BULUTLARDAN KÖPÜKLERE - EMEL AKIN

Bu hafta Karadeniz Ereğli Gülüç Kürek Etkinlikleri’nde tanışma fırsatı yakalayabildiğim, uzun zamandır sosyal medyada kürekçi olarak takip ettiğim Emel Akın’ı sizlere tanıtmak istiyorum. Kürek sporuna duyduğumuz ortak sevgi bizi bir araya getirdi. Yine ortak hayalimiz olan; bu spor, bu ülkede daha çok nasıl yaygınlaşabilir üzerine konuştuk.

Emel Akın , Boğaziçi'nin eşsiz manzarasında sabah antrenmanında


Daha önce de kendisi ile bir sohbet fırsatı yakalamak istemiştim, ama kendisi ülkemizin en önemli basın yayın kuruluşlarından Turkuaz Medya’nın, Reklam Grup Koordinatörü olarak önemli bir basın yöneticisi iken, ben amatör blog için görüşme ayarlamak konusunda çok özgüvenli olamamıştım doğrusu. Oysa, tanışınca kendisinin kürek sporu denildiğinde en mütevazi insan olduğunu anlıyorum.

Emel Hanım, dünyanın en lezzetli mutfaklarından birine sahip olan Antep’te dünyaya gelmiş. Üniversiteyi ise Bursa Uludağ Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde bitirmiş. Meraklı ve araştırmacı karakteri ile hedeflerine ulaşmada kararlı bir kadın. Biraz maceraperest bir yapım var, diye kendini tanımlıyor. Üniversitede okurken Türk Kuşu’nda bröveli paraşütçü olmuş. Serbest atlayışlarının hepsini başarılı olarak tamamlamış. Okulun son yılında, bir yıl için dil eğitimini geliştirmek üzere şimdi ile kıyaslanırsa o zamanın ilkel iletişim olanaklarında İngiltere’ye gidiyor. Bulutların üzerinden yer yüzüne bakma cesareti olan bir insan Emel Hanım, ama yine de hem çalışıp hem okuduğum o bir yıllık yurt dışı macerası, benim esas öz güvenimi geliştiren yıl oldu, diye anlatıyor. Yurda dönüşünün ardından iş yaşamı başlıyor ve bu kez İstanbul gibi bir metropolde devam edecek bir kariyer süreci başlıyor. Genç ve dinamik Emel Hanım için İstanbul’un gri gökyüzü yeterli olmuyor,  bu kez dağcılığa merak sarıyor. Türkiye’nin en yüksek dördüncü zirvesi olan Kaçkar’a tırmanıyor. Buzullar arasında yapılan 8 saatlik bir tırmanışla gerçekleştirilen bir tırmanıştı, diye öyle canlı anlatıyor ki onu dinlerken hava otuz derece olduğu halde soğuğu hissediyorum.

Bulutların üzerinden yer yüzüne ve farklı coğrafyalara bakabilmek insanın bakış açısını enginleştirir. Kaya tırmanışları hızlı odaklanabilme becerilerinizi geliştirir. Ve doğanın kendisi, sizi bu evrende merkez olmadığınızı, ama küçük sanabileceğiniz her ayak izinizin önemli olduğunu hissettirir. Doğa ile bütünleşme bu yüzden çok değerlidir. Emel Hanım'ın kuşlarla ve gökyüzünde bulutlarla arkadaş olarak geliştirdiği bu hızlı odaklanma becerisi yedi yıl önce kürek sporunu fark edebilmesini sağlıyor.

