İNSAN BİRAZ DA KENDİ EMEĞİDİR (KADIN KÜREKÇİLER 28)
Bu hafta Fethiye'de kürek sporuna tutkun eski kadın kürekçilerimizden birine ulaşıyorum. Ülkemizin ilk kadın kürek hakemlerinden biri olan Derya Dağaşan Özaydın ile görüntülü whatssup üzerinden sohbet edip, onun deneyimlerini ve görüşlerini dinliyorum. Kürek ile ilgili çok müthiş de bir makalesi var, yazı sonuna olduğu gibi bıraktım ve bu haftanın başlığını da Derya Hanım'ın kendi yazısından aldım.
"...İnsan biraz da kendi emeğidir..."
Derya Hanım'ın hem kendisi hem ailesi denize tutkunlar. 1974 yılında tanıştığı kürek sporuna Fenerbahçe SK de 1976 yılında başlamış. Çoğunlukla iki çifte kategoride çalışıp, yarışlara girmiş. Kürek sporculuğum çok uzun sürmedi ama işin mutfağında çok uzun yıllar emek verdim diye anlatıyor. Kürek hem çok masraflı hem de çok emek isteyen bir spordur diye tanımlıyor. Antrenmanın kendi ağırlığından bağımsız olarak, kayıkhane ve tekne ihtiyaçları, bakımları, tedarikleri, yarış organizasyonları, lojistik sorunları, meteorolojik koşullar, her gün yeni bir probleme çözüm üretmenizi gerektiren konularla karşılaşırsınız. Bir yarış günü kendisini seyretmeye gelen arkadaşları Derya Hanım'a bu meşakkatli tempoyu "çılgınlık ve delilik " olarak tanımlamış. Derya Hanım gülerek şöyle yanıtlamış:
![]() |
| Derya Dağaşan |
"Kürekçi normal değil, normalin üstünde insandır..."
Böyle tarif edilince ilk bakışta tuhaf gibi duysanız da, gerçekte şunu tarif ediyor Derya Hanım; kürekçi zorluklarla mücadele etmekten bıkmayan, çözüm aramaya devam eden insandır aslında. Kendini ön plana alan değilde yılmadan aramaya devam eden insandır. Zaten bu sporun özelinin içinde bir arayış olması onu efsunlu ve vazgeçilmez kılan, öyle değil mi?
![]() |
| Derya Dağaşan - TMOK Fair Play Onur Ödülü - 2010 |
Derya Hanım kendisi profesyonel yaşamında sağlık bilimleri uzmanı, ve uzun yıllar hem eğitmen hem yönetici olarak çalışmış. ABD ve Kanada'da bir süre mesleki inceleme ve eğitimler için hizmet vermiş. Kariyerinde üst basamaklara doğru ilerlerken aynı zamanda uzun yıllar Gençlik Spor İl Temsilciliği görevini yürütmüş. Sosyal sorumluluklar konusunda da aktif çalışmaya halen devam ediyor ve Fethiye Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği aktif üyelerinden biri.
"...yaşam boyu öğrenciyim..." diye tanımlıyor kendisini.
Türkiye Milli Olimpiyat komitesi, onu 2010 yılında Fairplay Şeref Diploması ile ödüllendirmiş. Dopdolu bir yaşam ile hayata, mesleğine ve kürek sporuna her gün bir katma değer daha eklemeye çalışırken bunu o kadar mütevazilikle yapıyor ki, bize kendi tüm yaşam duruşu ile Charles Boudelaire'in şu sözlerini hatırlatıyor.
" KENDİNİ YONTMAYI UNUTMA ," der ZEUS
Derya Hanım, kendi teknesini Fethiye Belediye Spor'a yeni öğrenenlerin yetişmesi için hediye etmiş. Halen yaşamını Fethiye'de sürdürüyor.
Sıra benim söyleşinin ikinci kısmına geliyor. Nasıl kadın kürek sporcusu sayısını artıracağız?
