ADALARIN KADIN KÜREKÇİLERİ (6) - KÜREKÇİ ARKETİPİ - FESTİVALCİ ARKETİPİ

 


Bu kez İstanbul'un sayfiye ve eski özelliğini İstanbul'un diğer bölgelerine göre nispeten daha fazla koruyabilmiş olan adalarındaki yaşama uzanabildim. Denize mahkum ve karadan özgür oldukları için bu bölgelerde hala biraz o eski İstanbul'un aromasından ipuçları kalmış durumda. Ada kültürü demek içinden deniz geçen, yeşil geçen bir kültür demek. Ada biraz mahrumiyet ve beraberinde çokça pratik zeka demek.  Adalarda koşu, bisiklet, yüzme hemen her adalı gencin normal yaşamının bir parçası. Bir zamanlar kürek kulüpleri de vardı. Ama maalesef daha sonra kapanınca tekneleri ve bazı sporcuları ile Caddebostan Balık Adamlar Kulübü ile birleşerek tekneler ve sporcuları ile devrolmuşlar. Adalara kürek çekmek isterseniz bugün Kadıköy sahilindeki pek çok kulüp Kadıköy ve Adalar arasında deniz küreği tekneleri ile uzun ve eğlenceli rotalarda keyifli antrenmanlar yapıyorlar.

Adalarda kürek çeken kadın sporcularla konuşma fırsatı yakalayabildim. Gamze Günay ve Esra Gülener ikiz kardeşler de kürek sporuna gönlünü kaptırmış ve unutmamış, fırsat buldukça master kategori yarışlarına da hala gelen kürekçiler. Heybeliada'da 11 yaşındayken okullarında gönüllü antrenörlük yapan bir koşu antrenörü ile kros ve orta mesafe koşu sporu ile tanışıyorlar. Üç yıl kadar koşu sporu ile uğraştıktan sonra okul arkadaşları Ulaş Gürpınar'ın teşviki ile kürek sporu ile tanışıyorlar ve o zaman adı Modaspor olan takıma giriyorlar. Selim Sohtorik, Selim Yalçın, Levent Oğuz ve bir grup gönüllünün daha ciddi fedakarlıkları ile yürüyen özel bir takım olmuşlar. Yaklaşık kırk kadar sporcuyduk diye anlatıyorlar. Bulgaristan'dan gelen bir antrenör olan Maxim hocaları ile antrenmanlar yapıyorlar. Daha sonra takımın adı Adalar Kürek olarak değişmiş. 1998 yılında iki çifte ve dört çiftede kadın takımı olarak yarışlarda yer alıyorlar, o sene Sapanca gölünde düzenlenen yarışlarda da takım olarak kupa aldıkları yarışlar çekiyorlar. 2002 yılında takımın hemen hepsi üniversiteyi kazanıyor, adalar küreğin antrenman yapıp suya indiği plaj kapatılıyor. Hem teknik, hem maddi zorluklar ve sporcu sayısının korunamaması kulübün sürdürülememesine yol açıyor. Ekipman ve malzemeler Caddebostan Balıkadamlar kulübüne devroluyor. Ben de Balıkadamlar kulübünde küreğe adalı kürekçilerle başladığım için yerleri ayrı. 



Master yarışlarında kızkardeşleri seyretme fırsatım oldu. Gamze ve Esra'yı kürek çekerken müthiş uyumları ile dikkat çekiyorlardı. Atletik olarak da teknede ikiz kız kardeşleri uyumla seyretmek hem seyreden için keyif, hem de rakipler için heyecanı tırmandıran bir manzara. Kürek sporu öyle bağlar oluşturmuş ki, denize, göle veya nehirlerin yanından her geçişte bugün şimdi burada kürek çekilir mi ? diye hala soruyorlar . Burada kürekçiler var mı? sorusu da ardından gelen soru oluyor. İstanbul bir deniz kenti olduğu için ve hala adalarda yaşadıkları için bu günde en az iki kez sizin kafanızdan geçmekte. Kürek öyle bir tutku haline geliyor, su ve tekne dağ başında bile yaşasanız, yüreğinizin bir yerinde unutulmaz bir anı bırakıyor.  Her yaşta yine o tekneye oturup devam etmek istiyor insan. Hayatta kalma içgüdüsü kadar derin bir yerden, temel bir içgüdüden gelen arzu sanki. 






Son zamanlarda özellikle pandemi sonrası Jung çok popüler bir psikolog oldu. Her filmde, her kitapta karşıma çıkıyor. Jung'un notları insan kişiliğini oluşturan arketipler üzerinde çok duruyor. Arketip sizin en derinden en eskiden getirdiğiniz kişiliğinizin belki de; ön katmanında değilde, en iç katmanında yer alan özellik. Acaba Kürekçi arketipi yok mu? Kürek çekmenin içgüdüsel bir dürtü ile bağlantısı var mı diye merak ediyorum. 

