BİR RÜYANIN PEŞİNDE HAKİKATİ ARAMAK


Blogu takip edenler biliyor, elimden kitap eksik olmuyor. Bir yandan da pandemi sırasındaki izolasyon sürecinde bazı podcast yayınlarının müdavimi oldum. Okuduklarımı ve duyduklarımı kürek çekerken içselleştiriyorum ben. Kürek çekmeyi; görmediğin bir yönde ilerlemeyi bir hayalin peşine takılmak olarak düşlüyorum hep. Bu hafta 'Açık Bilinç' te dinlediğim podcastin konusu Freud ve rüyalar idi. 


Rüyalar aslında, bilinçli olarak kontrol edemediğimiz, beynimizin yarattığı kurgular. Bunların bir kısmını uyandığımızda hatırlıyoruz, bazılarını ise unutuyoruz. Beynimiz Günlük yaşam içinde yoğun farklı streslerle meşgulken her zaman hülyalara dalamaz. Kuşkusuz uyanıkken bilinçli bazı kurgu ve hayallerimiz de vardır. Rüyalarda ise zaman zaman kendimizden bile sakladığımız duygu ve düşüncelerle ilgili beyin kurgulamaya devam ediyor. Vücut dinleniyor ama beyin uykuda bile devrede. 


Harrari kitaplarında  insanın bir hayal kurgulayan ve kurguladığı hayale inanıp, onun peşinde büyük eserler veya büyük katliamlar yapabilen bir türdür diye vurguluyordu. Puslu Kıtalar Atlası kitabında İhsan Oktar Anar'ın bahsettiği gibi insan düşleyen bir canlıdır. Düşler hayatımızın çok önemli bir parçası, uyurken veya uyanıkken her zaman bu kurgu dünyamız aktif , hesaplanabilseydi yaşamımızın %50 sinin ve belki de daha fazlasının rüyalar peşinde geçtiğini görecektik, kim bilir? .


İnsanlık antik çağlardan bu yana rüyaları hakkında çok düşünmüş görünüyor. Kimi bunların gelecekten, kimi öbür dünyadan, kimi beynin dinlenme sürecinde günlük aktivitenin yerleştirilip anlamlandırma süreci olarak tarif etmiş. Ama kesinlikle bir beyin aktivitesi olduğu bazı ölçümlerle tespit ediliyor. Rüyalar, düşler bu kadar yaşamımızın önemli bir parçası olunca, bu yüzyılda bile kendinizi tanıma yolculuğunda ustalaşılmamışsa, düşlerin nerede başlayıp sonlandığını ve hakikatin nerede devrede olduğunu zaman zaman ayırt edemez hale gelinebiliyor. Bu konular, filozofların en çok cevaplamak istediği sorular arasında yer almışlar. 


Artur Schopenhauer’a göre “ Dünya bir tasavvurdur … akılda tasavvur edildiğinden farklı biçimde düşünülemez” Schopenhauer bu fenomenler dünyasının dayanağına “irade” adını verir. Bu irade varlıklarda yaşama isteği olarak veya yok etme sebebine karşı direnme ve onlara hakim olma eğilimi olarak belirir. Zeka bile yaşama isteğinin hizmetindedir. Schopenhauer bilgiyi de bu çerçevede tanımlıyor. “...Bilgi her şeyden evvel ve esas itibarıyle tasavvurdur….Tasavvur beynin oldukça karmaşık bir sürecidir. Bir resmin bilincidir. İdeal ve gerçek olan arasında derin bir uçurum açmanın en basit ve anlaşılır yoludur..." demektedir.


Ve belki de idealler, hayaller ve neyin gerçek olduğu konusu o kadar kafalarımızı kurcalıyor ki Descarttes'ın 16.yüzyılda bu konu üzerindeki diyalogları önemli olmuş ve hakikati bulmanın, ideal rüyanın ve neyin peşine düşeceğimizin bir metodolojisini yazmak istemiştir. Bunları "Hakikati Arama Kılavuzu" olarak kaleme almış ve 20 adet kural belirlemiştir.


İnsan gençken kendine yönelik hülyası daha fazla olur, mesleki idealleri, yüce idealler veya öğrencilik, ebeveynlik vs her yaş dönemine göre değişkenlik gösterebiliyor. Düşlediğiniz müddetçe yaşam şevkiniz, coşkunuz canlı kalır, siz canlı kalırsınız. Düşleri hakikate çevirmek için bir düşünce metodolojisi önemli. Bir rüya peşinde akılsızca sürükleniyorsanız pek çok şeyi heba ettiğinizi çok geç fark edebilirsiniz. Düşler yaşamda kalmak için çok önemli ama rüyaları gerçekleştirebilmek için hakikat peşinde ayaklarınızı yere sağlam basmalısınız. Bu da güçlü bir irade gerektirir.