"Bu zaman ve azim isteyen bir proje aslında" diye belirtiyor. "Öncelikle temelden başlanmalı, spor kültürünün henüz tam olarak gelişmemiş olması önemli bir etken, spor kültürü geliştikçe gençlerin talebini kürek sporuna yönlendirmek daha kolaylaşacaktır. Bu nedenle Milli Eğitimden başlayan projeler üretmek gerekiyor diye ekliyor. Hedef Kitle Orta Öğrenim Kurumları olmalı ve okullarda spora davet eden (kürek çekmeye davet eden) afişlerle başlanabilir diye belirtiyor. "
"...değişim insanın kendinden başlar..." zihniyet değişimi için temelden bazı projelere ihtiyacımız var diye ekliyor. Hem kadın hem erkek spora katılımını sağlamak için bu kültürü geliştirmek lazım ve temel eğitimden başlamamız gerekli diye bize başlama çizgisini gösteriyor.
Fethiye Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile çok sayıda gence mentorluk yapmayı sürdürüyor. Gençlerimizin hepsi birer kapalı ham elmas gibi diye gözlemini aktarıyor. Elması işlerseniz pırlanta ama işlemezseniz kömür olur diye benzetme yapıyor. Gençlerimize özelikle kadınlara güçlerini kullanacak fırsatları da yaratmak lazım. Odunu işlersek kıymetli bir eser olabilir ama işlemezsek en sonunda sobada yakılacak odun olur diye belirtiyor. Bu nedenle yeni neslin eğitiminde etkili olan kadının eğitimi en öncelikli konudur aslında diye ekliyor. Bu nedenle kadına eğitim vermek, o gücü kullanabileceği olanakları vermek gerekiyor. Eğitilen kadının yaşamı çoğaltmaya katkısı yüksek olur. Kadınların kendi güçlerini kullanabilmeleri için geliştirecekleri özgüveni bulmalarında spor önemli bir enstrüman. Yaşam içinde şartları kontrol etmek elimizde değil, ama bu değerler katmaya devam etmemek için bahane olamaz diye vurguluyor. Bu nedenle her gün yeni bir şeyler katmak için uyanmaya devam etmek gerekiyor.
Derya Hanım gibi bu sporu çok seven çok sayıda kadın kürekçi ile tanıştım. Son bir yıldır özellikle nasıl fedakarlıklarla emek verdiklerini dinliyorum. Ve tüm yaşamı çoğaltan bu kadın sporcuları kucaklayıp karşılarında şapka çıkarırken herkesi bu hafta küreklerimizi yaşama bir şeyler katmak için kürek çekmeye davet ediyor, Derya Hanım'ın kendi yazısını da okumanız ve ilham almanız için sizlerle paylaşıyorum.
![]() |
| Idaho St.Luke Hastahanesi Eğitim ve Çalışma Sistemleri İncelemesi için Ziyaret Sırasında |
Ben adeta denizin içine doğdum..
Çocukluğumun geçtiği ve evimizin olduğu yer denize sıfır olduğundan mı, adımın “ DERYA “ olmasından mı amcamın kaptan, dayımın deniz subayı, ağabeyimin isminin LEVENT olmasından mı bilmem deniz ve deniz ile ilgili sporlar benim için hep hayranlık uyandırıcı olmuştur.
Kürek sporu ile tanışmam; eski kürekçi olan bir arkadaşımın “ Derya, sen denizi seversin, iyi de yüzersin sen gel kürekçi ol “ demesiyle 1974 yılında oldu. Daha önce basketbol oynadığım için, kürek benim için çok farklı, bilmediğim ama “ ilk görüşte aşık olduğum “ bir spor olmuştu.
Nasıl bir şeydi o…..
Koskoca bir denizin üzerinde, incecik bir teknenin içinde devrilmeden durmak, kürek çekmek ve o dengeyi bozmadan yarışmak, özgürlük ve sonsuzluk duygusunu yaşamak, rüzgar ve denizin muhteşem işbirliğini yanına alarak kürek çekmek, dalgalarla baş etmeye çalışmak , martılar ve küreklerinizin üstünden adeta gülerek “ hadi yarışalım “ der gibi bakan yunusların arkadaşlığında suyun üzerinde akıp gitmek inanılmaz bir duyguydu. Aynı yaşamda dengeli durmak ve o dengeyi bozmadan yaşamak, dalgalardan olabildiğince az etkilenmek, zorluklarda sağlam durabilmek, arkadaşlarla yol almak gibi ......
