HIZLI AMA ACELE DEĞİL

Geçen yarışlarda ne zamandır beklediğim sipariş kitaplarım elime ulaştı. Birisi 'Mind Over Water' . Klasik bir kitap ve pek çok kürekçinin elinden düşürmediği bir eser. Craig Lambert kürek sanatından çıkarılan yaşam derslerini anlatıyor. Zaman içinde benim hissederek bulduğum şeyleri daha da bir usta kürekçi dili ile anlatmış. Yazılarımda pek çoğundan bahsetmişim ama bir konu var ki, hem çok gündemde hem de benim hala düşünmeye devam ettiğim bir konu; Hız tutkusu. 

Süratli olmayı, hızlı koşmayı, yürümeyi, ilerlemeyi, uçmayı severiz. Çağlar boyu, istediğimiz yöne doğru daha süratli nasıl gideriz diye icatlar yapılmış. Önce atı ve deveyi evcilleştirmişiz. Sonra motorlu, motorsuz pek çok araç keşfederek, 80 günde değil bir günde devri alem nasıl yaparız diye hayal etmişiz. Önce Ay'a sonra gezegenlere nasıl gider ve döneriz diye düşünüp durmuşuz. Ses hızından hızlı, ışıktan hızlı ama en önemlisi kendimizden hızlı gitmek tutku olmuş. 

24 saatlik yaşam diliminin içine en fazla sayıda aktiviteyi sığdırmak son zamanların bize dayattığı bir yaşam felsefesi var. Ve bunun sonucu elde kalan "tükenmişlik sendromu" oldu. Hem iş hem akademik kariyer hem çocuk yapıp, aynı zamanda Dünyayı gezip, bir yandan gece hayatının en çok eğleneni, bir yandan maraton koşacak kadar fit olmak uğruna hızla yıprattığımız tuhaf bir rekabet sonucu yorulan tahammülsüz, dinlemeyi unutan veya bu hız peşinde önemli bazı insani incelikleri kaçıran insanlar olduk. İşte tükenmişlik sendromunun arkasından da moda olan yoga, farkındalık atölyeleri geldi. Farketmenin eşiğinde ama anlamlı ve verimli bir yavaşlamayı henüz başaramamış durumdayız.

Örnekler vermeye devam edersem; hızlı yemek (Fast Food) un sağlığımızı bozduğu anlaşıldı ve yavaş yemek moda olsun diye bazı görüşler gelişti. Ama yavaş yemek yerine takviye edici suni gıdalar, jeller, tabletler büyüyen bir sektör ve hazır sebze suları moda olmuş durumda. Çünkü o kadar yoğunuz ki kendimizi beslemek için vakit ayırmak zor oluyor. 

Hızlı okumak o kadar önemli ki sınav odaklı eğitimde, gençler uzun metinleri, şiirleri ve duyguları hissetmekte zorlanıyor. Empati becerisinin gelişimi ile ilgili sorunlar var. O kadar hızla gün batımına koşup fotoğraf çekip sosyal medyada paylaşıyoruz ki, gün batımının veya doğumunun hormonlarımızı beslemesine izin vermiyoruz. Fotoğraf makinesi ile anı avlayıp, o anı yaşamayı hazmetmeyi es geçiyoruz. Dolayısı ile yoğun yaşam tabi hazımsızlık yapıyor. 

Bozcaada Günbatımını Fotoğraflayanlar, Eylül 2021

Hız tutkusunun her çağda neden önemli olduğu, hayatta kalma iç güdüsü ile açıklanıyor. Hızlı olan canlılar hayatta kalmışlar. Yavaş olanlar ise çağlar boyu av olmuşlar deniyor. Bu verinin bir kısmı doğru. Avusturalya kıtası ilk keşfedildiğinde bugünkü hayvan çeşitliliğinden çok daha fazlası vardı. Ancak yavaş ve keseli türler zaman içinde ortadan kalktılar. Hızlı olan türlerin, av olmaktan kurtulma şansları daha fazla oldu ve hızlı üreyebilenlerin hayatta kalma oranı daha yüksek oldu. Peki evcilleşmeyen bitki örtüsü, yabani otlar, yabani ağaçlar nasıl hayatta kaldı? Ya da kaplumbağa gibi yavaş türler nasıl devam ettiler? Cevap zeka mı? Ya da pes etmeden yaşama tutunmaya devam edebilecek adaptasyon becerisi mi? 

"Hızlı olmak iyi hissettirir ..." diye belirtiyor Craig Lambert, ve devam ediyor, "...biraz tehlike barındırsa bile... yerçekimiden bağımsız olmak...başka bir aleme yükselme vaadi taşır" diye ekliyor. "Hız güzeldir...çünkü verimliliği ve yüksek etkinliği içerir..." demekte. Bu önermeler doğru ama içerdiği tehlike boyutunu doğru değerlendirmek, kendini ve potansiyelini doğru anlamak ve rekabet konusunda, sınırlarınızı zorlayıp aşarken, cesareti aklın önünde kullanmamak gerekiyor. Aklı kullanmak içinde bilgiye ihtiyacınız var. Etkinliği ve verimliliği artırmak için ihtiyacınız olan bilgidir. Bilgiyi doğru kullanabilmek ise yine akıl gerektirir. O zaman bilgi peşinde verimli okumaların önemi ortaya çıkıyor.