Kandilli ’deki evinden işe gitmek üzere arabasıyla çıkıyor ve Anadolu Hisarı’nda kırmızı ışıkta beklerken, duvarda asılı kâğıt üzerinde duran bir yazı dikkatini çekiyor. “Kürek dersleri verilir”. Yolda işe giderken fark etmesi nerede ise imkânsız bu ilanı görebilmesini, onun gelişmiş özel odaklanma becerisine borçluyuz. İlk işi telefon numarasını alıp aramak oluyor. Anadolu Hisarı en önemli alt yapı kulüplerimizden biri. Milli Takımımıza ve büyük kulüplerimize sayısız sporcu yetiştirmiş bir kulübün, belki de ilk hobi olarak başlayan kürekçisi Emel Hanım oluyor. Hüseyin ve Osman Hoca ile Boğaziçi’nde yapılan antrenmanlar başlıyor. Emel Hanım sözlerine şöyle devam ediyor:

“... İstanbul Boğazı’nın coğrafyasını, köprünün üzerinden veya kıyısından değil, denize bir karış mesafeden incelemek, gerçekten İstanbul’u hissetmek ve yaşamak demek. Her mevsim, hatta belki her sabah başka bir İstanbul’a uyanmak müthiş bir ayrıcalık. O dışardan bakınca insanı yutacak gibi görünen metropolün, içinde sakladığı gizli dünyaya bir kapı açılıyor… Bir sabah erguvanları seyrederken, bir sabah ıhlamurları kokluyorsunuz ve denizin kendi tabiyatına, yosun ve iyot kokusuna karışan telaştan uzak bir Istanbul’a kavuşmak… O eski sandallar üzerinde yaşanan denizci İstanbul’a ve geçmişe biraz göz atma penceresi açan kürek sporu ile İstanbul’a bakabilme fırsatı buldum ve bu sporu, bu deneyimi herkesin tadabilmesini diledim…” diye anlatıyor. 


Emel Akın Sabah Antrenmanlarından birinde

Kürek sporu size doğanın içinde, doğa üstü bir deneyim sunuyor ve bu deneyim Emel Hanım’ı bulutların üzerindeki hayallerinden, 4000 metredeki az oksijenli irtifadan, deniz seviyesine indiriyor, denizin köpüklerine ve kürek sporuna tutkun hale getiriyor. Kendisi, haftada üç-dört kez sabah 05.30’da antrenman yaparken, birçok önemli ünlü isme de bu sporu denetiyor. Böylelikle bu eski sporun yeniden keşfinde çok önemli bir rol oynuyor. Siyaset, sanat ve iş dünyasından pek çok önemli ve popüler insana, Boğaziçi’nin eşsiz atmosferinde kürek çektiriyor. Sibel Can, Refika Birgül, Edip İlkbahar, Selma Ergeç, Şelale Kadak, İsveç Başkonsolosu Peter Ericson gibi pek çok önemli ismi kürek sporu ile tanıştırıyor. Kendisi ayrıca, Hüseyin Tosun Hoca ile beraber Rowingpaddle adlı, kürek sporunu sevdirmek için ayrı bir oluşum kuruyor. Emel Hanım kürek sporunu şöyle tarif ediyor:  “Hem çok çekici ve cazibeli hem de rehabilite eden bir spor” Rowingpaddle’ın kuruluşu ile, hem İstanbulluları İstanbul ile yeniden barıştırmak hem de şehrin kaosunun getirdiği sıkışıklığı rehabilite etme fırsatını herkese deneyimletmeyi arzuladık, diye anlatıyor.

Bu spor sayesinde ülkemizin kürek çekilen diğer bölgelerini gezdim. Edirne Meriç, Van Gölü, Adana Seyhan Barajı, Sapanca, Ereğli Gülüç ve Kahramanmaraş-Menzelet Barajı çok müthiş coğrafyalar ve su imkânlarımız olduğunu gördüm. Ülkemizin her bölgesinde gelişmesi mümkün olan bir spor branşı olduğunu keşfettim, bu bölgelerde de daha fazla yayılmasını sağlayabilmenin faydasına inanıyorum, diye belirtiyor.