Kürek antrenmanları okul yaşamı ile birlikte sürdü. Yatılı okuduğum için antrenmanlara hafta sonları, yarışlara ise aynı zamanda okul müdürümüz olan başhekimin özel izni ile gidiyordum. Okul bittikten sonra çalışma hayatı ile beraber antrenmanlar, yarışlar, 1980 yılına kadar sürdü. Mesleğin zorluğu ve zaman problemlerinden ötürü ne yazık ki kürek hayatım uzun sürmedi.
Yaşam ilkelerime göre bazı şeylerin yerinde ve zamanında bırakılmasına inandığım için 1980 yılında küreği faal sporcu olarak noktaladım.
Noktaladım da, ilerleyen yıllarda kürek özlemim depreştiğinden “ DERSU “ ismini verdiğim bir tek çifte yaptırdım kendime, zaman zaman da suya inerek kürek çektim.
Neden Dersu…..
Önce, Derya’ nın DER’ i, sonra da Deniz’in Su’ yu, ha… bir de” DERSU UZALA” gibi ( Akira Kurosava ‘ nın filmindeki rehberden etkilenerek ) kürek çekmek isteyenlere yol gösteren bir rehber olsun istedim. Sonrasında bu isteğim tesadüfen gerçekleşti…. Teknemi 2000 yılında yeni açılan Fethiye Spor Kulübüne hediye ederek, gençlere rehber olması için bıraktım…..
O dönemde sporcu olarak kürekte etkin değildim ama kürek ailemden hiç kopmadım. O yıl 1987 ‘ de Gençlik ve Spor Bakanlığının açtığı kürek hakem kursuna katıldım ve Türkiye’ nin ilk bayan kürek hakemlerinden biri olarak kürek yarışlarında görev almaya başladım.
Mesleki sınav ve aşamalardan sonra şu anda 35 yıldır “ ULUSAL HAKEM “ olarak Türkiye Kürek Federasyonunda görev yapıyorum. 2000 yılında Gençlik Spor Genel Müdürlüğü ve İstanbul Valiliği tarafından “ İstanbul Kürek İl Temsilcisi “ olarak atandım. 2001 yılında benim içim büyük onur olan “ Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi “ ne seçildim ve TMOK ile çeşitli uluslararası organizasyonlarda hakem, üye veya eğitmen olarak aktif bir şekilde çalıştım. 2004 yılında merkezi Amerika’ da bulunan ICHPER ( International Committee Healty Physical Education and Recreation ) ULUSLARARASI SPOR BİLİMLERİ DERNEĞİ ‘ ne üye olarak kabul edildim. Hakemliğin yanı sıra hem tıp mensubu hem de sporcu olmamdan dolayı, Çağdaş yaşamı Destekleme Derneği ile yaptığımız ortak çalışmalarda gönüllü olarak “ ÖĞREN VE ÖĞRET “ ilkesi ile gençleri, anneleri, babaları, dedeleri, anneanneleri hedef kitlem olarak alıp okullarda “ SPOR , BİLİM VE SAĞLIK “ üzerine eğitim verdim, danışmanlık yaptım…... Peki neden hedef kitle çocuklardı ? Çünkü Olimpik eğitimin hedef kitlesi İLKÖĞRETİM çocuklarıdır. 6-10 yaş öz disiplini geliştirme , yaşam boyu “ İZ BIRAKMA “ dönemidir. 10-17 yaş soyut düşünmenin belirginleştiği , özgürlük, ahlak, erdem gibi önemli değerlerin oluştuğu dönemdir, SPOR, kişilik gelişimi ve değişimi için çok önemlidir. Sporun ham maddesi ‘’ İNSAN ‘’ dır. Ruh ve beden sağlığı yerinde olan çocukların ve gençlerin yetişmesi, BİLİMSEL TEMELLERE DAYANAN ANLAYIŞ İÇİNDE İNSAN GÜCÜNÜN EĞİTİMİNE BAĞLIDIR ama EĞİTİMİN İLK VE EN ETKİLİ KAYNAĞI İSE AİLEDİR.