Gamze ve Esra kardeşlerin en çok üstünde durdukları kürek gelişirken kadın küreğinin de beraberinde gelişeceği yönünde. Küreğin daha göz önünde olması gerekiyor diye anlatıyorlar. Su sporları ile ilgili festivaller düzenlenmesi güzel olurdu diye anlatıyorlar. Koşu ve bisiklet branşlarında bu tip festival organizasyonlar daha rahat düzenleniyor ve sponsor imkanlarına bu şekilde daha rahatlıkla ulaşabilme imkanları oluyor diye anlatıyorlar. Geçen yıl kurulan Maskuder'in bu etkinliklerle ilgili çok yararlı olabileceğini düşünmekteler. Geçen yıl Ankara'da ilkini yaptıkları güzel bir organizasyon olmuştu. Bu yıl 5 Haziran 2021'de Edirne'de yapılacak bir organizasyonları var. Yine Haziran ayında İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Haliç'te 26 Haziran'da bir etkinliği olacak. Bu festivaller büyüdükçe kürek yeniden göz hafızalarında yer aldıkça kadın küreği de beraberinde yükselebilecek diye anlatıyorlar. 

2000 yılında düzenlenen Boğaz şenliğinde 8 tek mix takım ile kürek çekerek katıldıkları etkinliği hatırlatıyorlar. Yine İstanbul Boğazında bir etkinlik olması önemli ve çarpıcı olurdu diye arzularını dile getiriyorlar. Merak uyandırmak önemli ve festivaller bu merak uyandırma işinde önemli organizasyonlar diye ekliyorlar. 

Festival, şenlik, bayram gibi organizasyonlar insanlık tarihi boyunca hep var olmuş organizasyonlar. Hayatta kalmak için yapılan tüm fiziksel, mental mücadeleler sonrası insan ruhu sürekli ciddi ve stres altında yaşamanın zorluklarını hafifletmek için belki eğlenceli şeyleri de hayatının vaz geçilmez bir parçası haline getirmiş. Bütün bir yıl ürünün yetişmesi için çalışan ve sabırla bekleyen insanlar hasat festivalleri icat etmişler, o dönemlerde evlenmişler, eğlenmişler. Bütün bir yıl ilahi bir fikir, din adına irade mücadelesi veren, oruç tutan, inzivaya çekilen insanlar senede bir gün bayram ilan edip bir arada yemekler yiyerek eğlenmişler. Sayısız festivaller var. Antik çağlardan bu yana Olimpiyat yarışları olarak evrilen spor festivalleri yapılmış. Örneğin kürek yarışları antik çağlarda M.Ö. 3. yüzyılda düzenlenen Isthmian festivalinin bir parçasıymış. Bugün ise müzik, spor hatta her meyva için her alanda binbir çeşit festival var. İnsanların bir araya gelme, birlikte eğlenme bir geleneğin sürdürülmesi, ait olma gibi pek çok ihtiyacına cevap veren, içimizdeki iyilik ışığını, umut ateşini canlı tutmamızı sağlayan bize iyi gelen organizasyonlar bunlar. Acaba festival insanı diye de bir arketip var mı? Çünkü en derin yerimizde bir parçamız. Festivaller olmadan olağan ve monoton, sabır ve tek düze irade gerektiren motivasyonları sürdürmek gerçekten zor. Bazı firmaların yıl sonunda veya kuruluş günlerinde kendi personellerini bir araya toplayarak gerçekleştirdikleri yemekli eğlenceli organizasyonlar da bunun bir parçası sayılabilir belki. Amaç ekip ruhunu yaklayabilmek, yıl boyu oluşan gerginlikleri azaltabilmek oluyor. Firmalarınızda bu organizasyonlardan bu verimleri alamıyorsanız, temel çıkış noktasında bir yanlışlık olabilir. Geri dönüp incelemenizde fayda olabilir.

Kürek Kadın Festivali fikri Elif Lermi Bekdemir'in fikri , bizim kadın küreğini ilerletme konusunda gerçekten önemli bir adım. Bunu gelenekselleştirebilirsek gerçekten kısa sürede büyük adımlar atabileceğimize inanıyorum ben de. 

Gamze ve Esra biz sekiz tek kadın takımında üç sporcuyla keyifle yer alabiliriz diyorlar. Ben de kadın küreğinde altı kulvarı doldurabileceğimiz bir sekiz tek yarışının hemen parmaklarımla dokunmak üzere olduğum bir hedef gibi hissetmeye başlıyorum. 

Haydi kızlar festivalimiz var. Gençlere örnek olmanın, sağlıklı yaşama katkı yapabilmenin, kadının adının var olduğunu söylemenin en güzel yollarından biri bu olsa gerek. 5 Haziran ve 26 Haziran'daki etkinlikleri kaçırmayın, covid pandemisinin yarattığı stresi atmanın en güzel yollarından biri olacaklar.



Yorumlar

  1. Yazı için teşekkürler.

    Arketip kavramını sayenizde incelemeye aldım.

    8'li takımlar kaç adet olacak sonuçta. Tebrik ediyorum bu gayretlerinizi.

    Kürek sporunun sizin gibi destekçileri olursa Türkiye ve özellikle kadın küreğine katkılarınız olacağı kaçınılmaz.

    Tekrar tebrikler.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÇİFT KARİYER YAPABİLMEK - HÜSEYİN TUROĞLU

YOLLAR KİMİN ALANI? - SIRA DIŞI MASTER SPORCUMUZ : NUR SÖYLEMEZ

PERÇİN (GİRİŞİMCİLİK VE TEKNE ÜRETİMİ 4)