Hız tutkusu o derece yaşamın her alanına işlemiş ki, özellikle 21.yüzyılda bir teknolojik, iktisadi, sosyal bir akım olarak karşımıza İvmecilik (Akselerasyonizm) akımı çıkıyor.  İvmecilik ile ilgili bir makalenin linkini yazı sonuna ekledim. İvmecilere göre insanlığın gelişimi hızlanmadan mümkün değil. Otomasyon, bilgisayar teknolojilerini destekleyerek insanlığın hızlanarak ilerleyeceğini iddia ediyorlar. Daha da ileri giderek, tüm tutucu görüşlerin, sosyalizm, çevrecilik, iş yaşamının regüle edilmesi  gibi fikirlerin yavaşlamaya neden olduğu görüşünü savunuyorlar. Sadece tekneyi daha hızlı nasıl götürebiliriz fikrinden ötede , daha hızlı nasıl doğru bilgiye ulaşırız, daha hızlı para kazanmak bir ömürde bir kaç neslinizi yaşatacak maddi kaynağı kazanmak, ya da daha fazla yaşam tüketmek yani çok yemek, çok gezmek, çok eviniz, çok arabanız olması, daha hızlı sanat, daha hızlı spor ve dahalar... Peki bu süratli hayat ve hız tutkusu sonucu dağılan dikkat, ve daha hayati hatalar ve kazalar ve büyük kayıplar kaçınılmaz olarak karşılaştıklarımız. 

Daha hızlı üretilen tarım ürünlerinin bugün sağlığımıza yapmış olabileceği zararlar ve kanser üzerine etkisi tartışılıyor. Daha hızlı yok eden silahlar ve perişan hayatlar, kaybolan adalet vs. Hızla ilerleyen sanayi ve hızla kaybolan yaşam kaynağımız doğa. Yani hızlı gidip, hızlı toslamak söz konusu. 

Aşırı abartılı düşünceler bir görüş açabilir ama bu aynı zamanda karşı fikrinde gelişmesini sağlar ve insanlar bir orta yolu tutturmaya çalışırlar.  Bence ivmecilik feci abartılı bir görüş. Ama tabii ki ilerlemek için de tutucu kalmamak gerek. Bu durumda akıl çerçevesinde bir sistem düşünmek gerekir Tıpkı kürek teknesinde olduğu gibi. Sürekli sağ veya sürekli sol kürek çekerseniz olduğunuz yerde dönersiniz. Optimum uygulanabilir yol için iki tarafta da küreğin eşit güçte ve verimde uyumlu olması, eğer kalabalık bir tekneyse bir dümencinin de yardımının alınması gerekir. 

Tekneyi hızla götürürken, paladan damlayan suyun sesine odaklanmak zordur. Aslında yavaş yaşarken detayları fark ederek daha fazla yaşamış olursunuz. Daha hızlı giderken sadece hızla pek çok detayı ve keyfi kaçırırsınız. Daha fazla yaşama şansını kaçırırsınız. Bunları bilebilmek veya hissedebilmek hızı sevmemize engel olmuyor. Hız yapmayı sevmeye devam ediyoruz. Limitsiz hissetmeyi seviyoruz. Gerçekten limitsiz miyiz? yoksa limit kendimizi bulduğumuz yer midir?

Alibeyköy Barajı, Gündoğumu Ağustos 2021


Kürek yarışlarına katılan biri olarak, sürekli teknemi daha hızlı nasıl götürürüm üzerine düşünüyorum açıkçası, ama hızlanırken de manzarayı, doğanın güzelliklerini ve insanlar olarak onu nasıl ihmal edip kirlettiğimizi farketmeden geçmemeye, hem keyfini sürüp hem sorumluluğunu hissetmeye devam etme gayretim var. 

Teknenin hızını artırmanın iki faktörü var. Birincisi kürekleri en etkin şekilde kullanmak yani akışın hızını düşürmeden doğru zamanda pala ile tekneye ivme vermeye devam edebilmek. İkincisi ise pala ile tekneye verebildiğiniz, suyu itebildiğiniz güç. Gücü yanlış zamanlamayla kullandığımızda uyguladığınız güç kadar tekneyi frenliyoruz ki bu hiç istemediğimiz bir şey. Yani ivme ve hız tabii önemli ama doğru cevap doğru gücü, doğru anda kullandığınızda etkin bir sürüş yakalamak. Diğer deyişle anaerobik sürüşle beyni oksijensizlikten öldürmeden, kalbi çatlatmadan doğru zamanlamada etkin kullanımı sağlayabilmek. Böylelikle hayatı kaçırmadan, bir kaza yapmadan tüm uyanık halinizle bedeninizde hissettiğiniz ve yarattığınız hızdan kaynaklı rüzgarın keyfini çıkararak ilerleyebilmek. Hızlı gitmek uğruna insanca medeni bir yaşamdan uzaklaşmadan, hızlı gideyim derken hızla frenlemeden, yaşamın sorumluluğunu alarak, akılla ve keyifle yaşam yolunda ilerlemek gerek. Yani biraz hız yapabiliriz ama acele etmeden diyelim. Yaşamı ıskalamadan diyelim. Yaşamı küreklerken yüreğinizi anlamlı kullanmanız dileği ile. 

Fotoğraf: Guardian , https://www.theguardian.com/sport/blog/2011/dec/07/50-stunning-moments-steve-redgrave


https://www.theguardian.com/world/2017/may/11/accelerationism-how-a-fringe-philosophy-predicted-the-future-we-live-in

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MASTER KÜREKÇİLERİN USTASI : FATİH ÖRER

ŞAMPİYON YETİŞTİREN AİLE OLMAK

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN NESİLLERCE KÜREK - NİHAT USTA'DAN GENÇLERE ...