Çeşitli dergilerde SAĞLIK VE SPOR ile ilgili makaleler yazdım. Onlarca çocuk ve genci uygunluklarını göz önünde bulundurarak başta kürek olmak üzere spora kazandırdım.
.
Bu çalışmalar bana 2011 yılında TÜRKİYE MİLLİ OLİMPİYAT KOMİTESİ’ nin Fair Play ödüllerinden olan ŞEREF DİPLOMASINI ( Spor Eğitimi ve Tanıtım dalında ) getirdi…..
Ödüller her zaman çok değerlidir, gurur vericidir, ateşleyicidir ama edindiğiniz vizyonunuz ve yaşamdaki duruşunuz sizi hayatın her alanında, yüksek sorumlulukla severek, saygı duyarak devam ettirir…. Yani benim deyimimle” hatırlanma şeklinizi yaşamda bıraktığınız izler belirler “….
Hele ki bu izlerde Atatürk’ün ışığı ile başlayan ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin emsalsiz kurucusu Prof. Dr. Türkan Saylan ‘ın “ HER EĞİTİMLİ KADININ BU CUMHURİYETE BORCU VARDIR “ sözü ile “ hiçbir zaman ödeyemeyeceğim borçlarım “ bu ideal ile devam ediyor.
Bu tempoda nasıl yaşıyorsun, nasıl yetişiyorsun, yorulmuyor musun diyenler var. O zaman şunu düşünüyorum ve söylüyorum.
Yaptığım spor ve mesleğim bana ne kazandırdı ?
- Kürek güç, sabır, anlama ve analiz yetisi, disiplin, yüksek dayanıklılık ve denge sporu. Bedensel ve zihinsel çok yüksek performans gerektiriyor. Bu da yaşamdaki dengeyi ve dayanıklılığı arttırıyor.
- Yaptığınız iş yaşam şeklinizi etkiliyor, ne yapıyorsanız amaç ve hedefinizin çıtasını her yere ve en ulaşılabilir yükseğe koyuyorsunuz.
- Dikkat, kendini tanımlama, durum değerlendirmesi, kararlılık ve motivasyon açısından herkesden daha farklısınız.
- Yaşamın peşinden koşturmuyorsunuz, yaşamı anlayarak, fark ve analiz ederek içinde yaşıyorsunuz.
- İnsan ilişkilerinde iç disiplininiz ve özgüveniniz tam olduğu için daha anlayışlı daha kalıcı oluyorsunuz.
- Sonuca değil performansa yoğunlaşıyorsunuz.
- Ve en önemlisi ise ........FAİR-PLAY ‘ i tüm yaşamınıza uyguluyorsunuz.
Neden kürek, neden spor….. Kişiler arasında anlamlı diyologların paylaşımıdır spor. Farklı bir yaşam tarzıdır,içinde DOSTLUK, BARIŞ, ETKİLEŞİM, SAYGI, UYUM, ULUSLARARASI DAYANIŞMA, PAYLAŞIM gibi yaşamsal kavramlar bulundurur.
Spor belki mucizeler getirmeyecek, bazı problemleri çözmeyecek ama bize ruhsal ve bedensel destek, dayanıklılık ve perfonmans sağlayacak.........Hele ki ALTIN MADALYA ‘ mız belki hiç olmayacak ama İNSAN ALTIN MADALYADAN DAHA DEĞERLİDİR …
Ben yaşamda herkesin bir görevi olduğuna inanıyorum. Bütün mesele bunun farkında olmak, eğer bunun farkında olursanız yaşamdan çok şey alıp, çok şey verebilirsiniz. Toprağa bastığınızda kök salmak sonra o köklerin derinlerden her yere uzanması gibi.....
İnsan olmanın en büyük görevi ve özelliği de bu değil mi ?
DERYA DAĞAŞAN




💕🍀🌱🌳 saygıyla...
YanıtlaSil