Ve kürek sporunun tanıtım ile ilgili eksiklerine konu geliyor. Biraz içe kapalı gelmiş olan bu spor, seyirci ve spora katılımcı sorunu yaşıyor. Bunu aşmak için neler yapabilirdik sorusuna ilişkin onun profesyonel görüşünü almak istiyorum. Çünkü, biz de, tanıtmak adına, iki yılda üç ayrı etkinlik yaptık ve istediğimiz ölçüde duyurulduğundan emin olamadık, diye belirtiyorum. Etkinlikler çok iyi oldu. Özellikle Anneler Gününde bu sporu hiç bilmeyen yüzün üzerinde kadın ve çocuğu su ve kürekle tanıştırdık, ya da hem 8 Mart hem Eşit ve Yeşil Sürdürülebilirlik etkinliklerinde yarışmaya çekinenlere yarış tecrübesi yaşattık. Bu müthiş bir etki idi, ama çok daha geniş kitlelere ulaşmayı hedefliyorduk ve bunu yapmanın yollarını bir profesyonelden dinlemek için can kulağı ile onu dinliyorum.

Geçmişe göre çok daha fazla “haber çağında” yaşıyoruz, diye anlatıyor. İletişimde çığ gibi bir bilgi akışı var. Bu nedenle, bu yoğun akışın içinde öne çıkmak için öncelikle haberin düzenli olarak yayını gerekli, diye belirtiyor. Kısa veya uzun olmasından ziyade, sürekli bir frekansın önemine dikkat çekiyor. Profesyonel PR (Halkla İlişkiler) yürütülmeli, bu da kurumsallaşmayı gerektirir, diye belirtiyor. Hatta şampiyon özel sporcularımız için bireysel menajerler devrede olmalı, diye belirtiyor. Yayın ağı geniş olan basın kuruluşlarında yer almak için sürekli basın bültenlerinin gönderilmesi gerekiyor. Bunun için ayrı bir basın danışmanının bünyede çalıştırılmasını öneriyor. Basın, ağırlanmayı ve ilgi gösterilmeyi sever, diye ekliyor. Bir etkinlik olduğunda birçok davetiye ve ikram hazırlamak, gelen basına ilgi göstermek önemli. Basın günümüzde ilgi gösterirken de karşılıklı fayda dengesini gözetir, diye belirtiyor. Birden ben de basınla ilgili biraz bulutların üzerinde bir düşüncem olduğunu fark ediyorum. Ayaklarımı suya değdirip, proje dosyamın üzerinde düşünmeye devam edeyim, diyorum kendi kendime.

“Bir yandan, marka olan kürek yarışlarının (Henley, Head of Charles veya Gemini ) bu haber frekanslarının yıl boyu devam ediyor olmasını şimdi daha iyi anlıyorum. Sürekli ve yıl boyu süren bir hikâye yaratılınca, ilgi odağı olunabiliyor. 

Sonra Dünya Kürek Federasyonu’nu inceliyorum. Onları bu konuda biraz daha zayıf, diye düşünüyorum. Gün boyu Eurosport’ta bisiklet yarışı verilirken, tenis önemli bir yer tutarken, hiç kürek yarışı olmayışı, yayın haklarını kendine saklı tutma politikası küreğe faydalı olmuyor bence. Bunun nedeni ile ilgili fikirlerinizi benimle paylaşırsanız çok sevinirim

Emel Hanım, ülkemizin yetiştirdiği önemli kadın yöneticilerden biri ve onun kürek sporunu seviyor olması bizim için önemli bir şans, diye düşünüyorum. Yine kürek çekmek üzere sözleşiyoruz. Hatta, belki önümüzdeki yıl yarışlara bile birlikte gireriz, diye konuşuyoruz. Ayrılırken Anadolu Hisarı’nda kürekle denize inen kadın kürekçileri seyrediyorum. Beş yıl sonra tüm tekne kategorilerinde en az elli sporcuyla katıldığımız şampiyonları hayal ediyorum. Bu hayallerin bulutların üzerinde değil, boğazın akıntısında palalarımızın köpüklerinde olduğuna inanıyorum. Hayal rotamızda durmadan kürek çekmeye devam …

Emel Akın Boğaziçi'nde Kürek Çekerken


Yazı Editörü: Bülent Uluçer

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MASTER KÜREKÇİLERİN USTASI : FATİH ÖRER

ŞAMPİYON YETİŞTİREN AİLE OLMAK

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN NESİLLERCE KÜREK - NİHAT USTA'DAN GENÇLERE ...