Kürek çekerken varmak istediğiniz noktaya giderken bir metodoloji olmadan yoldaysanız varmayı düşlediğiniz yere gitmeniz hayal olarak kalacaktır. Ve hepsinden önemlisi varmayı düşlediğiniz idealin kapsayıcı bir iyilik içermesi, yokedici değil ama yapıcı olması önemlidir. Kürek sporu ile diğer oyun bazlı spor branşlarına göre daha fazla iradeyi geliştirmek mümkündür.  


Bilinçli olarak varolma sorunu pek çok edebiyatçı filozof psikolog tarafından düşünülmüş ve düşünülmeye devam etmektedir. Kolay bir soru değildir ve yanıtı da dolayısıyla kolay değil. Varlığı sürdürmeyi ve yaşamı canlı kılmayı, coşkuyu sürdürmeyi ve gücü rüyalardan, peşinde koşacağımız hayallerden alırız. Önemli bir noktayı kaçırmadığımızda yani hayalleri hakikat peşinde irade göstermek üzere kurguladığımızda bu hayatın coşkulu ve aynı zamanda da anlamlı olmasını sağlamaktadır. Bu da bizim öykümüzdür işte.


Yaşam kendini arama yolculuğu ve kendi öykünü yazma aktivitesidir. Bu öykünün savruk mu, yoksa bir irade ile mi şekillendireceğimiz bizim elimizdedir. Descartes'ın bu eski ama bugünkü bilimi şekillendirmiş olan kuralları şöyle:


1- Okumanın sonu, düşünceyi sağlam ve doğru hükümler verecek şekilde idare etmek olmalıdır.

2- Düşüncemizin doğru ve şüphe götürmez bir bilgisini edinebildiği şeylerle uğraşmak lazımdır.

3- İncelemek istediğimiz şeylerde, ne başkalarının ne de kendi sandığımızın değil, apaçık ve şüphesiz görebileceklerimizi aramak lazımdır. Bilim böyle elde edilir.

4- Hakikat metotla aranır.

5- Metot, bir hakikati bulmak için zihnin gücünü kullanırken basit önermelerden karmaşığa gidilmelidir.

6- Basit olanları zor olanlardan ayırmak, ortaya konan serilerin birbirlerine uzaklıklarını görebilmek önemlidir.

7- Bilimi tamamlamak için, araştırılan amacı, ayrı, sürekli, kesiksiz bir hareketi gözden geçirmek ve onları yeter ve düzenli bir sayışta toplamak gerekir.

8- Araştırılan seride aklımızın ermediği bir şeyle karşılaştığımızda durmak ve sonraki sıradaki şeye geçmemek gerekir.

9- Basit olan ve kolay olanları çözmeye öncelik vermek gerekir. Bu kısımda doğruyu açık seçik görebilmek önemlidir.

10- Düşünceyi zeka ve anlayışla geliştirmek için metotla bulunan ve bilinenler de dahil olmak üzere gözden geçirip metotla aramaya devam etmek gerekir.

11- Sürekli ve kesiksiz bir düşünce hareketi önermeler arası bağları, ilişkileri mümkün olan pek çok şeyi bir arada kavramak faydalıdır. Zihin gücü böylelikle genişlik kazanır.

12- Hakikati bulmak için, anlayış, hayal gücü, duyular, hafızadan elde edilen tüm yardımlar alınmalıdır.

13- Bir meseleyi tam olarak anladığımız zaman, onu basitleştirerek ufak bölümlere ayırmak gerekir. ( Bu madde , indirgemecilik büyük resmin görünürlüğü konusunda eleştiri gören bir madde günümüzdeki bazı filozoflarca )

14- Aynı sorun cisimlerin gerçek uzamına uygulanmalı ve hayal gücüne tamamiyle çıplak şekilde gösterilebilmelidir. Böylece zeka sorunu daha açık şekilde görebilecektir.

15-Düşünceyi dikkatli kılmak için şekiller ve dış duyulara hitap ederek göstermek faydalıdır.

16- Dikkat dağıtan şeylerden uzaklaşmak için kısa semboller kullanmakta faydalıdır.

17- Belli olan ve belli olmayan terimleri ve karşılıklı bağları doğrudan gözden geçirilmelidir.

18- Bunun için dört işlem gereklidir. (+,-,x,/) Bağları çözmede, çarpma ve bölme öncelikli işlemlerdir.

19- Bu değerlendirme yargılama metotları ile eşit şeyler arasında kıyaslamalar elde ederiz.

20- Denklemleri bulup bu şekilde oluştururuz.

21- Çok sayıda bulunan denklemleri tek denkleme indirmek ve sıralamak gerekir.


