemli bir parçasıdır. İşte bu yüzden Atatürk kendisi yarış teknelerinin o zaman futa ve sonraları gig (kik) denen teknelerin yapılmasını ve bu sporla uğraşılmasını ister. Kendisi de bu teknelerde kürek çeker. Florya'da çekilmiş böyle pek çok fotoğrafı vardır. İngiltere Kralı Edward Istanbul'u ziyaretinde onu karşılayanlar arasında Melike, Fitnat ve Nezihe Özdil kardeşlerin kullandığı iki çifte dümencili kürek teknesi de vardır. Vizyonu o günün şartlarında inanılması çok güçtür. Çünkü kadınların her alanda eşit olmadığı bir düzende aydınlanmanın ve ilerlemenin mümkün olmadığını görmüştür. 




Atatürk bu ülkeyi sadece işgalden kurtarmamıştır. Kendi benliğini bulabilmesi için en ufak ayrıntıya dikkat etmiş. Kaderimizi elimize almaya layık insanlar olabilmemiz için eğitimi en ufak ayrıntısına kadar düşünmüştür. Birkaç yüzyıllık bir kaç nesillik gelişimi on yıl gibi kısacık bir zamanda yapmıştır. Benimsetmiştir. Sevdirmiştir. 

Bizim kürek çekmeyi ve denizciliği bu eğitimin bir parçası olarak düşünebilmek gerek. Teknenin insana öğrettiği o kadim bilgiyi aktarmak gerekiyor. Göklerdeki istikbale seyir etmeye , dünyayı daha eşit, daha yeşil daha mavi yapmaya , daha yaşanır bir dünya yapmaya katkıda bulunabilecek şekilde öğretmek gerekiyor. Hayallerimizdeki o hedefe ulaşmakta önemli bir araç olarak tekneyi kullanabileceğimiz bir kültür aracı olarak  hissediyorum. Umuyorum ve inanıyorum. Bu yüzden yaygınlaşması için çalışıyorum.

Bugün 100.yılı kutladığımız ülkemizde çok çok daha zengin , çok daha fazla söz sahibi olabilmeyi hedeflemiştik. Ama henüz hayal ettiğimiz o hedefe , çağdaş medeni ülkelerin lideri olabilme hedefine varılmış değil. Hedef hala orada, hala ulaşabiliriz. Yorulmadan yılmadan çalışmaya katkı yapmaya devam etmemiz şart. Umarım ilham ışığınız sonsuz yanmaya devam etsin. Hayallerinizi yarın için değil onbin yıl sonrası için kurup , gereken rotadan sapmadan devam edecek gücü bulmanızı dilerim. Bunu başarmak için kürekleri tutan ellerin bizim ellerimiz olduğunu unutmayalım. Cumhuriyet rotamızı aydınlatacaktır. Nice bin yıllar kutlamak dileği ile ... 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MASTER KÜREKÇİLERİN USTASI : FATİH ÖRER

ŞAMPİYON YETİŞTİREN AİLE OLMAK

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN NESİLLERCE KÜREK - NİHAT USTA'DAN GENÇLERE ...