Descartes çok da eğlenceli biri değil, ama bu metotla bilim ve teknoloji dünyası bugünlere geldi. Pek çok iyilik ve buluş bu düşünce metodu ile bulundu. Günümüzde ise iyi ideallere ulaştırdığı kadar fena şeylerin de bu metotla yapıldığını biliyoruz ve modern filozoflar tarafından bu indirgemeci yaklaşım ciddi eleştiriliyor. Belki de ideali, rüyayı ve hayali oluştururken yola çıkarken en baştaki noktada adil ve iyilik içeren bir hayal olması konusunda insanların nasıl eğitileceği, üzerinde yoğunlaşılmalı. İnsanların ve yaşamın nasıl sevileceği, nasıl şefkat gösterileceği, nasıl saygı duyulacağı düşünülmeli. İnsanın doğasında hem iyilik yapıcı, hem de yıkıcı ve kolaycı bir taraf var. İyi ve adil olan hayalde yılmaz olabilmek ise yüksek karakter, azim ve irade gerektiriyor . Bu da eğitim ve şefkat ile mümkün. Yeni modern düşünce adamları problemleri çözerken insan olmayı ihmal etmeyen çözüm yöntemleri üzerinde yoğunlaşmış durumdalar. Tüm doğayı ve kendi yaşamımızı yıkıcı hale getirmeyen, kötülüğün sıradanlaşmasının önüne geçecek, iyiliğin sürdürülebilir olması için yeni düşünce yöntemleri tartışılmaya devam ediliyor.


Ben yüksek lisansımı yaptığım sırada, "Kısıtlar teorisini" çalışırken Eliyahu Goldratt'ın roman formatında yazılmış olan kitabı "Goal" (Hedef) ödev olarak verilmiş idi. Bir problem çözme yöntemi hakkında olan kitap beni çok etkileyen kitaplardan biri idi. Sonraki iş yaşamımda epey başvurduğum bir yöntem olmuştu. Descarttes bir temel atmıştı, ama Goldratt'ın bu kitabı da ana problemi teşhis etmek ve çözüm yöntemleri üzerinde çalışabilmek üzerine efektif bir metodolojiden bahsetmekteydi. Karmaşık verileri arasında esas önemli olanı anlayabilmek ve manüplatif verileri elemeniz için bir soru dizisi ile gerçek problemin ne olduğunu bulmanızı sağlamaktaydı. 


Ana problemi çözmek üzerine çokça metot bulunmuş. Peki, hedefi belirlemek kısmında uzun vadeli ve hepimizin iyileşmesi yönünde bir ahlaki tercih için ne gerekiyor ? Bu sorunun cevabı sanırım vicdanlarda, sanırım çocukluktan yetişkinliğe geçerken benimsediğiniz öğrendiğiniz değerlerde. Bu değerler, ister kurum olun, ister birey yaşam yolunda kendinize koyduğunuz hedefi belirlerken ve peşinde gerçekleştirmek üzere mücadele ederken devam edebilmenizi, nasıl sorusunun cevabını veriş biçiminizi belirliyor? En hızlı gitmek isterken, ne yolculuktan, ne varıştan mutluluk duymayacağınız bir yere varmak yaşamınıza keyif ve coşku vermeyecektir. Örneğin Fabrikanız çok para kazanmış olabilir ama çocuğunuzun yüzmeyi sizin gibi denizde öğrenemeyecek olmasına değmiş midir?


Size de kendi idealleriniz yolunda düşlerinizin peşinde, hayal rotanızda, gerçeğin peşinde keyifli coşkulu bir yolculuk diliyorum. Bu blog hayallerinizin peşinde gerçekçi ve sağlam durmanız için okumakta, dinlemekte ve yazmaktadır. Bir de sekiz tek kadın kürek takımlarının kulvarları doldurduğu yarışlar hayal etmektedir. İster Diyojen gibi fenerinizle iyi insan, ister Descartes gibi metodik olarak hakikati arayalım, rotamızda kürek palalarımızı dolduran su iyilik, adalet ve şefkatle dolsun.


Fotoğraf: Özkan Coşgun Fotoğraf Albümünden


Descartes, Hakikati Aramak, çev. Mehmet Karasan, Milli Eğitim Basımevi, Ankara, 1945
Schopenhauer, Bilmek ve İstemek, çev. Ahmet Aydoğan, Say Yayınları, İstanbul, 2020, 4. Baskı 
Eliyahu, M. Godart, The Goal, 1997, 

 

Yorumlar

  1. Oldukça düşündüren ve esinlenme getiren bir yazı.
    Çok şey var üzerinde söylenecek.
    Öğrendiğimiz bazı konuların unutulması gerekiyor bence.
    Şu sıralarda pek düş kurmuyorum. Kendimi izliyorum.
    Modern denilen günümüz dünyanın neredeyse her şeyinden midem bulanıyor.

    Tek doğru ise akıl ve iradeyle birlikte şefkat ve sevgi bence.

    Teşekkürler.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

MASTER KÜREKÇİLERİN USTASI : FATİH ÖRER

ŞAMPİYON YETİŞTİREN AİLE OLMAK

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN NESİLLERCE KÜREK - NİHAT USTA'DAN GENÇLERE ...